Covid bizi yabanileştirmiş

YAŞAM 12.06.2021, 15:46 14.06.2021, 10:56
Covid bizi yabanileştirmiş

Bir anda hayatımızı tümüyle değiştiren, bizi, yaşamı durduran hakkında bir sürü şaibeli bilgiler dolu covid yüzünden aylardır hem fizyolojik hem de psikolojik bir mücadele vermekteyiz.

Öyle bir hastalık ki; milyonların doğrudan sağlığını etkilerken, dolaylı olarak hayatımızın diğer tüm alanlarını da felç etti. Sağlığımızı, ekonomiyi, günlük yaşamımızı, kişilerarası ilişkimizi, kendimizle olan ilişkimizi derinden etkiledi. Bizi yabanileştirdi.

Asmalı Konak’tan sonra PR ve tanıtımını yaptığım dizileri saymayı bıraktım. Sayısız gala, yeni yayın dönemi açılışı, dizi başlangıç- final yemekleri kalabalıklar içinde geçende yılları yazmakla bitmez. Hiçbir organizasyon olmasa bile Star ve Kanal D binalarında her gün yüzlerce kişi omuz omuza mesai yaptık, çalıştık.

Ancak salgın belası yüzünden uzun bir süredir bilgisayar ekranından toplantılar, sanal galalar ve basın toplantıları ile birbirimize dokunmadan, fiziksel temasın sıcaklığından yoksun "mış" gibi yapıyoruz. En son fiziksel etkinliğimizi 10 Mart 2020 Soho House İstanbul’da yaptık. Netflix’in bu özel etkinliği (O zaman farkında değildik tabii ki.) davetlilerle yüz yüze geldiğimiz son organizasyon oldu. Bundan kısa bir süre sonra da evlere kapandık. O günden itibaren de tüm işleri zorunlu olmadıkça uzaktan ve online, zorunlu durumlarda ise her seferinde test yaptırarak korka korka çok ufak gruplar halinde bir araya geldik.

Özellikle İzmir Urla’ya yerleştikten sonra iş için İstanbul’a gidiş ve gelişleri saymazsak kışın 10 bin nüfuslu bir yerde hep aynı kişilerle görüşüp kendimizi öyle bir korumaya almışız ki kalabalıkları unutmuşuz. Bunu en iyi Son Yaz’ın sezon finali çekimlerinde anladım.

2 Hafta önce O3 Medya imzalı başarılı dizi Son Yaz’ın sezon finali çekimlerini Urla’da gerçekleştirdik. Covid nedeniyle herhalde setine en az gidebildiğim proje bu oldu. Ama ekip bu çekimden sonra sezon arası tatile girip İstanbul’a dönecekleri için gitmek farz oldu, adettendir zaten açılış ve kapanışlarda sette olmak. Yoğun geçen sezonun ardından hem kamera hem kamera arkasındaki kahramanlarına teşekkür etmek, sezon finali toplu (Aile fotoğrafı da deriz biz.) fotoğrafı almak.

Son set günü Savcı Selim ile Canan’ın düğün çekimleri olunca, bayağı bir kalabalık sahneye denk geldik. Herkesin testi var kimse de virüs yok ama yine tedbiri elden bırakmak olmaz. Önlemleri alarak gerçekleşen çekimlerde farkına vardım. 1 yılda bende gerçekleşen değişimi. Benim işim kalabalıklarla ama bu sefer farklı. Adını koyamıyorum. Bir baş ağrısı, tedirginlik "Allah Allah ne oluyoruz?" dedim kendi kendime. Normalde herkesi derleyen toplayan, gaza getiren ben kenarda sakin sakin takılıyorum. Sürekli oyuncu ve yapımdan arkadaşlarım, “Aslı gelsene niye öyle ayrı duruyorsun.” diye sürekli uyardıklarında fark ettim ki yabanileşmişim ben de.

