07.12.2022, 10:36

Güneşe yürüyenlerin dizisi: SICAK KAFA

Afşin Kum’un Sıcak Kafa romanı 2016 yılında yayınlandığından beri yarattığı distopik dünyayla ilgi çekmiş ve ödüller almıştı. Fakat şüphesiz asıl merakları cezbetmesi; Netflix’in Sıcak Kafa’yı dizi yapacağını açıklamasıyla oldu. O günü unutmam mümkün değil! 10 Mart 2020’de Netflix Türkiye ekibi yeni yapacakları dizileri anlattıkları bir basın yemeği düzenlemişti. Sunumun sonunda yönetmen Mert Baykal’ın Afşin Kum’un Sıcak Kafa romanını dizi olarak tasarladığını söylediler. Dizinin konuşarak bulaşan ve adına abuklama denilen bir hastalık nedeniyle insanların evlere kapanmasını ve karantina bölgelerindeki yaşamlarını anlatacağına değindiler. Tam bir saat sonra Sağlık Bakanı Fahrettin Koca televizyona çıktı ve Türkiye’nin ilk Covid-19 vakasını açıkladı.

SICAK KAFA ADIYLA BİLE ETKİSİ ALTINA ALDI

Gerisini zaten biliyorsunuz, bir virüs nedeniyle tüm dünya evlere kapandık ve karantina kavramıyla tanıştık. Sıcak Kafa adıyla bile bizi çoktan etkisi altına almıştı. Abuklama bir tür delilik hastalığı o zamandan beri zaten hayatımızda değil mi?

Sıcak Kafa çekimlere çıkmadan da pek çok aksilik yaşadı ama uzasa da sonunda 2 Aralık’ta Netflix’e yüklendi. Normalde sabah oturup izlemeye başlar ve yerimden kalkmadan 8 bölümü bitiririm. Ama Sıcak Kafa’da yapamadım. Bölümlerin uzunluğu, konunun ağırlığı, pandemi yaşamış biri olarak o günleri hatırlamak fazla geldi. O nedenle günde 2 bölüm izleyerek 4 günde bitirdim.

ABUKLAR VARDIR

Sıcak Kafa; ne zaman ve nasıl başladığını bilmediğimiz, semantik bir virüsün etkisinde kalan İstanbul’u anlatıyor. ARDS adı verilen ama halk arasında abuklama denilen bu hastalık insanlara dinleme yoluyla bulaşıyor. Birbirinden bağımsız kelimeleri bir araya getirerek, aralıksız konuşmalar yapan kişiler bu virüsü kapmış oluyor. O nedenle tüm şehir abuklamamak yani delirmemek için kulaklıklarla geziyor. Tıpkı bizim maskelerle gezdiğimiz gibi… İstanbul karantina bölgelerine ayrılmış ve insanlar beton yığınlarının arasında karantinada kalmışlar. Ülkede her şeyin başına Salgınla Mücadele Kurumu (SMK) geçmiş. SMK’nın İstanbul yapılanmasının başındaki Fazıl (Kubilay Tunçer) güce öylesine sıkıca bağlanmış ki, hiçbir şey umurunda değil! Yeter ki o koltuğunda uzun yıllar oturmaya devam etsin ve istediği her şeyi yapsın! Ne ironik değil mi?

SMK’nın karşısında ise Artı 1 adı verilen ve gönüllüler tarafından finanse edilen bir grup var. Onların isyanı ise abukları yok sayan ve gözden çıkaran SMK’ya karşı “Abuklar vardır” demek ve Kocaeli’nde 5 yıl önce topluca yok edilenleri anmak için bir yürüyüş yapmak! İstanbul’un her duvarında “Kocaeli’yi Unutma” yazıyor. Bizim gibi dün akşam ne yediğini bile unutan bir topluma unutma vurgusu dikkat çekici!

Fİ’NİN SMK’SI SICAK KAFA’DA SMK’YA KARŞI SAVAŞIYOR

Bir zamanlar SMK’da Proje X için çalışan dilbilimci Murat Siyavuş (Osman Sonant) ise bu hikayeye sıcak kafasıyla katılıyor. Abuklara maruz kaldığında vücudundan bağımsız sadece kafasında yüksek ateşi olan, epilepsi ve halüsinasyonlar gören biri Murat. Dünya için belki hastalığa çözüm bulunabilecek bir özelliğe sahip ama o bunu kendi laneti olarak görüyor. Eşini, en yakın arkadaşı Özgür’ü kaybedince kendisini annesinin evine kapatmış ve orada çiçek açmaya bile hali olmayan bir bitki gibi yaşıyor. Ta ki annesinin zoruyla evden çıkıp sabun almaya gittiği bir gün markette abuklayan biri karşısında kulaklığını bir çocuğa verip abuklamadığı anlaşılıncaya dek!... Ondan sonra peşine SMK’dan Anton (Şevket Çoruh) takılıyor ve bir gölge gibi her an peşinde olduğunu hissettiriyor. Bu durum Fazıl’ı da harekete geçiriyor. Böylece Murat Siyavuş’un SMK’dan kaçma süreci başlıyor. Tesadüf olduğunu hiç sanmıyorum ama Fi’nin yönetmeni Mert Baykal’dı, Osman Sonant dizide Sadık Murat Kolhan karakterine hayat veriyordu ama SMK olarak anılıyordu. Fi’nin SMK’sı Sıcak Kafa’da SMK’ya karşı savaşıyor.

