17.07.2020, 08:37

Ekranda da hayatta da şiddet istemiyoruz!

Dizi doktoruna yazı yazacağımın bilgisini aldıktan sonra bu haber kendimi yoğun bir telaş içerisinde bulmama sebebiyet verdi. Hemen sitedeki yazıları okuyup zihnimde yeni fikirlerin filizlenmesine ortam hazırladım. En önemlisi de ne üzerine yazacaktım? Bu soru zihnimi epeyce bulandırdı. Sonra hepimizin ortak bir acısı hakkında yazmaya karar verdim: ŞİDDET!

Şiddet barındıran sahnelerden ve dizilerden rahatsızım!

Diziler üzerinden izleyicilerin zihinlerinde algılar oluşuyor ve onların düşünce yapılarına yön veriliyor. Bazı izleyiciler televizyonda görmüş olduklarını gerçek hayatta olan bitenin yansıması sanıyor. İdeolojinin oluşumunda dizilerin şiddetli bir etkisi olduğunu düşünüyorum. Ülkemizde kadına şiddetten ve kadına karşı yapılan aşağılayıcı davranışlardan oldukça söz ediliyor. Haberler, yaşanılan cinayetler, kavgalar ve dahası… Kadına şiddet, tecavüz, taciz ve kadına yönelik aşağılayıcı davranışlar gündemden uzun süredir düşmüyor… Peki bu sahneler niçin ekran karşısında izlenilen dizilerin çoğunda konu olarak ele alınıyor ve izleyici ile buluşuyor?

Bir dizide alkol veya sigaraya yer verilmiyor bunun sebebinin ise izleyicileri bu zararlı alışkanlıklara teşvik etmesi olduğunu söylüyorlar. Ülkemizde kadına karşı şiddetten, tecavüzden, aşağılanan kadınlardan bahsederken bu tür davranışların “kötü” olduğunu dile getirmekteyiz. Alkol ve sigaranın izleyiciyi bu alışkanlıklara teşvik ettiğini düşünen düşünce yapısı, kadına karşı şiddet sahnelerinin niçin bir erkeği buna teşvik edeceğini düşünemiyor? Bir sahnede erkek kadına bağırıyor çağırıyor beraberinde de şiddet uyguluyor, o halde bu sahneler bireyi buna teşvik etmiyor mu? Böyle yaparak ekrandakinin iyi ve güzel olduğuna algıları arasında yer veriyorlar ve o el kaldıran kişi, izleyicinin gözünde kahraman oluyor.

Mafyalar, silahlar, kabadayılar karanlık erkek karakterler... 

Örneğin, “Sen Anlat Karadeniz” adlı dizide kadına karşı şiddet sahneleri yer almakta. Hem psikolojik hem de fiziksel şiddet olmak üzere, şiddet teması bu dizide bu başlıklara örnek olarak verebileceğimiz sahnelere el uzatmakta. Üstelik dizi içerisindeki sistematik şiddet, geçmiş zaman içerisinde izleyiciler tarafından şikâyet de almış. Aynı şekilde mafya dizilerinin de, gelişme düzeyindeki bir bireyin hareket ve davranışlarında önem arz ettiğini düşüncelerim arasına ekliyorum. “Çukur” dizisi de şiddet nedeni ile eleştiri alan bir diğer mafya dizisiydi. Ergenlik çağında özellikle de erkek bireyler için ilgi odağı olan bu mafya dizileri ve oyuncuları gerek davranışları gerek ise çekici duruşları ile gençlerin ilgisini üzerine çekiyor. Dizilerden etkilenen ve gerçek hayatlarına ekranda gördüklerini yansıtan bazı gençlerin, ileriki yaşamlarında kadının önemini yeteri kadar anlayamayacakları bir hayata atılacaklarını düşünüyorum. Bununla birlikte de şiddete meyilli bir erkek olarak yaşam sürdüreceğini düşünüyorum.

Türk Dizilerinin Seyirci Üzerindeki Büyük Etkisi…

Günden güne gelişmişlik düzeyi artmakta olan teknoloji, hem görsel hem de işitsel yönde bir kitle iletişim aracı olan televizyonu da yeniliklerine boğmakta. Bu yenilikler hem olumlu hem de olumsuz yönde bireyleri etkilemekte. Elde ettiğim istatistiklerin sonuçlarına değinirsem, ortalama dört veya beş saatimizi ekran karşısında harcamaktayız. Zihnimizi dizilerin hayal dünyasının derin sularında yüzdürüyoruz. Hatta bazen şiddetli bir korkuya delalet eden bu zamanın, altı saate kadar çıktığını da bulgularım arasına eklemiş oldum. Günden güne farklı isimleri ile göze çarpan bu diziler, zaman zaman belirli reytingi sağlayamadığı için fazla tutulamamanın getirisi ile birlikte ekranlara veda ediyor. Veda edenlerin yeri hemen yeni yapımlarla doluyor. Artan yeni diziler ile birlikte çoğu bireyin haftalık izlediği dizi sayısı da artıyor. Ekran başındaki bazı kalitesiz içerikler, bireyde gelişmeyi olumsuz yönde etkiliyor ve kelime dağarcıklarının sabit kalmasına ortam hazırlıyor.

