17.07.2021, 11:07

Basit olduğu için başaramamak

Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba kıymetli dostlar.

Yoğun iş takvimi sebebi ile yazılarıma bir süre ara vermek zorunda kaldım. Bu sebeple ağır depresyona giren, hayat amacını kaybeden siz sevgili okurlarımdan çok özür dilerim.

Bu geri dönüşü biraz kişisel bir yazıyla yapmak istedim müsaadenizle.

Çok klişedir ama şansımın da yardımıyla resmen hayallerimin peşinden bir yola çıktım.

Aralık ayı ortası itibarıyla istifaya ikna(!) edildikten sonra müzik prodüksiyon firması sahibi bir arkadaşım ile ortak bir yola çıktık. Önce bir belgesel, sonra iki adet uzun metraj film. Belgesel için 2 ayda 9000 km yol yaparak çok güzel sohbetler gerçekleştirdik, şu an post prodüksiyon devam ediyor. Sonra da inşallah çok eğlenceli iki filmle karşınızda olacağız.

Bu zaman zarfında hesabımın çalınması sonucu 20.000 aboneli YouTube kanalımı kaybettim. Fakat yeni bir başlangıç diyerek tekrar başladım. Pes etmek yok.

Tüm bunları neden anlatıyorum peki?

Yolunda gitmeyen bazı şeylere rağmen mutluyum, nefes aldığımı, yaşadığımı hissediyorum.

Şöyle bir hayat düşünün; 1993 yılında liseden mezun olarak tam zamanlı iş hayatına (bundan öncesi okul sebebiyle yarı zamanlı) girmiş ve tam 27 yıl hiç durmadan sabah 08:00 akşam 20:00 -neredeyse- kapalı ofislerde, dükkanlarda çalışan bir bünye. Son 6 yıldır tatil yapmayı bırakın, suyla tek ilişkisi duş olan bir bünye. 15 yaşındaki kızı ve 17 yıllık eşi yani çekirdek ailesi ile bir kez bile tatile çıkamamış bir bünye. Tüm bunlara ek olarak bir sürü saçma sapan sorun, iki kalp krizi, bir beyin kanaması ve iki yüz felci ekleyin.

İçiniz daraldı biliyorum ama bunları birazdan söyleyeceklerime zemin olması için yazdım.

Bakın şu şirin karikatür benim en sevdiklerimden:

O kadar basit ama o kadar gerçek ki.

Çünkü mutlu olmak o kadar kolay ki insanlar bu yüzden başaramıyor.

Çok büyük anlamlar yükleniyor üstüne; özellikle maddiyat, başarı, kariyer. Hayır hiç biri değil, asla. He tabii parayla saadet olmaz demiyorum, on numara olur. Ama sadece parayla olmaz.

Sihirli kelime huzur…

Beyin kanaması sebebi ile 10 günü kapalı bilinçle olmak üzere 1 aya yakın yattım. Ciddi oranda kas kaybettim, ilk günler yürümekte zorlandım ve bacaklarımın güçsüzlüğü sebebiyle defalarca yere yığıldım. Yürüyüş yaparak bacaklarımı kuvvetlendirmeye başladım, bugünlerden birinde eşimle doğup büyüdüğümüz Ortaköy’ümüzde sahilde oturup bir kahve içelim dedik. Türk kahvesinin kokusu ve denizin kokusu burnumda, güneş yüzümde iken eşime döndüm ve “Bunun nasıl bir nimet olduğunun farkında mısın, ben yeni anladım” dedim. Bu asla klişe bir “Anam her şeyin başı sağlık” söylemi değil sakın yanlış anlamayın. Sağlık kadar yaşamın değerini de bilmek ve özümsemek.

Biliyorum hepimiz maddi ve manevi binlerce sorunla boğuşup hayatımızı idame ettirmeye çalışıyoruz. Ama çok çok önemli bir gerçeği ıskalamış durumdayız. Çalışmak ve mücadele etmek için yaşamıyoruz, yaşamak için çalışıyor ve mücadele ediyoruz. Sabah kalktınız, işe gittiniz. Gün bitti, eve döndünüz. Duş, yemek derken neredeyse yatma saati geldi. Çok şanslıysanız çocuğunuzla biraz vakit geçirdiniz ya da kendinize bir filmlik zaman ayırdınız. Yattınız. Sabah kalktınız, işe gittiniz. Gün bitti, eve döndünüz. Duş, yemek derken neredeyse yatma saati geldi. Çok şanslıysanız çocuğunuzla biraz vakit geçirdiniz ya da kendinize bir filmlik zaman ayırdınız. Yattınız. Sabah kalktınız, işe gittiniz. Gün bitti, eve döndünüz. Duş, yemek derken neredeyse yatma saati geldi. Çok şanslıysanız çocuğunuzla biraz vakit geçirdiniz ya da kendinize bir filmlik zaman ayırdınız. Yattınız. Sabah kalktınız, işe gittiniz. Gün bitti, eve döndünüz. Duş, yemek derken neredeyse yatma saati geldi. Çok şanslıysanız çocuğunuzla biraz vakit geçirdiniz ya da kendinize bir filmlik zaman ayırdınız. Yattınız.

Tanıdık geldi mi?

Çok basit bir soru; en son ne zaman yalın ayak çimlerde yürüdünüz?

Yaşadığınız her bir saniye eşsiz, geri dönüşü yok. 45 yılını başkalarını mutlu etmeye çalışan biri olarak söylüyorum bunu, yapmayın. Bir tek yaşamınız var, heba etmeyin. Kendinize zaman ayırın. Kimi -mesela ben- boş bir sahilde sessizce oturmayı sever, kimi gürültülü kafelerde takılmayı sever, kimisi kamp yapmayı vb. Her ne ise, sizi mutlu eden her ne ise lütfen yapın. Yoksa geçen her gün pişmanlığınıza bir ilmek daha ekleyecek.

Süper kişisel bir yazı oldu farkındayım ama umarım birkaç kişinin zihnine minik de olsa bir şüphe tohumu ekebilmişimdir.

Çünkü şüphe tohumunun sulanmaya, bakıma ihtiyacı yoktur. Yabani ot gibi sarar zihninizi.

Mutlu ve sağlıklı bir hafta dilerim.

Yorumlar (0)