24. Randevu İstanbul Uluslararası Film Festivali gerçekleşti
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü katkılarıyla Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakfı (TÜRSAK) tarafından 18-22 Aralık tarihleri arasında gerçekleştirilen 24. Randevu İstanbul Uluslararası Film Festivali’nde 20 Aralık Çarşamba günü, “Türkiye ve İspanya: Ortak Yapım İmkanları” konulu panel gerçekleştirildi.
Panel öncesi gerçekleştirilen Yapımcı Buluşması’nda katılımcılar kısaca kendilerinden bahsederek İspanya ile Türkiye’de film ve dizi endüstrisi hakkında karşılıklı görüş alışverişinde bulundular.
Moderatörlüğünü Sibel Levendoğlu’nun yaptığı panele; İspanya’dan yapımcı Amparo Miralles, yönetmen Pablo Maqueda, avukat, yapımcı ve Festival Direktörü Burhan Gün, yapımcı, yönetmen Murat Şeker ve yapımcı Oğuz Öztürk katıldı. Panelde Türkiye ve İspanya arasında ortak yapımların arttırılması için gerekli ihtiyaçlar ve çözümler tartışıldı.
‘Ortak Yapım Yapmak Çok Zor’
Panelde ilk söz alan İspanyol yapımcı Amparo Miralles; “Burada olmaktan çok mutluyum. Festivalin bugününde değinmek istediğim bir nokta var; bir ortak yapım için en önemli şey, hikâyenin dahil olduğu ülkeler için birçok farklı kültürü kapsıyorsa eğer bunun doğal bir akışta olması gerektiğini düşünüyorum. Yani bu durumda Türkiye'de, İspanya'da veya söz konusu farklı bir ülkede çekmek için bir sebep olması lazım. Bu hikâye dünyanın herhangi bir yerinde geçebilirdi demek iyi bir şey değil. Hikâyenin o ülkede çekilmesinin nedeni, seyirci için de ikna edici olması gerekiyor. O yüzden ortak yapım yapmak zorlaşıyor” şeklinde konuştu.
‘Dünyaya Seyahat Edebilen İçerikler Olduğunu Görüyoruz’
Yönetmen Pablo Maqueda: “Burada bulunup başka ülkeden yapımcılarla tanışmak benim için çok kıymetli bir şey. Deneyimleri biriktirip, bunları daha sonra filmlere yansıtmak bir başka perspektif kazandırıyor. İspanya'da daha önce örneklerini yaşadık. Özellikle La Casa de Papel içeriğiyle, dünyaya seyahat edebilen içerikler olduğunu görüyoruz. Her ne kadar o zaman lokal olarak düşünülse de aslında yurtdışında da güzel algılandığını görebiliyoruz. Kültürleri göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Belki de daha çok incelememiz gerekiyor. Böylece kendi lokal hikayelerimize, onları uyarlayacak şekilde veya onlara hitap edecek şekilde düzenleyebilmemiz çok daha mümkün oluyor.” ifadelerini kullandı.
‘Türkiye Uluslararası Co-Production Konusunda Zayıf Bir Noktada’
Festival direktörü Burhan Gün; “Bugün çok kıymetli şeyler paylaştık. Festivalin direktörü olarak birkaç noktaya değinmek istiyorum. Festivalin destekçilerinden Tesiyap ve Egeda bu çalışmada yanımızda oldu. Bu desteği görmek bizleri daha çok motive ediyor. Türkiye uluslararası co-production konusunda maalesef zayıf bir noktada. Sadece Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü destekliyor. Bu sebeple gelecek dönemlerde İspanya ve Türkiye arasında bir ortak yapım sözleşmesinin devlet nezdinde yapılmasını çok istiyoruz. Bu bir takım bürokratik engellerin aşılması için çok kritik ve mühim. Ekiplerin gidip oraya çalışması ya da buraya gelmesi gibi çok önemli olan ama basit gibi gözüken bazı problemlerin çözümlenmesi için büyük bir adım.” diyerek ortak yapımların sorunlarına değindi.
‘Biz Ülkemizde Bunu Kırdık’
Yönetmen ve yapımcı Murat Şeker “Avrupalılar olarak ortak yapımları daha çok yapmalıyız. Bu bir televizyon dizisi veya bir sinema filmi dahi olabilir. Pazarın büyük bölümü Amerikalılar tarafından yönetiliyor. Bu doğru bir şey değil. Biz ülkemizde bunu kırdık. Tamamen liberal yapımcıların kendi yatırımlarıyla mümkün oldu. Benim gözlemim, Avrupa'daki yapımcılar fonlardan gelen destekle biraz rahatlıyorlar ve mücadele etmek yerine alanlarında filmler üretiyorlar ve Amerikan filmlerine karşı bir varlık gösteremiyorlar.” şeklinde görüşlerini dile getirdi.
Panelin sonunda söz alan yapımcı Oğuz Öztürk ise “Biz film çekmeyi ve sonucu ortaya koymaktan mutluluk duyuyoruz çünkü, bunu sevdiğimiz için bir meslek haline getirdik. Fakat iş yapımcılığa geldiği zaman işin içerisine çok farklı detaylar giriyor. Bu film kimin tartışması başlıyor. Bu noktada filmi ortaya çıkaran o filmin fikir babası ve o filmi ortaya koyan kişiler için iş yaratıcı süreçten çıkıp kibar bir dövüşe dönüyor. Bütün bu söylediğim kibar dövüşün üzerine bir de birbirine yabancı ülkenin insanlarını eklediğimiz zaman herkes bir durup daha temkinli olmaya çalışıyor. Çünkü kendi ana dilini konuşmadığı insanlarla masaya oturup yaratıcı bir sürece girmeye başlıyor. Dolayısıyla bu süreçlerde, ülkeler arasındaki co-production işleri en büyük düşünsel engel oluyor. Sürecin zorlu olduğunu görünce co-production aramaktan vazgeçiyorlar.” diyerek film yapım sürecindeki ortak yapım konularına dikkat çekti.