23.07.2020, 18:39

Bu tiplerin baş tacı olduğu ülkede kadın olmak

Son günlerde yaşadığımız üzücü olaylar neticesinde 2 yıl önce yazdığım bir yazımı paylaşmak istedim sizinle bu hafta. Acı olan ise halen hiç bir şeyin değişmiş olmaması.

Kadın olmanın cehennemde yaşamakla eş olduğu bir coğrafyadayız. Bu durum her geçen gün daha da kötüye gidiyor. Kötüye gitmesinden daha da sinir bozucu olan ise erkekler ve hatta birçok kadın tarafından bunun gayet sıradan, olması gereken bir durummuş gibi kanıksanması. Kadının iş hayatında var olmak için verdiği çabalar, bir pozisyona başvurduğunda kendinden daha az birikim ve bilgiye sahip birinin sırf erkek diye tercih edilmesi, tüm bu engelleri aşıp işi alsa dahi çalışırken yaşadığı aşağılama ve hatta tacizler. Evine dönerken başını sürekli önde tutup kimseyle göz göze gelmemeye çalışması, buna rağmen binbir türlü tacize uğraması. Mesafeli davransa frijit, insan gibi güler yüz gösterse hafifmeşrep damgası yemesi.

Atalarımızın baş tacı ettiği kadınlarımızın bu duruma gelmesi nasıl bir süreç? Müslümanlığa geçiş ve Arap adetlerine bulandıktan sonra başlayan bu tarihsel süreç bambaşka bir yazı konusu ama ben size yakın geçmişten örneklerle genel kanıyı anlatmaya çalışacağım.

Maalesef çoğunluğu ataerkil olan aileler toplumumuzu oluşturuyor. Kadın bu ailede hep bir İsviçre Çakısı, hep bir açık kapatıcı. Evet insanlığın ilk zamanlarından beri erkek avcı, koruyucu, kadın ise evin düzenini sağlayan temel direk olmuştur. Bu yüzden erkek fiziksel olarak sürekli gelişip pratik zeka hatta genel zeka açısından kadından geri kalmıştır. Çünkü kadın evin genel durumu ve çocukların gelişimi için aynı anda 8453 ayrı şeyle ilgilenirken pratik zeka ve çoklu işlem (multitasking) yönetimi inanılmaz gelişmiştir. Eğer orta çağdan yakın geçmişimize kadar kadınların önüne koyulan engeller (tüm dünyada) olmasaydı bilim, teknoloji, sanayi konusundaki erkek hegemonyası mümkün olmazdı.

Gelelim daha küçük ölçekli meselelere, ülkemizde kadının konumu.

Sosyal bir deney için açtığımız bir Facebook hesabı var. Adını şu an paylaşamam ama sahte bir kadın profili. Kadın olmanın zorluğunu görmek istiyorsanız bu profilde bir iki gün takılmanız yeter. Ülke erkeklerinin genel derdi olan cinsel açlık, sanal alemin verdiği cesaretle birleşince ortaya ne iğrençlikler çıkıyor inanamazsınız.

Televizyonlarımızın fenomen bir dizisi var, Çocuklar Duymasın. Kanal D’de yeniden hortlamış iken iki ayrı kanalda da birinci ve ikinci jenerasyon bölümleri tekrar ediliyor. Burada bir figürümüz var, Haluk. Bana kalırsa tek tip oyunculuğun ülkemizdeki şubesi Tamer Karadağlı’nın Mark Hamill sendromuna rahmet okuturcasına oynayabildiği tek rol.

Biraz Haluk karakterini inceleyelim:

  • Kendi doğrusu tek doğrudur, aksi mümkün değildir.
  • Errrrkek adam şöyle yapar edebiyatı en sevdiği şey ve hayat mottosudur.
  • Klasik müzik dinlememesi, sinemaya gitmemesi, kitap okumaması ile övünür.
  • Kadın hakları umurunda değildir, kadın dediğin evinde oturur çocuğuna bakar.
  • Tüm sorunlar kavga ile çözülebilir.
  • Sanat, resim, kitap, sinema ile ilgili konuşmak ona göre entelliktir ve entel olacağına ölmeyi tercih eder.
  • Amma velakin her bölüm sonunda bir “delikanlılığa” imza atarak alkışları alır çünkü özünde çok kral bir “adamdır”. Bu arada adamlık müessesesinin tanımı için başvuracağınız kaynak bkz: Arda Turan.

