11.07.2020, 13:36

Tesadüf diye bir şey yoktur!

Her olayın bir gerçekleşme nedeni ve zamanı var. Her şey doğru anda başlar. Ne erken ne de geç. Tam zamanında ve olması gerektiği gibi...

İşte okuyacaklarınız bunun hikayesi...

Başımıza gelen hiçbir şey tesadüf değil, biz yaşadıklarımızla olan bağlantısını keşfedemediğimiz için öyle adlandırıyoruz. Allah, Tanrı, ilahi güç, evren ne isim verirsek verelim onun mükemmel işleyen bir saati ve olaylarında kusursuz bir gerçekleşme anı var.

Yedi sene önce yaptırdığım rutin sağlık kontrolü esnasında sağ tiroidimde nodül bulunmuştu. Biyopsi yapılmış ve temiz çıkmıştı. O tarihten itibaren her yıl yapılan kontrollerde nodüller takip altına alındı. Bu yıl senelik kontrolü önce iki ay geciktirdim. Sonra da Covid-19 salgını yüzünden eve kapanınca sağlık kontrolü altı ay gecikti. Bir de üstüne İzmir Urla’ya taşınmaya karar verince yıllık sağlık kontrolü aklımdan uçup gitti.

Ailece oturup ciddi ciddi düşündük

Oğlum Eren’in Galatasaray Yelken Kulübü'ndeki baş antrenörü Tuğrul Albayrak, Urla Deniz Kulübü'ne transfer oldu. Tuğrul Hoca Eren’in de aralarında olduğu 3 sporcusunu da yanında Urla’ya götürmek istediğini söyledi.

Eren 11 yaşından beri Tuğrul Hoca’nın öğrencisi. Normalde bizim planımız Eren’e liseyi İstanbul’da bitirtip üniversite döneminde İzmir’e gitmekti. Eren, 9 Eylül ya da Ege Üniversitesi Spor Akademisi'ni hedeflediği için bütün plan program 3 yıl sonra için düşünülüyordu.

Geçtiğimiz bayramda (1.5 ay önce) ortaya çıkan bu gelişme salgın ve sonrasında yaşananlarla birleşince ailece oturup ciddi ciddi düşündük.

İstanbul’daki hayatımızı, işimizi, evimizi bırakıp Urla’da yapıp yapamayacağımızı enine boyuna tartıştık. Seçeneklerimizi, elimizdekileri, kaçırdıklarımızı, ertelediklerimizi hepsini masaya yatırdık. Sonrasında da ‘ya şimdi ya hiç’ diyerek çok hızlı bir aksiyon aldık.

Üç ay boyunca kapandığımız evde Barış bir köşede yeni dizisini yazarken ben de karşı köşede yayına girecek yeni projelerin organizasyonunu yapmakla uğraştım. Bu süreçte internet üzerinden dünyanın dört bir yanı ile bağlanıp toplantı yaptık, başarı ile röportajlar, program çekimleri gerçekleştirdik. Bilgisayar ve internet olduktan sonra evde üretip evden de çalışılabileceğini keşfettik. Ayda bir kez ya da iş oldukça İstanbul’a gelmek bizim için yeterli olacak gibi görününce kararımızı verdik.

Oğlumuz Eren de Urla’da yaşama fikrine çok hevesli olunca İstanbul’da kalmak için bir sebebimiz kalmadı. Eren’in milli takımdan birçok arkadaşı Urla’da yaşıyor ve çoğu İzmir TED Koleji'nde okuyor. Kamplarının, yarışlarının çoğu İzmir’de. İzmir için rüzgar sörfünün başkenti diyebiliriz. Rüzgar, hava, deniz her şey bu spor için özel tasarlanmış gibi. İstanbul’da üç, İzmir’de ise on üç sörf kulübü var. Eren’in denediği pek çok spor dalı içinde bu sporu seçmesi, lisanlı sporcu olması, yolunun Tuğrul Hoca ile kesişmesi hiçbiri ama hiçbiri tesadüf değil aslında.

Sınırlar, engeller hep bizim kafamızda

Önce İzmir’e yerleşen ve geri dönmeyi akıllarına bile getirmeyen arkadaşlarımızı aradık, soruşturduk. Şehirlerarası kısıtlama kalkınca da kalkıp İzmir’e gittik. İlk önce Urla’da yeni evimizi tuttuk, sonra Eren’in okul kaydını hallettik. Her şey doğal akışında problemsiz kendiliğinden halloldu. Buradaki evi kapatmadan İstanbul’a gelgitli bir formülle Urla’ya göç ettik.

Bundan dört ay önce Urla’ya taşınacağımızı söyleseler güler geçerdim. Kentsel dönüşüme giden evimiz yeni bitti. İçine mimar soktuk, kendimize göre dayadık döşedik ve daha 4 ay bile oturamadan şehir değiştirdik. Hem de göz açıp kapayana kadar. (Yeter ki insan karar versin, kafasına koysun olmayacak bir şey yok aslında. Sınırlar engeller hep bizim kafamızda) Kimisine göre radikal bir karar ama bana hiç de öyle gelmedi. İnsanlar ülke değiştiriyor, kıta değiştiriyor. Ben araba ile dört saat mesafede bir şehre gittim sadece.

