YORULMADIK VAZGEÇTİK
Psikolojik Yorgunluk: Modern İlişkilerin Görünmez Krizi
Uzun zamandır kadınlar olarak aynı döngünün içinde sıkışıp kaldık. İlişkilerin başında göklere çıkarılan, her mesajda, her bakışta yoğun bir ilgiyle başlayan o büyü; birkaç hafta, birkaç ay geçmeden buharlaşıyor. Erkekler başta doping etkisiyle tüm enerjilerini ortaya koyarken, sonra birden geri çekiliyor. Sözler eyleme dönüşmüyor, vaatler havada kalıyor, sahiplenme ortadan kayboluyor. Kadınlar ne olduğumuzu, nerede yanlış yaptığımızı, neden birden yalnız bırakıldığımızı anlamaya çalışırken, aslında hikâye hep aynı noktada kilitleniyor. Adam gibi adam kıtlığı dediğimiz şey tam da burada başlıyor. Çünkü “adam gibi adam” dediğimiz, ne çok zor ne de ulaşılmaz bir tanım: tutarlı olmak, sahiplenmek, güven vermek. Bir kadının gönlünü kazandığında onu belirsizlikte bırakmamak, sözünü davranışla desteklemek, yüzeyde kalmamak. Ama günümüzde bu özellikler erkeklerde adeta bir lüks haline geldi. Çoğu, sorumluluk almak yerine ağırdan alıyor, belirsiz bırakıyor, geri çekiliyor. Böylece kadın, kendi değerini sorgulamaya, “ben mi eksik kaldım?” diye düşünmeye sürükleniyor. Bu da aslında bir psikolojik yıkım, değersizlik hissi, güvensizlik ve sürekli kırgınlık.
ADAM GİBİ ADAM KITLIĞI: SORUMLULUKTAN KAÇAN ERKEKLER
Kadınların aradığı “adam gibi adam” aslında çok basit: tutarlılık, sahiplenme, olgunluk ve güven verme. Ancak günümüzde erkeklerin bir kısmı, ilişkide ilk başta yoğun bir ilgi ve enerji sergilese de bu sürekliliği sağlayamıyor. İlişkiden kaçan, netlik vermeyen, sorumluluk üstlenmeyen bu tavırlar kadınların güven duygusunu zedeliyor. Psikolojide bu durum “duygusal olgunluk eksikliği” olarak tanımlanır. Yetişkin yaşta olup duygularını yönetemeyen, sorumluluk almaktan kaçan, bağ kurmaktan uzak duran erkekler, kadınları sürekli bir belirsizliğe mahkûm ediyor. Sonuç: kadınların ortak serzenişi, “adam gibi adam yok.”
YÜZEYSEL İLİŞKİLER SENDROMU: FAST FOOD AŞKLAR
Bir diğer mesele, yüzeysel ilişkiler sendromu. Sosyal medya, dating uygulamaları, anlık iletişim kültürü… Hepsi ilişkileri fast food gibi hızlı ve doyumsuz hale getirdi. Erkekler için seçeneklerin bolluğu derinleşmeyi gereksiz hale getiriyor; bağ kurmak yerine anlık tatminle yetiniliyor. Oysa biz kadınlar bağ istiyoruz, derinlik istiyoruz. Ama karşımızda sürekli “takılalım”, “ad koymaya gerek yok” diyen, plan yapmaktan, geleceği konuşmaktan kaçan erkek profili buluyoruz. Psikolojide bu kaçıngan bağlanma olarak adlandırılıyor. Ama bizim hayatlarımızda bıraktığı iz çok daha ağır: yalnızlık, kırgınlık ve hayal kırıklığı... Erkeklerin yüzeysel, günü kurtaran ilişkileri, kadınların derin bağ arayışıyla çelişiyor ve sonuç yine hüsran oluyor.
DUYGUSAL EMEK TÜKENİŞİ: KADINLARIN SESSİZLİKLE BOĞULMASI
Ve en büyük yük iletişim yorgunluğu. Kadınlar ilişkilerde her şeyi konuşan, anlatan, toparlayan taraf olduk. Erkekler susunca biz konuştuk, onlar kaçınca biz kovaladık, onlar görmezden gelince biz açıklamaya çalıştık. Ama sürekli bu yükü taşımak, bir noktada bitiriyor insanı. Kadın kendini sevgili değil, anne, terapist, öğretmen gibi hissetmeye başlıyor. Bu da ilişkiyi, olması gereken eşitlikten çıkarıyor. Psikolojide “duygusal emek” diye geçen şey, kadınlarda tükenmişlik sendromuna dönüşüyor. Erkeklerin iletişimden kaçışı, kadınların ise hep toparlayan taraf olması ilişkileri kadınlar için ağır bir yorgunluğa dönüştürüyor.
