Türkiye'de müzikaller çoğalmalı

KÜLTÜR SANAT 05.10.2020, 15:06
Türkiye'de müzikaller çoğalmalı

Dizi Doktoru için ikinci bir yazı yazacağımı öğrendiğinde hem sevindim hem de ne yazacağımı bilemediğim için biraz korktum, ama sonra müzik listemi açtım ve neden bahsetmek istediğime karar verdim: müzikaller. Karantinada izleyecek dizi ve film kalmayınca müzikallerle bir şansımı deneyeyim demiştim ve kendimi onların içinde kaybettim diyebilirim. Neden mi? Çünkü benim en sevdiğim şeyi yapıyorlar. Bir hikaye anlatıyorlar ve bunu çoğu zaman sadece sözlerle değil, şarkılarla, müziklerle ve dansla yapıyorlar.

Müzikallerle ilişkim

Disney’in müzikal filmlerini çok severek büyüdüm, tüm şarkıları ezberler filmi baştan sona bilirdim. Üçüncü sınıftayken Sarah Brightman ve Antonio Banderas’ın “Phantom of the Opera” performansını izlediğimde bu dünyaya hayran kalmıştım. Sonra ilk defa West End’de “The Lion King” ve “School of Rock” müzikallerini izleme şansım oldu ve gerçekten harika deneyimlerdi. Howard Ashman, “Duygular konuşarak anlatılamayacak kadar güçlü olduğunda şarkı söylemeye, o da yetmeyince dans etmeye başlarsınız.” demişti bir röportajında. Bunu onun müziğini yazdığı filmlerde görebiliyoruz ve o sahneler hep en etkileyicileri oluyor. Bu ilke müzikalleri benim için diğer bütün medyalardan ayırıyor. Bu ilkenin kullanılmasını sahnede canlı olarak izlemek o büyüyü binlerce kat artırıyor.

Herkes evdeyken, müzikallere nasıl ulaşabiliriz?

İlk cevap müzikal filmler. “Rent”, “Sweeney Todd: The Demon Barber of Fleet Street”, “Cats” ve daha nice iyi veya kötü müzikal uyarlamaları var. Bunlar şu an için iyi alternatifler ama sahnedekinin yerini tutamıyorlar. Orijinal hali bir animasyon olan “The Lion King” bile sahnede apayrı bir sihre sahip. Farklı platformlar olduklarından sahnede izlediğimiz müzikallerle aynı etkiyi vermiyorlar, veremezler. Peki sahnedeki müzikallere ulaşmanın bir yolu var mı?

Çoğu müzik platformunda müzikallerin profesyonel ses kayıtları var. Bazı müzikallerde birden fazla kadroyu bile dinleyebiliyorsunuz. Ben karantinayı çoğunlukla bunları dinleyerek geçirdim. Bazı müzikallerde neredeyse hiç diyalog yok, “Hadestown” ve “Love Never Dies” sadece dinleyerek bütün hikayeyi anlayabileceğiniz müzikaller. Tabii ki sahneyi, kostümleri, oyuncuları göremiyorsunuz ama hayal edebiliyorsunuz. Ben bu eksiği Tony Ödülleri’ndeki performansları izleyerek gidermeye çalıştım, set dizaynına ve kostümlere en iyi o şekilde ulaşabildim. Peki müzikalin tamamını izlemek istersek?

İlk olarak bazı üniversitelerin ve özel tiyatroların performansları YouTube’a yükleniyor ve gerçekten çok iyiler var aralarında. Aynı zamanda Starkid adlı bir şirket orijinal müzikallerini gösterimden kaldırdıklarında, onları YouTube’a yüklüyor. Popüler filmlerle alakalı parodi müzikallerden tutun, şarkı söyleyip dans eden zombilerin bir şehri ele geçirdiği müzikallerle çok geniş bir yelpazeye sahip. İki hafta önceye kadar neredeyse her gün izlediğim “The Guy Who Didn’t Like Musicals”ı herkese öneririm.

