Hayatta hepimizin kendimize belirlediği roller oluyor. Bu roller aslında çevremizle, hayat şeklimizle ve iş hayatımızla da oldukça bağlantılı oluyor. Ama bizim dışımızda gelişen, kimi zaman istemediğimiz ama hayatımızdan koparamadığımız parçalar da, bu hayat çizisinde bizimle beraber yürümeye devam ediyor. Kimi zaman kendini belli ederek, kimi zaman da gizli gizli… Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada karşıma sürekli kesitleri çıkan “Modern Kadın” dizisine takıldım. İrem Sak’ın başrolünde yer aldığı dizi, komedisiyle bir ihtiyacı besliyor sanki.
Geleneksel bir ailede büyüyen Pınar’ın hikayesini anlatan dizi; karakterimizin modern şehir hayatındaki içten, komik ve zaman zaman hüzünlü sürecini seyirciyle paylaşıyor. Kendisi de Sivaslı olan ve hemşehrim olan İrem Sak, Pınar karakterini de Sivaslı yapmış ve o geleneksellikten çıkmaya çalışıp metropolün o resmettiği modernlik haline kavuşmaya çalışan biri olarak sunuyor. Genel olarak hayattan hepimizin istekleri de sıralanıyor bu noktada; iş yerinde terfi almak, ayakları üstünde durmak, aşk hayatında yepyeni bir sayfa açmak ve bu modernlik yolunda yoluna gelenekselliğin çıkmaması…
OLMAYA ÇALIŞTIĞIMIZ "O" KİŞİ
Daha ilk dört bölümünden izlediğin kadarıyla söyleyebilirim ki “Modern Kadın” hem komedi dilini hem de gerçek hayattan esinlendiği detaylarla çok özel harmanlamış. Modern çağa ayak uydurmanın zorlukları... Bir yandan da olmak istediğimiz ama hayal olarak peşinde sürekli koşmaya çalıştığımız ‘o kişi’ sürekli resmediliyor ve karşımıza tam bir insan manzaraları ortaya çıkıyor. Ve bu manzara da Pınar karakterinde toparlanıyor. Aşırı yükseldiğimiz şeylerin çok güzel yolunda gitmesi ama bir noktada yokuş aşağı doğru giderek patlaması hali, o kadar gerçek anlatılıyor ki dizide… Ama ‘her gün yeni bir gün doğuyor’ mottosuyla başlayan her bölüm çok samimi ve izleyene geçen bir halde.
Mesela bayram tatillerinde herkesin yazlık yerlere gidip eğlenmesi yerine, Pınar’ın Sivas’a ailesinin yanına gitmesi çok gerçekti. Sosyal medyada trend olan o evdeki sahne, o kadar güzel yazılmış ki. Bir komşunun bayram tatillerinde ailesine gelmeyen gençleri eleştirmesi, durumu suçlayıcı bir şekilde komedi haline getirmesi ve ortaya çıkan garip tepkiler, sahneyi izlerken kahkahalarınızı tutamamayacak hale getiriyor. Dördüncü bölümdeki regl sancılarının karakterleştirilmesi ve bölüm geneline yayılma halini sevdim. Bölüm sonunda yer alan Muhteşem Yüzyıl göndermeleri de aşırı tatlıydı ve izlerken orada kendimi gördügümü de itiraf etmeliyim!
KENDİNİ OYNAMAK, EĞLENMEK VE HİSSETTİRMEK...
Kusura bakmazsanız biraz da İrem Sak güzelleşmesi yapmadan geçmeyelim. Kendisinin oyunculuğuna bayılanlar ‘Yalan Dünya’ dizisindeki komedi performansıyla zaten bugünlere kadar taşıdı kendisini. Ardından yer aldığı diğer komedi işleriyle de kendini güzel bir yere yerleştirdi İrem Sak. Ama sırf komediden beslenmedi, sert ve ağır rollerin altından da kalkmayı başardı her zaman. ‘Kuş Uçuşu’ dizisindeki leziz performansı unutulmazlar arasında mesela… Ödül bile aldığı ‘Martı’ filmindeki oyunluğuyla beni benden almıştır, bu kadar hayat dolu ama bir o kadar acı bir hali bir insan aynı anda nasıl performe edebilir diye düşünerek izlemiştim filmi… Ölümlü Dünya serilerinde de arafta kalmış ama komedisiyle aşırı eğlendiği performansının ardından “Modern Kadın” da izledik onu. Bence bu kez tamamen kendin oynamış ve enerjisini karaktere de yansıtmış. Aşırı eğlenmiş ve eglenirken de hem kendinden hem de karakterden çok keyif almış. Ve bu eğlenceyi de, gerçek duygularla izleyiciye geçirebiliyor.
Anne rolündeki Özlem Tokaslan da aşırı eğlendiğim bir performans sergiliyor. Konuk oyuncular arasında Kubilay Aka’yı izlerken aşırı eğlendim. Su Sanad’ı izlerken de çok keyif aldım, sanki Gupse Özay’ın Lohusa filminde canlandırdığı rolünü başka bir evrende devam ettiriyor gibi… Ayrıca dördüncü bölümde rol alan Tuğçe Karabayır da aşırı renk katmış diziye.
Modern Kadın’ın ilerleyen bölümlerini de heyecanla bekliyorum. Yazın tam ortasına ilaç gibi geldi ve iyi ki geldi. Artık müptelasıyım!