2025-10-19 16:31:33

Kadınlar askerlik yapsın mı, yapmasın mı?

Ebru Torun

oyadogan 19 Ekim 2025, 16:31

Meclis’e bir dilekçe verilmiş. Cümle net: “Kadınlar da zorunlu askerlik hizmeti yapsın.” İlk bakışta kulağa eşitlik gibi geliyor. Bir yanımız “nihayet kadınları da vatandaş saydılar” diyor, diğer yanımız “o çantaları kim taşıyacak” diye ürperiyor. Çünkü mesele sadece “eşitlik” değil; fizyoloji, tarih ve zihniyet üçgeninde sınanan bir konu bu.

GÜÇ MÜ, ZEKÂ MI, DENGE Mİ?

Kadınlar olarak zekâ, sezgi, strateji, kriz yönetimi ve dayanıklılık konusunda sınandığımız yerler çok oldu. Bir çocuğu ateşler içinde sabaha kadar bekleyip ertesi gün işe giden bir kadının moral gücü bir taburun enerjisine bedeldir. Ama dürüst olalım, askerlik mesleği hâlâ fiziksel güç merkezli bir sistem. Silah, tüfek, sırt çantası, gece eğitimi, dayanıklılık testleri... Kas oranı farkı burada “eşitsizlik” değil, “biyolojik gerçeklik” olarak karşımıza çıkıyor. Bu farkı kabullenmek eşitliği reddetmek değil. Belki de asıl mesele, “askerlik sadece kasla mı yapılır?” sorusunu sormak. Çünkü savaşın biçimi değişti; artık silah kadar zihin, strateji kadar iletişim belirleyici...
KADINLAR ASKERE ALINSAYDI NE OLURDU?

Ama hadi biraz hayal edelim:
Gerçekten kadınlar askere alınsaydı ne olurdu?
Kadınlar kışlaya adımını atar atmaz, askeriyede görünmez bir dönüşüm başlardı.

- Denge, zarafet ve planlama artık emir komuta zincirine dâhil olurdu.
- Ütü çizgileri simetrik, dolap içleri etiketli, yataklar geometrik sanat eserine dönüşürdü.
- Emir-komuta zincirine yeni bir madde eklenirdi: “İletişim protokolü zorunludur.”
- Kriz yönetimi artık diplomasiyle yürür, “drama değil diyalog” kuralı işlerdi.
- Her bölüğün bir WhatsApp grubu olurdu: “Bölük Kızları”
- Barut kokusuna parfüm karışır, kamuflaj ceplerinden lavanta keseleri çıkar, ortalık huzurla dolardı.
- Tuvalet aynaları parlar, saçlar nizami topuzla toplanır, moral yüksekliği “bakımla motive” edilirdi.
- Raporların sonunda artık şu cümle yer alırdı: “Teşekkür ederiz komutanım, emeğinize sağlık.”

Tabii ki biraz mübalağa ediyoruz… Şaka bir yana, doğrusu ne olurdu bilemem ama kadınların girdiği her ortam gibi orası da muhtemelen daha planlı, daha insani ve biraz daha estetik olurdu.


TARİHİN TOZLU SAYFALARINDAN BİR SES: BACIYAN-I RÛM

Bu noktada tarih devreye girer.
Osmanlı’dan bile önce, 13. yüzyılda Anadolu’da Bacıyan-ı Rûm adında bir teşkilat vardı. Bir nevi “kadınlar birliği.”
Ahi Evran’ın eşi Fatma Bacı’nın öncülüğünde kurulan bu yapı, kadınların üretimde, eğitimde ve gerektiğinde savunmada yer aldığı ilk toplumsal örgütlenme örneklerinden biri.

Bu bacılar kılıç kuşanmasalar da toplumu ayakta tutan omurgalardı. El emeğiyle, bilgiyle, ahlakla, dirayetle savaşırlardı. Ve tarihin o kadim sesi sanki bugün hâlâ kulağımıza fısıldıyor: “Kadın, savaşın değil; direnişin aklıdır.”
Yani mesele “kadınlar da silah tutsun” değil; kadının toplumdaki yerinin, bir savaş anında bile “üretken” ve “yapıcı” kalabilmesinde saklı.

KADIN-ERKEK VİZYON BİRLİĞİ

Kadınların askerlik yapıp yapmaması tartışması belki yıllar sürecek. Ama şu kesin: artık “güç” sadece kasla ölçülmüyor. Bir ülkenin gerçek gücü, kadınla erkeğin birlikte omuzladığı vizyonda yatıyor. 
Birinin fiziksel dayanıklılığı, diğerinin stratejik zekâsıyla birleştiğinde ulus dediğimiz o ruh ortaya çıkıyor. Belki yarının orduları, cephelerde değil laboratuvarlarda, masalarda, medyada kurulacak. Belki de kadın-erkek omuz omuza değil ama vizyon omuzunda nöbet tutacak. Ve o zaman anlayacağız ki; kadınla erkeğin fiziksel olarak değil, vizyon olarak askerlik mertebesinde yan yana durması, gerçek eşitliğin, gerçek vatan sevgisinin ta kendisidir.
EŞİTLİK Mİ, VİZYON MU?

Bu tartışmayı yaparken “eşitlik” kelimesini sadece görev paylaşımıyla değil, vizyon birliği ile düşünelim. Çünkü bir toplumun gerçek gücü, kadınla erkeğin aynı ideali savunma biçiminde gizli. Kadınlar askerlik yapsın mı, yapmasın mı? Bilemiyorum.
Ama şunu biliyorum: kadınlar zaten yıllardır “hayat nöbetinde.”

Ve o nöbet, kimi zaman bir evde, kimi zaman bir işte, kimi zaman da bir fikirde tutuluyor.
Belki mesele “silah kuşanmak” değil, hayatı savunmanın başka yollarını da askerlik kadar kutsal görebilmekte!

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.