30.09.2020, 15:10

Bir ihtimal daha var, o da 'possibilianism' mi dersin?

İhtimallere yoklama çekmeyi severim... Can Yücel'in "To be or not to be"yi, "Bir ihtimal daha var o da ölmek mi dersin" olarak çevirmesi kadar güzel ihtimaller vardır... Ölüm ve ihtimal yan yana gelince akıl mutlaka bileni için “Ve… (Sonraki Hayattan Kırk Öykü)”ye uğrar. Uğrayıp geçilecek gibi değildir aslında bu öyküler. Mutlaka üzerine uzun uzun düşünülür. Basitçe kurulmuş cümlelerle, özünde dokunaklı zaman zaman şiirsel ama çoğu gülümsetir türden, ölümden sonraki yaşam hakkında değişik ihtimalleri ele alan 40 şahane hikaye. “Possibilianism” David Eagleman'ı gel de sevme...

"Kozmosun tamamı hakkındaki cehaletimiz, ateizme sarılmamız önünde bir engel. Ama aynı zamanda belirli bir dine adanamayacak kadar da çok bilgiye sahibiz. Üçüncü ihtimal olan agnostisizm ise yavan bir duruştur çünkü sadece bir dini hikayenin -mesela, bulutlarda oturan sakallı adamın- doğru olup olmadığıyla ilgilenir. Ben, ihtimalcilikle yeni bir bakış açısı tanımlamak istiyorum, yeni, düşünülmemiş ihtimalleri vurgulamak istiyorum. İhtimalcilikle, aklınızda birden çok ihtimale yer ayırabilirsiniz. İhtimalcilik, bir hikayeye takılıp gitmekle ilgilenmez." diyor 'kurmaca' akımı "İhtimalcilik"le ilgili Eagleman... Güzel de diyor...

Kimi zaman kitap okuma isteği damarlarımızda hızla tur atar da, ne zaman, ne mekan, ne de yorgun beynimiz fırsat vermez bu buluşmaya. Hep ertelemek durumunda kalırız. Sonraki güne, bir sonraki, bir sonraki ve bir sonraki... Şu sıralar bunu sıklıkla yaşıyorum. İçimdeki kıpırtıya cevap verecek zamanı bulsam, yorgunluğum engel oluyor, yorgunluk olmasa yapılması gereken rutin işler bağdaş kurup günün her saatini kaplıyor... Böyle dönemlerde, kısacık zaman dilimlerinde, eski kitaplara kaçıyorum... Yeni başlanan bir kitap gibi büyük dikkat istemiyor, tatlı bir dost gibi kucaklıyor. 5-10 sayfa okusan 5-10 dakika dev ağaçlı kocaman bir ormanda derin soluklar almış gibi huzur veriyor...

İşte, "Ve… (Sonraki Hayattan Kırk Öykü)" de kaçış kitaplarımdan biri... Ölümden söz eden hikayelerin neresi kaçış denebilir. Ama sonraki hayat ihtimallerinde karşınıza Tanrı'nın en sevdiği kitap Frankenstein olduğu için Mary Wollstonecraft'ın cennette bir taht üzerinde oturduğuna ve meleklerin ona hizmet ettiğine şahit olabilirsiniz... Veya her şeyiyle yumuşacık bir yaşam sizi karşılayabilir. Kocaman pofuduk, duvarların yastıklarla dolu olduğu bir mekandasınız ve galaktik komşunuz olduğunu söyleyen iri kıyım bir adam çekingenliğiyle dikkatinizi çekiyor... Ya da ölüm sonrası yaşamda deri mobilyaları ve televizyon monitörleri olan kocaman bir salona davet edilip mavi-yeşil ekranda dünyanın gidişatını izleyebilirsiniz... Başka bir hayatta aksiliklerle karşılaşıp şikayet formu doldurmak için 7 numaralı kuyruğa girdiğinizde, arka sıradaki kadınla sohbet ederken ölüm sonrası yaşamın uzun süre önce komitelere devredildiğini öğrenebilirsiniz... Ve daha birçok eşit derecede olasılık dışı hikaye... Bunların hepsi size yaşamınızdaki ihtimalleri hatırlatabilir, güzel hayaller kurdurabilir. Sonraki hayata değil ama başka dünyalara götürebilir. En güzeli, yaşadığınız dünyaya ayna tutabilir. Zira öykülerin her birinde bunu bulmak mümkün...

Kısacık 40 öyküden oluşan, toplamda 128 sayfalık bir kitap “Ve… (Sonraki Hayattan Kırk Öykü)”. Ölümün dünyada şımarıkça "Ben buradayım" diye bağırdığı şu günlerde, hemen döneceğini söyleyip cennetten çıkıp giden ve uzun süre olmasına rağmen dönmeyen Tanrı, belki de şöyle demeli: "Her canlı bu kitabı tatmalıdır!"

Bence desin!..

*Yazar David Eagleman'ın aynı zamanda insan beyninin kaos ve karmaşıklığını çözmeyle meşgul bir nörobilimci olduğu bilgisini de şuraya bırakayım.

Yorumlar (0)