Genç izleyici dizilerden nasıl etkileniyor?

Bu soruyu irdelediğimizde yüzeye sarsıcı korkular çıkmakta. Gözlemlerim sonucunda ekranda bizlere suçu işleyen karakterler iyi olarak yansıtılıyor. Yeri geldiğinde karizmatik duruşları, yeri geldiğinde ise güzel yüzleri ile ön plana çıkan oyuncuların giymiş oldukları kıyafetler veya eşyalar da ekran başındaki izleyicileri anlatılmakta olan yaşama oldukça özendiriyor. Beraberinde de içerisine çekiyor. Diziler gençlerin günlük yaşantısına doğrudan etki ediyor. Örneğin, yakışıklı bulduğumuz herhangi bir bireye yakışıklı oyuncuların isimlerini kullanarak benzetme yapabiliyoruz. Kerem Bürsin, Kıvanç Tatlıtuğ, Çağatay Ulusoy, Barış Arduç, Burak Özçivit ve dahası… Popüler dizilerin birçoğunun ergenlik döneminde bulunan bir bireyin zihinsel gelişimini, hal ve hareketlerini de etkileyip bu dizilerdeki özendirici hayata teşvik ettiğini düşünüyorum. Gençlerin şiddeti, kabalığı ve argo kelimelerin kullanımına ortam hazırlayan bir oyuncuyu rol model olarak almasının, ileriki yaşamında doğuracağı sorunlar olacağını düşünmekteyim.

Öte yandan tüm dizilerin birbirlerine benzerliğini, aynı yemeğin yalnızca baharatlarının değiştirilip, ısıtılıp ısıtılıp önümüze konulmasına benzetiyorum! Çıkacak yeni dizilerin, müteaddit ön yargıları kıracak ve beklenti seviyemizi yükseklere taşıyacak işler olmasını gayelerim arasına ekliyorum. Ayrıca bireyin ufkunu genişletmesine yardım etmeli, kelime dağarcığının ‘aşk’, ’özlem’, ’ayrılık’, ‘şiddet’ temalarının çevresinden çıkıp daha da genişletilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bununla birlikte de, Türk dizilerinin klasiği olan ve izleyicinin kafa yormasına imkan tanınmadan sonucu tüm dizilerde tahmin edilesi biten, konu olarak dar çemberinden kurtulup geniş çembere çıkmasını umuyorum. Hep aynı konuların işlenmesi, biz izleyiciler tarafından kurgunun gidişatını tahmin edilir kılıyor ve sonrası için izleme konusunda merak unsurunun uyanmasını sağlamıyor. Uzun süren bakışmaların ve olay örgüsünün anlatımının da gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Mesela yabancı dizilerde bir olay örgüsü yirmi dakikayı aşmazken Türk dizilerinde bu örgü yavaş yavaş ilerlemekte ve yirmi dakikanın üzerine ciddi rakamlar koymaktadır. Ekranda görmüş olduğumuz diziler bunlara dikkat edilerek bizler karşısına sunulursa, ön yargılarımızın kırılacağını düşünüyorum!

Yazar Hakkında: Ecem Başol 10 Nisan 2004 tarihinde Bodrum’da doğdu. Eğitim hayatına Özel Bodrum Fen Bilimleri Anadolu Lisesi’nde devam etmektedir. 2018’de Bodrum Deneme Sahnesi’nde Ayşe Erbulak editörlüğünde yaratıcı yazarlık eğitimi almıştır. Bir sezon Erbulak Evi Yazarlık Okulu’nda teke tek özel eğitim ile yazarlık derslerine devam etmiştir. Dağhan Külegeç Yayınları’nın “Affet Beni” adlı kolektif öykü kitabında, bir hikâyesi yer almaktadır. Yeni sezonda Erbulak Evi Yazarlık Okulu’nda, eğitmen Özden İnal editörlüğünde bireysel kitabını yazarak, 2021 sonbaharında okur ile buluşmaya hazırlanmaktadır.

Yorumlar (0)