Üstelik iş hayatımın çoğunluğunu Erenköy - Bağcılar (Kanal D/Star) arasında günde yaklaşık 4 saati yollarda geçirmiş biri olarak inanın bu yol çok daha kolay oldu. Dünya Kupası'na hazırlık antrenmanları için Eren’i önden gönderdik, taşınma işleri için Barış’la ben İstanbul’da kaldık.

Bu telaş içerisinde, içimden bir ses hep sağlık kontrolümü yaptırmam gerektiğini söyleyip duruyordu. İç sesimiz var ya, çoğu zaman kulak vermediğimiz! İşte o susmadı bir türlü. Sabah akşam sessiz ve yalnız kaldığım anlarda hemen ortaya çıktı. Baktım olacak gibi değil "İzmir’e gitmeden en az kafam 1 sene rahat olur, gidip yaptırayım" dedim. Medika’daki doktorum Fikret Tanırgan’ı aradım, gitmemize 6 gün kala aldım randevuyu. Mamografi, kadın hastalıkları, kan tahlilleri sırayla giderken tiroit kontrolünde 7 yıldır 3 boyutlu ultrasonlarımı çeken Cihangir Bey, yeni bir nodül keşfetti. Cihangir Bey, bu yeni nodülün içini pek beğenmedi ve apar topar biyopsi yapmaya karar verdi.

Sonuçlar ha geldi ha gelecek diye heyecan içinde beklerken gitmemize 1 gün kala doktorum aradı ve "Aslı Hanım, ameliyat yapmamız gerekiyor. Yüz yüze konuşmamız lazım, nodülde kötü huylu hücreler tespit edildi" deyince itiraf edeyim yer ayağımın altından kaydı, bir anda tepetaklak oldum, sinirlerim boşaldı. Ertesi gün doktorumla konuşana kadar ruh gibi gezdim.

Geldiği gibi gönderdik

Doktorumun bana söylediği ilk cümle "Mutlaka kanser olacaksın, kaçma şansın yok deseler tiroidi seçerim. Dört türü var, dördünün içinde en iyi ve kendi halinde olanı papilla olsun derim" dedi. Benim başımı da kötünün içinde olabilecek en iyisi gelmiş: Tiroit ve en iyi huylusu papilla. Keşke hiç gelmeseymiş ama geldi. En azından çözümü var, erken teşhisle çok başında yakalandı. Urla’ya gitmeseydik bin tane bahane bulup yaptırmayacaktım kontrolleri. Urla’ya gitme kararı erken teşhise neden oldu ve bir kez daha çok doğru bir seçim yaptığımızı gösterdi bize. Yük olacak her şeyi geride bırakıp, arınmış olarak tertemiz açmamız gerekiyordu demek hayattaki yeni sayfamızı. Planladığımız gibi durumumu öğrendikten 2 gün sonra Urla’ya gittik. Evi yerleştirdik, düzenimizi kurduk, biraz da kafamı dağıtıp operasyon için 6 Temmuz’da İstanbul’a döndüm. 8 Temmuz’da ameliyata girdim.

Bu satırları evdeki iyileşme dönemimde yazıyorum. Sağ tiroit komple alındı, sol taraf tertemiz olduğu için dokunmadılar. Bu sayede ne sürekli kullanmak gereken ilaca ne de atom tedavisine gerek kalmayacak gibi duruyor. Geldiği gibi gönderdik. Çok şükür diyelim. (Detaylı patoloji sonucunu bekliyoruz.) Bu vesile ile Covid 19, Sars, Mers, Hepatit B, Hiv ne varsa ameliyattan önce testini yaptılar onları da negatif olarak aradan çıkarttık.

Büyük derdin üzüntüsü de sıkıntısı da büyük oluyor

Ben size yol olayım. Lütfen ertelediğiniz kontrol ve testlerinizi, aklınıza takılanları yaptırın. Korkunun ecele faydası yok. Bir şeyi daha küçücük iken başında çözmek inanın çok daha kolay. Büyük derdin üzüntüsü de sıkıntısı da büyük oluyor. Siz tüm tedbirleri alın gerisini Allah’a, evrene, her neye inanıyorsanız fark etmez ona bırakın. Bilin ki onun zamanlaması ve başımıza tesadüfen geldiğini zannettiklerimiz aslında bizim için en hayırlı olandır.

Bu vesile ile de tüm bu süreçte yanımda olan sevdiklerime, gerçek dostlarıma, (Onlar kendilerini gayet iyi bilirler) Urla’daki yeni ve harika komşularıma ve tabii ki doktorum Fikret Bey’e sonsuz teşekkürler. İyi ki varsınız...

Yorumlar (0)