Bana babası ölmüş bir kadının gözyaşını verin!

YAŞAM 24.05.2020, 02:39 26.05.2020, 15:11
Bana babası ölmüş bir kadının gözyaşını verin!

Her zaman çalıştığın yerden sormaz hayat, bir bakmışsın yatağının orta yerinde cenin olmuş uyumaya çalışıyorsun.

Böylesi gecelerde ne muazzam bir cinayet uykuya dalabilmek.

Uyumak için uğraş vermek, çaba sarf etmek.

Yorgun bedenine vereceğin mükafat için ruhunun acı çekiyor olması ne büyük bir ıstırap.

Oysa ruh ve beden bir bütün olmalıdır. Ama değildir. Doktorlar bu yüzden uyutur çok acı çeken hastaları, çünkü uyurken hissettiğimiz acılar bize ait değildir.

Yastığa başı değer değmez uykuya dalabilenler dünyanın en şanslıları olmalılar.

Size ancak aksinin nasıl bir şanssızlık olduğundan bahsedebiliriz.

Biz öyle uyuyamıyoruz da!.. Düşünülmesi gereken her şeyin zulasıdır bizim yastıklarımız.

Hatırlıyorum, çok acılı bir gündü. Cebeci Asri Mezarlığı’nda bir gün. Gün dediğime aldanmayın, güneş doğmayı unutmuştu o gün.

Bu duyguyu kelimeler ile anlatamam, bana babası ölmüş bir kadının gözyaşını verin, mezar taşına çalayım. Taş ağlasın!

Tanrım! Ne çok önemli insan yatıyordu servi ağaçlarının kökleri ile koyun koyuna.

Yazarlar, şairler, gazeteciler, cumhurbaşkanı eşleri, bakanlar, vekiller, valiler, dünya şampiyonları...

Uğur Mumcu, Cahit Sıtkı Tarancı, Mevhibe İnönü, Ahmet Arif, Vecihi Hürkuş, Hasan Ali Yücel daha kimler kimler...

Çakmak elindeyken bir yerlerden ateş bulmaya çalışmak gibi, gözlüğün gözündeyken gözlüğünü aramak gibi, telefonun cebindeyken kendini aramak gibi... Onları alan toprak bana neler yapmaz diye düşünmek gibi...

Ne zaman mezarlığa gelsem hep hatalarım geliyor aklıma.

Çocukken bahçesine dalıp eriklerinden çaldığımız Abdullah Amca’dan özür dilemek istiyorum.

Bizlerinde bahçesi vardı, hiçbirimizin dedesi bahçeye dalan çocuklara kızmadı. Sen dallarında çürüttüğün meyveler için öyle öfkelenirdin ki, belki de bu yüzden o erikler bize yeryüzünde ki en tatlı eriklermiş gibi gelirdi. Toplamazdın erikleri, kendin de yemezdin, göz göre göre çürütürdün!

O zaman sen de dallarında kuruttuğun eriklerden ve bizim çocukluğumuzdan özür dile. Dileyemezsin, çünkü sen öldün.

Oğlun da bütün ağaçları kestirdi, artık bahçende erik yetişmiyor. Sonra yetinmedi arsayı sattı, şimdi orada Bursa’nın en büyük otellerinden biri var. Üzülme bugün yine az da olsa toprak sahibisin. Ama çocuklar yesin diye artık erik yetiştiremezsin!

Hayat istediğiniz sorudan başlayabilme hakkını vermez, kendi içerisinde başka bir adalet mekanizması olduğundan o istediği soruyu sorar.

Yunanlı bir balıkçı bir kasırga sırasında Neptunus’a şöyle seslenmiş:

“Ey Tanrım! Beni ister kurtar! İster batır! Ben dümenimi kırmadan dosdoğru gideceğim!”

Ve Monteigne’de benzer durumu;

“Zamanında nice iki yüzlü, çıkarcı, karışık insanlar gördüm ki, dünya işlerinde benden daha tedbirli oldukları halde, benim kurtulduğum felaketlerden kurtulamadılar. Kurnazlıklarının para etmediğini gördüm ve güldüm” demiştir.

Cebeci Asri Mezarlığı’nda bir gün, gün dediğime aldırmayın, güneş doğmayı unutmuştu o gün.

Bu duyguyu kelimeler ile anlatamam, bana babası ölmüş bir kadının gözyaşını verin duvara çalayım, duvar ağlasın...

Yorumlar (1)
Aynur Bozoğlu 4 yıl önce
Ölüm çok aci,ölümün yaşı,mevkisi,parası da yok.Ölüm her an olacak gibi düşünüp yaşadığın sure içerisinde sevgi,saygı ile iyi bir iz birakabilmenin çabasında olabilmek,anılarda yaşayabilmek için çalışmak bir insanin en önemli meziyeti olmalı.
Her ölüm erken ve her ölüm acıdır.Olenlerimize rahmet,hayatdakilere sağlıklı,mutlu ve kimseyi uzmeden ve üzülmeden bir hayat diliyorum.
Kaleminize ve yureginize sağlık.