17.06.2020, 09:20

Düşündürüyorum, öyleyse sanatım!

Komedi filmi güldürür, drama ağlatır, sanat filmi düşündürür. Öyle mi sahiden? E Woody Allen var sanat yapan. Gerçi aforoz edildi Hollywood'dan. Kendimle çeliştim şimdi, Hollywood'da sanat ne kadar mümkün ki! Allen özelinde sanatçı ahlaklı mı olmalı diye sorup aynı tartışmayı yeniden açmıyorum. Sanat filmi ''İlla düşündürmeli mi?'' diye sormak istiyorum ben. Düşündürmek için çabalarken yaratıcılıktan uzaklaşırsak n'olacak! Yetenek mi çalışkanlık mı sorusu devreye giriyor tam da burada. Peki ya dünya sinemasına hakim yönetmenler, üzerine çok çalışılmış senaryolarıyla ustalara selam çakarken bir duygu yaratmaktan uzaklaşırsa! Ya Kubrick selamımızı almazsa! Dostoyevski'nin kumar borcunu ödemek için iki haftada roman yazdığı rivayet edilir. Kumarbaz'ın 15 günde yazılması üzerinde yıllarca çalışılmış bir romandan daha mı az değerli yapar onu? Michelangelo'nun dört yılda tamamladığı bir duvar resmi kimisi için Picasso'nun on dakikada karaladığı bir çizimden daha az etkileyici olabilir. Bu onu daha az değerli yapmaz tabii ki. Yaratıcılarının yeteneklerini sorgulamaksa ne haddimize.

Bir içsel boşlukta yok olacaksa o duygular dışa vurulmalı

Şahika Tekand ''Kimi oyuncu 5 provada yapar, kimi 15’de. Bu onun daha yetenekli olduğunu değil farklılığını gösterir'' derdi. Oyunculuğu bir zanaat kabul edersek, söz konusu yetenek de bir beden yatkınlığı oluyor haliyle. Orta çağda resim sanatının ısmarlama resimlerle var olduğunu düşünürsek bir zanaat eseri ile bağımsız bir sanatçıyı karşılaştırmış oluyoruz. Bu da bir hataya düşürüyor bizi. Ben sanatseverde yarattıkları hissi anlamaya çalışıyorum aslında. Sanatın var olabilmesi için ne gerekli? Sanatçı, sanat eseri ve estetik yargı bu sorunun cevabı. Yani bir sanat eserine bakanda fikri ve hissi olarak ne uyandırdığı olmazsa olmaz prensiplerden üçüncüsü.

Peki sanat nasıl olmalı? Bu işin bir nasılı var mı ya da? TDK'ya göre sanat; '1. isim Bir duygu, tasarı, güzellik vb.nin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılık' olarak tanımlanıyor. Sanatçı bu üstün yaratıcılığı ortaya koymak için çok mu kafa patlatmalı? Yapmaya kalkışmasının sebebi ne olmalı? O şiiri yazmazsa, o şarkıyı bestelemezse, sürekli aklında dolaşan o hikayeyi filme çekmezse delirecek gibi oluyorsa insan sanat yapmalı. Paylaşılmazsa, bir içsel boşlukta yok olacaksa o duygular dışa vurulmalı ve muhatabında da bir his uyandırmalı düşünmenin yanında. Bir filmi izledikten sonra hala onu düşünmeye devam ediyorsanız ne ala. Düşünmekten kastım illa ki hayatı sorgulamak değil. Siz de yarattığı bir his aklınızda yer etmesine yeter. - Ve evet sanat filmi sıkıcı da olabilir; sıkıntı da bir duygudur, çoğumuzun hayatının büyük bölümünde yaşadığı gibi. - Sonrasında o hissi takip edip, hakkında eleştiri okumak ya da bir film okumasına katılmak fark etmediklerinizi fark ettirip, bilmediklerinizi öğrenmenizi sağlayacaktır. Yönetmenler bildiklerini göstermek için kurmaca film yapmamalı ama… Belgesel çekmek daha doğru o zaman ya da akademik kariyer yapmak.

Olmamışlık hissini hiçbir film okuması değiştiremez

İletişim Fakültesi'ndeyken Renan Bilek tonmaister olarak çalıştığı zamanlardan bir anısını anlatmıştı. Piyasaya hakim ama müzik bilgisi zayıf bir prodüktör, kaydı dinleyip ''Burda bi şey var!'' diye ısrar etmesi üzerine kayıttaki bir hatayı fark etmişler. Müzik bilgisi o hatanın ne olduğunu tanımlamaya yetmiyor ama orda bir pürüz olduğunu fark edecek kadar olaya hakim. Bakın ben de ''pürüz'' diyerek geçiştirdim, benim de müzik bilgim bir dinleyiciden öte değil. Siz demişti Renan Hoca, ''Hatayı fark ettiğinizde onu tanımlayacak kadar bilgili olun ne iş yaparsanız yapın.'' Bir film izlediğinizde eğer bir sinefilseniz aksayan yönlerini hemen görürsünüz. Değilseniz de olmamışlık hissini fark edecek kadar çok film izliyoruz artık hepimiz. İşte o olmamışlık hissini hiçbir film okuması değiştiremez. Öğrendikleriniz saygı duymanıza sebep olur ama bir sanatçı saygıdan çok yaratıcı yeteneği ile var olmalı. Belki senaryonun beşinci taslağı siner içine yazarın, belki on beşinci. Kurgu belki 5 ay sürer, belki 15 ay... Bir yönetmeni yola çıkaran gerçekten samimiyetle dert ettikleriyse, anlatmazsa o hikayeyi delirecekse yaratmaya çoktan başlamış demektir. Bize izlemesi ve üzerine konuşması düşer. O karanlık sinema salonundan çıkıp aydınlıkla buluştuğumuz anda aklımızla birlikte kalbimiz de kalır sinema salonunda.


 

Yorumlar (0)