08.05.2021, 15:09

Annelerinizi hayattayken şımartın!

Hayatımda hiçbir şeyi ya da kimseyi kıskanmadım ta ki 16 yıl önce annesiz kalana kadar. O nedenle bugün benim için içten içe buruktur, boğazıma yutkunurken bir şeyler takılır, ruhumun bir yanı hep gölgede kalır. Bugünü annesi ile geçirebilen şanslı evlatlar, lütfen onlara benim için de sarılın ve unutmayın hayatta sizin için karşılık beklemeden sizi seven ve iyiliğinizi her şeyin önüne koyanlar annelerdir.

16 yıl önce zatürre teşhisi ile Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları Hastanesi’ne yatırdık annemi. Akciğer kanseri ve son evresinde olduğu anlaşıldı. O zaman yapacak bir şeyleri olmadığını söyleyen hastane annemi eve göndermek istedi. Allah’tan Star Haber’de çalışıyordum ve genel yayın yönetmenimiz Uğur Dündar araya girdi ve annem son günlerini acı çekmeden huzur içinde tamamladı. Ne kadar istesek hakkını ödememiz mümkün değil annelerimizin.

Hiçbir şansının olmadığını anneme söyleyemedik, odasında taburcu olunca nerelere seyahat ederiz diye plan yapıyorduk. Koridorda ise doktorlarla nasıl daha az acı çeker onu planlıyorduk.

Haber merkezinde çalıştığım için hasta ziyaret saatlerine de uyamıyordum. Benim için mecbur yangın merdiveni çıkışlarını açık bırakmışlardı, kimseyi rahatsız etmeden annemin yanına istediğim saatte girip çıkıyordum. Oğlum Eren o zamanlar 1.5 yaşında her şeyden habersiz, eve gidince de onunla ilgilenip teselli buluyordum. O yıl ilk anneler günümde hastaneden bir telefon geldi: “Annenizin kalbi durdu çalıştırdık, bugün ölmemesi için elimizden geleni yapıyoruz. Yoğun bakıma gelseniz çok iyi olur, vedalaşın her ihtimale karşı” dediler. Nasıl gittiğimi bilmiyorum. Tüm günü annemle geçirdim, hemşirelerle bakımını yaptık, gül suyu ile yıkayıp temizledik ve söyleyemediğim ne varsa anlattım, paylaştım annemle. Makinalara bağlı, ilaçların etkisiyle duydu mu, hissetti mi bilemiyorum ama içimde tutup ona bu süreçte anlatamadığım ne varsa anlattım ve bu ziyaret onu canlı olarak son görüşüm oldu. Doktor ve hemşirelerin o günkü müdahaleleri ve olağanüstü çabaları sonucunda Anneler Günü'nde değil ama bir sonraki pazar verdi son nefesini annem. Sonrasında hastanede annem anlamasın, evde Eren etkilenmesin diye kendimi nasıl tutuysam ses tellerimde iltihap ve ödem oldu. 2 sene sesim kısıldı, çıkmadı. Uzun süre ses terapisi aldım. 

56 yaşında hayata veda eden annemi tanıyanlar bilir, yaşam enerjisi çok yüksek adı gibi Armağan vermeyi, paylaşmayı çok seven, kendi ile barışık ve sevgi doluydu. Üstelik hayata çok dramatik başlamış ve hiç anne sevgisi tatmamış biri olarak o zoru başararak tanıyan herkese ilham olmuştu. Dedem Türkiye’nin ilk kadın doğum doktorlarından. Zorunlu memuriyet görevi sırasında annem Sivas’ta açmış gözlerini dünyaya. Fakat doğduktan 15 gün sonra annesi doğum sonrası gelişen bir komplikasyonla vefat etmiş. 3 çocukla tek başına kalan dedem annemi hemşirelere teslim etmiş. 2 yaşına kadar anneme hastanedeki hemşireler bakmış, yeni doğum yapan kadınlar süt annelik yapmış. 2 yaşında ise dedem yeniden evlenmiş. Üvey anne Emine Hanım filmleri aratmayan bir performans sergileyerek hayatı anneme dar etmiş. Hayatında hiç oyuncağı olmamış, çöpten çıkardığı domates ve salatalık kabuklarından küçük adamlar yapıp oynarmış. İstenmediği bir evde, hiç sevgi görmeden büyüdüğü halde kocaman bir kalbi vardı. O her şeye rağmen elindekilerle mutlu olmayı seçen, almadan veren, sevginin gücüne inanan biri olmayı başarmıştı. Sihirbazlık ve şaka malzemeleriyle çocukları neşelendirir, üretir, yazar, çizer herkesin önemli günlerini takip ederdi. Yılbaşında Noel Baba kılığına girer apartmandakileri hediyeye boğardı. Okul zamanı saatini kurup kalkar ve servis bekleyen çocuklara mandalla 6. kattan harçlık atardı.

