2025-08-30 17:56:49

Sigara içmiyorsan manzara göremezsin!

Ebru Torun

oyadogan 30 Ağustos 2025, 17:56

Halkla İlişkiler'in (PR) özü kamu yararına hizmet etmektir. İletişim yalnızca markaların görünürlüğünü artırmak için değil, topluma değer katmak için vardır. Fakat günlük hayatta, özellikle de HORECA sektöründe, bu ilkenin tersine bir tabloyla karşılaşıyoruz. Mesela bir kafeye girdiğinizde manzaralı terasın sigara dumanıyla kaplandığını görürsünüz. Açık havada nefes almak isteyen sigara içmeyenler ise içeride havasız bir köşeye yönlendirilir ya da daracık masalara sıkıştırılır. Restoranlarda aynı manzara tekrar eder: En ferah bahçeler sigara içenlere ayrılırken, sigara içmeyenler kapalı camın ardından bakarkar manzaraya... Hatta kimi otellerde deniz gören balkonlar sigara içenlere tahsis edilirken, içmeyenler arkadaki karanlık odalara razı bırakılır.

Bu tablo basit bir mekân tercihi değil; sağlığa zararlı bir alışkanlığın ödüllendirilmesi, sağlıklı kalmaya çalışanların ise cezalandırılmasıdır. Kamu spotlarında “sigara öldürür” denilirken, günlük hayatta en güzel alanların sigara içenlere ayrılması, toplumun değerler sisteminde neyin öncelendiğini acı bir şekilde gösterir.

SAĞLIKLI TERCİHLER NEDEN İKİNCİ PLANDA?

Oysa dünyaya baktığımızda farklı bir yaklaşım görürüz. Avustralya ve İngiltere’de restoranların açık alanlarında dahi sigara içmek yasaktır. ABD’nin bazı eyaletlerinde parklar ve plajlarda bile sigara kısıtlanmış, Avrupa’nın birçok ülkesinde ise açık havada sigarasız müşteriler öncelikli tutulmuştur. Yani kamu yararı, mekân planlamasında öncelikli değer olarak konumlandırılmıştır.

Türkiye’de ise durum tam tersine dönmüştür. HORECA sektöründe işletmeler, ticari kaygılarla “sigara içen müşteriyi kaybetmeme” refleksi gösterir. Bu nedenle en cazip, en değerli bölümler onlara ayrılır. Sonuçta sigara içmeyenler, pasif içicilik riskiyle karşı karşıya kalmanın yanı sıra mekân deneyiminden de mahrum bırakılır. Sağlıklı tercihler yapan müşteriler, ikinci sınıf konuma itilmiş olur.

Bu yaklaşım yalnızca sağlık açısından değil, iletişim ve pazarlama açısından da sorunludur. Çünkü PR’ın temelinde kamu yararı vardır; topluma fayda üretmeyen bir yaklaşım, marka imajını zedeler. HORECA’da sigarasız müşterinin hakkını görmezden gelmek, uzun vadede “müşteri odaklılık” söylemini boşa düşürür ve itibar kaybına yol açar.

KAMU YARARI İÇİN DÜZENLEME ŞART

HORECA sektöründe en güzel alanların sigara içenlere tahsis edilmesi, kamu yararını göz ardı eden bir iletişim biçimidir. Bu yaklaşım yalnızca mekânın masa düzeninde değil; aynı zamanda sektörün PR anlayışında da ciddi bir boşluğa işaret eder.

Bundan sonraki aşama, yalnızca işletmelerin ticari tercihlerine bırakılmamalıdır. Sigara içmeyenlerin, sağlığına dikkat edenlerin ve sağlıklı yaşamı tercih edenlerin hakkını gözeten yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Kamu otoriteleri, yerel yönetimler ve devlet bu konuda sorumluluk almalıdır. Mekânların düzenlenmesinde kamu yararını merkeze koymalıdır.

EN DOĞRU PR TOPLUMA HİZMET EDEN İLETİŞİMDİR

Çünkü kamu yararı yalnızca devletin politikalarında değil, günlük hayatın ayrıntılarında da kendini göstermelidir. Bir kafenin teras düzeninden bir otelin balkon planına kadar her detay, markaların topluma hangi değeri sunduğunu yansıtır. HORECA sektöründe gerçek bir itibar ve sürdürülebilir müşteri bağı yaratmanın yolu, ticari kaygıları değil kamu yararını öne koymaktan geçer. 

Ve biz umut ediyoruz ki, sigarasız yaşamı tercih edenlerin de hakkı korunacak, sağlıklı bireylerin hak ettiği kamusal alanlar yeniden düzenlenecek. Çünkü en doğru PR, yalnızca markaya değil, insana ve topluma hizmet eden iletişimdir. 

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.