Çekim sonrasına kalmam için ne kadar ısrar etseler de iş biter bitmez kaçar gibi eve nasıl döndüm, anlatmam. Fotoğraf çekimleri dışında maskemi hiç çıkarmadım, saat başı da maskeyi yeniledim, kolonya sıkındım, kendimi sakındım orada doğal gibi gelen bu davranışlarımın eve gelince hiç de normal olmadığını fark ettim. Kalabalık beni germişti, insanlarla temas etmek yerine mesafemi korumuştum. Her ne kadar bunları fotoğraflara yansıtmamayı başarsak da tüm ekip az çok bu durumdaydı. Ama onlar ayladır bu durumda çalıştıkları için benden daha tecrübelilerdi. Uzun bir aradan sonra eskiden balıklama daldığım 100-120 kişilik çekim ortamı strese girmeme neden olmuştu. Toplu aile fotoğrafımızı, düğün toplu karemizi almayı başarsak da vedalaşmamız buruk oldu. Aylardır, büyük özveri ile çalışan tüm ekip arkadaşlarımı tebrik ederim, yeni sezonda yeni ve güzel başlangıçlarla yine bir araya gelmek için sabırsızlanıyorum.

Fakat endişelenmeden de edemiyorum. Yeni normal dediğimiz hayatlarımız kaygı ve endişelerin gölgesinde mi kalacak? Yoksa korkmadan birbirimize temas edip, kalabalıkların tadını çıkartabilecek miyiz?

Bu durumdan en çok çocuklar ve gençler etkilendi. Güvendikleri yaşamları Covid-19 pandemisi ile alt üst olmuş durumda. Dünyadaki 2.2 milyar çocuk artık kaygısızca oyun oynayamıyor, takım sporlarıyla ilgilenemiyor, okula gidemiyor, veya tüm bunları online olarak yapıyor. Peki tüm bu etkinliklerin yerini alan izolasyon, sıkıntı, aile içi stres ve kaygının sonuçları ne olacak?

2023’te ne yazık ki depresyon semptomlarında gözle görünür artış yaşanırken aynı zamanda, obsesif kompulsif bozukluk toplumların kabusu olacak. Akıl ve ruh sağlığımızı korumak her şeyin önüne geçecek.

Buna şimdiden kendimizi hazırlamalıyız. Peki nasıl mı? Burada devreye dayanıklılık bilimi giriyor. Henüz kaybedilmiş bir savaş yok sadece kendimizi iyi hazırlamalıyız, önce çocuklarımız sonra da gelecek nesiller için.

Afet, savaş ve dünyayı etkileyen büyük felaketlerde insanların, ailelerin, toplumların veya ekonomilerin- zorluklarla nasıl başa çıktığıyla ve zor koşullara nasıl uyum sağladıkları ilgilenen bu bilime göre alacağımız önlemler aslında çok basit.

En büyük görev anne ve babalara düşüyor, bu konuda çok bilinçli ve çocuklara örnek olmak durumundayız. Yapılan araştırmalar göstermiş ki; iyi bir planlama ve düşünme becerisine sahip olan, aidiyet duygusu hisseden, kendine inanan ve başarmaya motive olan kişiler zorluklarla daha iyi başa çıkabiliyor. Yaş ilerledikçe, hayatta bir amaca ve anlam duygusuna sahip olmak koruyucu bir rol oynuyor.

Günlük rutinleri devam ettirmek. Masa oyunları oynama, bulmaca çözme ve dışarda egzersiz yapmak hem ruh hem de fiziksel sağlığımız için çok önemli. Ayrıca, mümkün olduğu ölçüde, özel günleri kutlamaya devam etmeliyiz. Ve insanın hayatındaki en güçlü koruyucu faktörlerden biri umuttur. Bu nedenle, pandemi sona erdiğinde yapmak istediklerinizle ilgili plan yapmak çok önemlidir.



Tüm bunları hayata geçirebilmek içinde önceliği kendimize vermeliyiz. Çünkü tüm anne babalar, aidiyet ve güvenlik duygusunu kendi davranışlarını örnek vererek çocuklarına sağlarlar. Öncelikli olarak kendi sağlığınıza ve iyilik halinize özen gösterin.

Ve unutmayalım ki insan insanın şifasıdır. Başkalarından yardım almanın bir zayıflık işareti olmadığını bilmeliyiz. Aynı şekilde yardıma ihtiyacı olana da yardım eli uzatmaktan çekinmemeliyiz. Çünkü bundan el ele vererek birlik olarak çıkabiliriz. Yardımlaşmak ve bir olmak bizi her zaman güçlü kılar. Hepinize sevdiklerinizle şifalandığınız mutlu pazarlar dilerim.

Yorumlar (0)