27.06.2020, 01:51

Teşekkürler Dizidoktoru.com

Genel Yayın Yönetmenimiz, nam-ı diğer “Dizi Doktoru” Oya Doğan halime acıdı ve yazılarımı haftada bire düşürmeye ikna oldu. Kendisine benden daha fazla iş bekleyen ONN Medya camiasının tüm bileşenleri adına teşekkür ediyorum. Bundan böyle hafta sonu köşe yazımla sizlerle olacağım.

İki buçuk aylık süre boyunca televizyon ve medya yapım sektörüne dair epey teknik bilgi paylaştık. Sektör çalışanı ya da meraklılarının aslında çok iyi etüt etmesi gereken bilgiler verdik, süreçler anlattık. Sizlerden gelen tepkilerden okuyucunun memnun olduğunu anlıyorum. Şahsen ben de okuyucuyla temas etmekten memnunum. Dizidoktoru.com markası, sosyal medyası ve YouTube projeleri ile yeni nesil medyanın “yeni nesil mecrası” olabileceğini, bu 2 aylık sürede farkını açık ara ortaya koyarak herkese kanıtladı diye düşünüyorum. Bugüne kadar yapımcıları, TV yöneticilerini, yapım endüstrisinin kreatif unsurlarını, etkileşimli sektörlerin temsilcilerini bu seviyede kucaklayan ve tek bir mecrada birleştiren bir girişime ben şahit olmamıştım. (Üstelik kadınlara pozitif ayrımcılık uygulayarak!) Gelişmeleri ve yeni projeleri ben de merakla bekliyor ve takip ediyorum. Hayatımıza girdiğin için teşekkürler Dizidoktoru.com.

Türkler vs. Yabancılar.

Dizilerin neden uzun olduğunu uzun uzun önceki yazılarımızda anlatmıştık. Konunun düğümlendiği yer reklam. Daha doğrusu reklam fiyatlaması. Reklamın kanalı kalkındırdığı yarı-ütopik bir ortamda Türk televizyonları ve yapımları yabancı rakiplerine misliyle her yönden fark atar.

Örneğin bu işin Amerikalılardan sonraki “elebaşı” İngiliz televizyonları ve yapımcıları reality şovlara bayılır. Primetime’da ambulans şoförünün hayatını veren bir yayıncılık anlayışından bahsediyoruz. Bizde olsa kanal genel yayın yönetmeninin delirdiğini düşünürler.

Ya da 45-60 dk.’lık diziler yaptığımızı düşündüğünüzde karanlık ve puslu İngiliz dizilerinin rekabet şansı kalmayacaktır.

Varmak istediğim nokta şu. Belki de yabancı hayranlığı yaşamadığımız sektör ve işlerin ilk sırasında medya ve televizyon geliyor. Tüm ekonomik ve konjonktürel güçlüklere rağmen; global dizi ihracatında 2’nci sıradayız.

Yapım kalitemizi, yapım hızımızla paralel yorumladığımızda dünyada rekabet edilemez bir noktadayız.

Ana akım TV kanallarımız sayı ve içerik zenginliği olarak gelişmiş ülkelerin çok ilerisinde.

Belki de o yüzden Amerikan Fox’un (Disney Medya) Avrupa bölgesinde televizyon yayıncılığı yaptığı tek ülke Türkiye.

Peki, eksik olduğumuz bir alan yok mu? Elbette var.

Habercilik.

Onu da haftaya değerlendirelim.

Herkese iyi hafta sonları.

Yorumlar (0)