GEZİ’DEN BESLENİYOR

Murat Siyavuş’u annesinin evinden çıkarıp savaşmaya götüren neden ise otobüs geçmeyen durakta bekleyen kız, yani Şule (Hazal Subaşı). Murat’ın kalbi yeniden atmaya başlayınca, Şule Artı 1’de ona ihtiyacı olduğunu söyleyince, Arif (Arda Anarat) babası Behzat’ın (Yetkin Dikinciler) tedavisi için öldüğü sanılan bilim insanı Özgür’e (Özgür Emre Yıldırım) ulaşması için yardım isteyince ve annesi Emel (Tilbe Saran) gözaltına alınınca Murat SMK’yla savaşa giriyor.

Sıcak Kafa hangi zamanda geçiyor bilmiyoruz ama görüntülerden günümüz olduğunu varsayıyoruz. SMK günümüz siyasi düzenini yansıtırken, Artı 1 yapılanmasında Gezi’den besleniyor. Hastalığın çözümü olabilecekken kazananların, gücü elinde bulunduranların mevcut sistemi korumak için verdiği mücadeleyse mide bulandırıcı ama maalesef fazlasıyla gerçek!

HALUK BİLGİNER’İ HAYRANLIKLA İZLİYORSUNUZ

Sıcak Kafa; distopik tür takipçileri için yeni bir şey söylemiyor. Fakat bu türün sıkı takipçisi değilseniz tertemiz bir iş. Üstelik Türk yazar, senaristler, yönetmenler ve oyuncularla iyi bir distopik dizi izlemiş olursunuz. Senaryoda Mert Baykal, Zafer Külünk, Müjgan Ferhan Şensoy, Aylin Tinel, Gökhan Şeker imzası var. 1899 dizisine fark atar bu senaryo. Kalemlerine sağlık. Yönetmen koltuğunu Mert Baykal ve Umur Turagay paylaşmışlar. Turagay’ın çektiği bölümlerde aksiyon ve farklı mekanlar fazla olduğu için beni daha fazla içine aldı. Sanat yönetmeni Hande Bayır ve ekibinin ellerine sağlık! Güzelim İstanbul’un kaotik halini net ortaya koymuşlar. Her bölümün başındaki imgelemler ve dilbilimci Murat’ın sözleriyle birleşen farklı bir kurgusu var işin… Her görselin, sözün, ve karakterin bir anlamı var. Derinlikli, incelikle ve seyirciye nezaket gösteren şekilde çalışılmış diziye… Dizinin son birkaç bölümünde ortaya çıkan Haluk (Haluk Bilginer) ise hiç konuşmuyor. Ama Bilginer öyle bir oynuyor ki, sadece hayranlıkla onu izliyorsunuz. Dizinin oyuncu kadrosu gerçekten çok sağlam! Herkes rolünün hakkını fazlasıyla vermiş.

HEPİMİZ ABUK, HEPİMİZ SUBUK OLDUK

Sıcak Kafa’nın 8. bölümünün final sahnesinde Şule’yi arayan Fazıl’ın sesini duyan Murat’ın yüzünde bitiyor dizi… Yani bu final “İkinci sezon gelecek ey izleyici” diyor. Yeni sezonda Haluk ve Murat, Şule ve Fazıl, SMK ve Artı 1 çatışmalarına Murat ve Şule güvensizliği de eklenir. Aşka yine çamur karışır ve su bulanır.

Yazıyı dilbilimci Murat’ın Şule’yi gördüğünde hissettiklerinin dile yansımasıyla bitirmek istiyorum. Betonu delip fırlamış bir çiçek ya da güzel bir kadının aşkı seni hayata bağlayabilir mi? Doğanın öldüğü mevsimle yaşamın inadı kardelen…

Ve güneşe yürüyenlerin dizisi Sıcak Kafa…

Karanlık günlere rağmen hep bir umut olduğunu hatırlamamız dileğiyle… Unutmayın, hepimiz bir zamanlar çocuktuk ve ailelerimizin gözünde hepimiz abuk, hepimiz subuk olduk.

Yorumlar (0)