Tüm bunları niye mi anlattım? Kadın jeneratördür, evin diğer üyeleri onun enerjisinden beslenir. O iyiyse herkes iyidir. Ahaliyi bir arada tutan tutkal gibidir. Varlığında idrak edemediklerin yokluğunda koyar, canını acıtır. Bu yıl salgın gölgesinde geçen ikinci Anneler Günü ama anneler için bir şeyler yapmak ve sevildiklerini hissettirmek için yine de pek çok şey yapabilir.

İlla para harcamaya da gerek yok. Bazen ufacık bir not, kalpten söylenen sözler yeter de artar bile. “Söz uçar, yazı kalır” denir ya, çok doğrudur. Annem benim ona yazdığım, çizdiğim ne varsa saklamış. İnanılmaz bir arşiv tutmuş. Bu aile tarihinizi yansıtırken kendi çocuğunuza da örnek oluyor. Ben de Eren’in bana yazdığı tüm notları, şiirleri saklıyorum. Zamanla içinizdeki kor ateş sönse de özlem hiç azalmıyor. Böyle günler o yazılan notlar, paylaşılan o güzel anıların hatırası ile içinizi ısıtıyor.

Demem o ki “Anneler Günü ticari gün” filan deyip de kendinizi hiç kandırmayın, koronanın arkasına saklanmayın. Hayatta iken şımarttın annenizi, sevdiğinizi söyleyin, mektup, şiir yazın ya da içinizden gelenleri yazıp verin. Bu, en pahalı hediyeden bile güzel gelecektir hem ona, hem de size. Sosyal medyanın gazına gelmeden ya da alışveriş sitelerinin tuzağına düşmeden ufak ama size özel şeylerle annelerin gönlünü almak, kalbine dokunmak zor değil.

Bazen okyanusa o kadar kaptırıyoruz ki kendimizi her bir damlanın ne kadar farklı ve kıymetli olduğunu unutuyoruz. Tıpkı Anneler Günü’nün ortaya çıkış hikayesi gibi... Kaynaklar birden fazla çıkış hikayesi gösterse de, bizim kutladığımız ve kabul ettiğimiz Anneler Günü resmi olarak ilk defa 1872 yılında ABD’de kutlandı. Bugünün resmiyet kazanmasını sağlayan olay ise bir hayli ilginç.

Philedelphia’da yaşayan Anna Jarvis adında bir genç kız, annesini ve babasını 3 yıl ara ile kaybediyor. Anna, annesinin vefatının üstesinden gelemiyor. Onunla yeterince vakit geçirmediği için sürekli kendini suçlayan Anna hayata küsüyor. Her gün annesinin mezarını ziyarete giden ve ona en sevdiği çiçekler olan beyaz karanfilleri götüren Anna, bir komşusunun yardımı ile bu bunalımlı halinden çıkıyor. Annesinin kaybına olan hüznü geçmese de artık annesini acı ile değil sevgi ile anmaya başlıyor.

Anna annesine olan sevgisini, minnetini ve özlemini dile getirmek için annesinin ölüm yıldönümüne denk gelen mayıs ayının ikinci pazar gününü her yıl kutlamaya karar veriyor. Ardından başka çocukların da annelerine onlar hayattayken kıymet vermeleri gerektiğini hatırlatacak bir şeyler yapmak ister ve Anneler Günü’nün tüm ülkede kutlanması için yüksek mevkideki kişilerle uzun uğraşlar sonrasında iletişime geçiyor.

Anneleri onurlandırmak için sunulan bir gün fikrine çok sıcak bakan belediye başkanı sayesinde Anneler Günü fikri gazetelere taşınıyor. Ardından Amerika Birleşik Devletleri Kongresi tarafından kabul görüp ilk kez Anneler Günü 1908 yılında kutlanır.

O günden sonra kısa sürede ABD’de ve diğer ülkelerde yayılan Anneler Günü şu anda hemen hemen dünyanın her yerinde aynı coşku ile kutlanıyor. Beyaz karanfiller de Anneler Günü’nü temsil eden çiçekler olarak kabul ediliyor.

Anneler Günü, ülkemizde ise 1955 yılından beri her mayıs ayının ikinci pazar gününde kutlanır. Neredeyse bütün ülkelerin kutladığı Anneler Günü bazı ülkelerde farklı tarihlerde kutlanıyor.

Tek bir beyaz karanfil de olur, içten bir söz de… Gerisi size kalmış. Size ilham olması için anneme 38 yıl önce Anneler Günü için yazdığım not ve şiiri paylaşıyorum:)

Anneleri, anne adaylarını ve anne olmak için illa doğum yapmaya gerek olmayan her canlıya sevgi verebilen tüm kadınları yürekten kutlarım, iyi ki varsınız, iyi ki varız…

BENİM ANNEM

Benim güzel annem

Ağladığım zaman kucağına alır

Abimle kavga ettiğim zaman kızar

Benim annem dünyanın en iyi annesi

Dünyanın en iyisi 

*    *    *

Kalbimin perisi 

Canımın bir tanesi

Ona borçluyum beni dünyaya getirdiği için 

Dünyanın en güzel kadını olduğun için 

Yorumlar (0)