Filmleri izledik, albümleri dinledik, ama hala bir şeyler eksik. Broadway'in setleri, ışıklandırmalarını, kostümlerini görmek istiyoruz. O zaman bir adım öteye gidelim, profesyonel çekimler…

Çoğu müzikal New York Kütüphanesi'nde arşivlenmek üzere profesyonel olarak kaydediliyor ama bu kayıtlar biz izleyicilere sunulmuyor. Bu sene, “Hamilton”ın profesyonel çekimi Disney +'da yayınlandı ve bu ondan sonraki müzikaller için bir ön adım oldu. Şimdi Netflix, ilk defa kendi platformunda gösterilecek bir Prenses Diana müzikaline hazırlanıyor. Disney “Aladdin” müzikalinin profesyonel çekimiyle uğraşıyor. Evet, bu gelişmeler yavaş ve çok yeni olabilir ama en azından müzikal tiyatroyu biraz daha erişilebilir kılıyor.

Ülkemizde müzikaller

Bu gelişmelerin zaman içinde bizim ülkemize de ulaşmasını ümit ediyorum. Şu anda Türkiye’de bir müzikal örneği isteseniz Alice Müzikali dışında bilmiyorum ve bu beni üzüyor. Zaten erişimi çok zor olan bu medyayı biz daha da uzaklaştırıyoruz kendimizden. Kendi ülkemde bir müzikali izlemek için o müzikalin turnesini beklemem, şans eseri buraya gelirse de yüzlerce dolar bayılmam gerektiğini bilmek gerçekten üzücü. Neden böyle peki? Onlarda olup bizde olmayan ne var?

Ben bizim bir eksiğimiz olduğunu düşünmüyorum. Dilimiz, müziklerimiz çok güzel. Dansçılarımız, oyuncularımız hepsi birbirinden yetenekli. Yeni yeni oyuncular yetişiyor, dans ediyor şarkı söylüyorlar ama biz onları basit “yaz dizileri”nde harcıyoruz. İmkanımız varken neden bizim de bir West End’imiz, bir Broadway’imiz yok? Seyircisi olmadığından olduğunu ben şahsen düşünmüyorum, benim jenerasyonum müzikal filmlerle büyüdü. Bu formatı daha ağır temalarla sahnede görmeyi ben istiyorum ve benim gibi düşünenlerin olduğuna da inanıyorum.

Önerilerim

Şu anda bana sorsanız en sevdiğim müzikal “Hadestown” derim, müziğinden oyuncularına, kostümlerinden set dizaynına mükemmel bir müzikal. 2019 Tony Ödülleri’nde En İyi Müzikal dahil sekiz ödül alan bu müzikali kesinlikle dinlemenizi öneririm. Onun dışında beni müzikallere geri iten “Heathers” da dinlemeye değer. “SIX: The Musical” da konser tarzı bir müzikal. Seyirciyle biraz daha etkileşimde oyuncular, neredeyse her şarkının canlı performansı olduğundan bu müzikale ulaşmak da daha kolay.

Müzikallerin yapılarını ve müziğin içinde saklı küçük detayları öğrenmek isterseniz YouTube’da Sideways adlı bir kanal hem müzikal, hem de film müziği analizleri yapıyor. Katherine Steele ise müzikal tiyatro dünyasındaki gelişmelerle ve endüstriyle alakalı videolar yapıyor. Musical Hell kanalı ise müzikalleri tek tek yorumluyor, müziğin içinde kaçırdığımız yerleri anlatan videolar çekiyor. Benim müzikalleri bu kadar sevmemde bu kanalların da etkisi büyük çünkü bana sahne arkasının perdesini aralıyorlar. Sahne önünde göremediğimi bana gösteriyorlar ve beni bu dünyanın içine daha çok çekiyorlar.

Yorumlar (0)