KADIN KADINLIĞINI UNUTTU
Peki, bütün bunların sonucu ne oldu? Biz kadınlar yorulmadık, aslında vazgeçtik. Çünkü yıllarca anlattık, yıllarca sabrettik, yıllarca toparlamaya çalıştık. Erkeklerin sorumluluktan kaçışlarını, yüzeyselliğini, iletişimsizliklerini görmezden geldik. Ama artık sabrımız kalmadı. Ne yapacağımızı şaşırdık, kimi zaman kendimizi suçladık, kimi zaman görmezden gelmeye çalıştık. Kadın kadınlığını unuttuu, sevgisini, emeğini, şefkatini tüketti. Bugün gelinen noktada kadınlar daha net... Daha azıyla yetinmiyor, gerçek bağ yoksa ilişkiyi sürdürmüyor, sınırını koyuyor. Bu çağın en güçlü cümlesi buradan doğuyor: “Yorulmadık, vazgeçtik.”
İLETİŞİM YORGUNLUĞU ÇAĞI: PEKİ ŞİMDİ NE OLDUK?
Avrupa’da bu durum daha çok bağlanma korkusu ve yüzeysel ilişkiler üzerinden konuşuluyor. Bizim gibi ülkelerde ise mesele daha keskin! Kadınların “adam gibi adam kıtlığı” dediği şey, erkeklerin sorumluluk almaktan kaçışıyla birleşiyor. Avrupa’da kadın sınır koyduğunda daha kolay kabul görüyor, bizde ise daha çok toplumsal baskıyla karşılaşıyor. Ama ortak olan bir şey var. Dünyanın her yerinde kadınlar artık aynı şeyi söylüyor. Bugünün ilişkilerinde tablo üç kavramla özetleniyor: adam gibi adam kıtlığı, yüzeysel ilişkiler sendromu ve iletişim yorgunluğu. Hepsi birleşince bu dönemin ruhunu anlatan yeni bir isim ortaya çıkıyor: iletişim yorgunluğu çağı. Kadınlar artık daha bilinçli, daha güçlü, daha net. Erkeklerin olgunlaşmamış tavırları, yüzeysel bakışları, iletişimden kaçışları karşısında kadınlar geri adım atmıyor. Çünkü artık mesele yorulmak değil; mesele vazgeçmek. Umudumuz ise şu: erkeklerin de bu çağda olgunlukta eşlik etmesi, yüzeysel bağların yerini gerçek bağlara bırakması ve kadınlarla erkeklerin eşit, derin ve sürdürülebilir ilişkiler kurabilmesi.
İLETİŞİMSEL FARKINDALIK ÇAĞI: KADINLARIN UYANIŞI
Bugün kadınların en büyük gücü, artık bu döngüyü fark etmiş olmaları. Sosyal medyanın çoğu zaman eleştirilen yanlarının yanında, kadınlara sağladığı en büyük artı, bu deneyimlerin görünür hale gelmesi oldu. Kadınlar artık yalnız olmadığını biliyor; kendi yaşadıklarının milyonlarca kadının ortak tecrübesi olduğunu görüyor. İletişim çağında hiçbir erkek, tutarsızlığını, yüzeyselliğini ya da olgunlaşmamışlığını eskisi gibi gizleyemiyor. Kadınlar bu davranışların hepsini tanıyor, çözümlüyor ve adını koyuyor. Psikolojide bu sürece “kolektif bilinçlenme”, iletişimde ise “farkındalık devrimi” denilebilir. Yani mesele sadece bireysel yorgunluk değil; artık toplumsal bir uyanış. Kadınlar artık pilini tüketmiyor, çünkü pilini boşa harcamayacağını öğrenmiş durumda. Bu çağda erkeklerin olgunlaşmamış tavırlarına kadınlar artık enerji vermiyor; bunun adı da net: iletişimsel farkındalık çağı.