Evet okuduğunuz bu hesapta arketip ülkemizde elini sallasanız denk geleceğiniz biri. Dizide Haluk, apartmanda Ahmet, sokakta Muhittin. İşin daha da acısı Haluk karakteri nispeten törpülenmiş bir model. Bu model yıllarca baş tacı edildi, hala da ediliyor. Canlandıran şahıs ve rol arkadaşları da dahil olmak üzere kimse de demedi ki "Aga bu nedir?" Tamer Karadağlı’nın kaşesi bizi ilgilendirmez ama demek ki bayağı sağlam ki bu tipi tarihe gömmeye cesaret edemedi.

Hatta yetmedi bunun bir de genç versiyonu çıktı, Şefkat Yerimdar. Alabildiğine maço, alabildiğine öküz. Ama son tahlilde hak yemeyen bir "delikanlı”.

Gelelim ana konumuza. Bu tiplerin baş tacı edildiği bir ortamda kadına düzgün bir yaklaşım beklenebilir mi? Devletin teşebbüsü olan Türk Telekom Tivibu satışı yapan bir şubesinde “Kızı sinemaya götürmeyin. Tivibu alın hem kız hem sinema eve gelsin” diye afiş asılıyor ve bu iğrenç reklam kimseyi rahatsız etmiyor. Eve kız “atan” erkek kral, eve erkek atan kız amiyane tabirle yollu oluyor bu ülkede.

Kadına atfedilen görevler belli. Erkeği cinsel yönden tatmin et, ev işi yap, çamaşır yıka, ütü yap, temizlik yap. Vakti gelince de öl.

Erkek ise tüm bunların üzerinde yüce bir varlık bu ülkede. Çocukken çükü amcalara gösteriliyor, çükünün kesilmesi kırk gün kırk gece kutlanıyor. He bu arada kız çocuğunun adet başlangıcı ise sır gibi saklanıyor. Ömrü boyunca bu pohpohlama ile büyümüş, bir kadınla diyaloğa geçmemiş civanmertimiz ise büyüdüğünde ve hormonlar kontrolü ele geçirdiğinde tam bir saatli bomba oluyor. Ana, bacı, akraba hariç tüm kadınların görevi onun cinsel ateşini söndürmek. Anaya bacıya yürüyen manyaklar da var ama konumuz o değil şu an. Kadının bir benliği, kimliği, ihtiyaçları, hayalleri olamaz. Onun tek görevi erkeğe her konuda hizmet etmektir. Ne zaman ki karşısına dik duran, boyun eğmeyen bir kadın çıkıp bunu reddediyor, o zaman bu “delikanlı” arkadaşta film kopuyor.

Eşim hamileyken birinci dereceden yakın bir akrabamızı ziyarete gittik. Sohbet ederken mutfağa gittim, kendime su aldım. Yerime oturduğumda bu hadsiz akrabam bana “Vay beee, Talay olmuş Tülay. Suyunu bile kendi alıyor.” dedi. Çünkü ona göre eşimin, hayat arkadaşımın tek görevi bana hizmet etmek. O bir kişilik, karakter değil. İşin komiği bu hadsizliği yapan kişi beni büyüten kişi ve semtimizin efendi, saygı gören, ileri gelenlerinden biri. Rol model böyleyse daha beterini siz düşünün. Beklenti şu; Talay erkek, kadını ona hizmet edecek ve karşısında esas duruşta duracak. Yanlış anlamayın Orta Anadolu ya da kırsalda gelişmemiş bir aile değil. İki kuşaktır Ortaköy’de doğup büyümüş bir aile. Burada bile kadına verilen kıymet yerlerde. Sonuç mu? 10 yıldır üzerleri çizili durumda.

İşte erkeğini bu motivasyonla yetiştiren aileler (ki maalesef bunu bazı anneler aşırı derecede yapıyor) bugün kadın cinayetleri, tecavüzler hakkında ay niye bu kadar arttı demesin. Erkek çocuğunuz dünyanın kralı değil. Tıpkı kız çocuğunuzun da değersiz olmadığı gibi. Ama tabii ki suçu sadece anneye de atamayız, maalesef genelde bu çarpık karakterin oluşmasında rol model baba oluyor. Babasının annesine uyguladığı baskıyı, gücü, eşitsizliği gören çocuk bunu normal sanarak büyüyor.

Ben kızıma elimden geldiği kadar insanların rengi, etnik kökeni, fiziki görünümü, cinsiyeti ile değil önce insan olarak benimsenmesi gerektiğini öğretmeye çalıştım. Umarım başarılı olmuşumdur. Bu dünyayı güzelleştirmenin tek yolu bu.

Ben tıpkı atalarımın, Türklerin yaşadığı gibi kadının baş tacı edildiği, otağını, obasını yönetmede söz sahibi olduğu, şişme bebek muamelesi görmediği ve hunharca öldürülmediği bir ülkede yaşamak istiyorum. Kadınım benim ömrümdür, diğer yarımdır.

Yorumlar (0)