10.07.2020, 14:47

Ekrandan yansıyan sevgi

Ben sevgi üzerine yazı yazmayı çok seviyorum. Kurgum polisiye de olsa fantastik de olsa içeriğinin sevgi ve romantizm üzerine olmasına özellikle dikkat ediyorum. Hayallerimde hep mutluluk ve sevgi hikayeleri var. İnsanların hayatına pozitiflik katmak istiyorum daha doğrusu, sevginin ne kadar değerli bir duygu olduğunu hatırlatmak istiyorum. Mantığımız kadar sevginin de her şeyi başarabileceğini göstermek istiyorum. Hayatın zaten zor olduğuna, sevgiyle her şeyin düzelebileceğine inanıyorum. Bir nevi Polyanna’yım sanırım. Sevdiğim tür olan romantik tarzdaki filmleri veya kitapları düşündüğümde; kendimi yatağımda yatarken, düşüncelerime boğulmuş görüyorum. Televizyonda tatlı çiftlerin kavuşmasına ve beraber sonsuza kadar mutlu olmalarına gülümseyerek baktığımı fark ediyorum veya evdeki kütüphanemizde özellikle romantik türdeki kitapları seçerken yakalıyorum kendimi…

Romantik türden beklediğim nedir?

Dizi/film sonunda iki kişinin mutlu olması veya “sonsuza kadar mutlu oldular” sözü bence bir eseri bitirmenin en kötü yoludur. Okuyucu/izleyici bu sonu tahmin edebilir çünkü romantik tür denildiği zaman herkesin aklına “Mutlu son” geliyor. İzlemeyi en sevdiğim “The Notebook (2004)” filminin başında bize sunulan çiftin sonlarını önceden tahmin edeceğimizi sansak bile aslında film kafamızı karıştırıyor ve düşünüyorsun: Acaba?...

Film içinde birçok sorunla karşılaşıyorlar ve artık olmaz diyorsun, beklediğin sonu tamamen değiştiriyorsun. Bu olay sayesinde filme daha çok bağlanıyorsun. Sevgi çok güzel bir duygu ama sevginin değerini anlatabilmek bence çok daha özel. Emek vererek kazanılmış sevgilerin hikayelerini izlemeyi veya okumayı seviyorum. Filmin sonunda zaten mutlu olacaklar demek yerine, aşkları adına mücadele etmeleri bence çok daha romantik ve heyecanlı.

Romantik türün karakterleri ile özdeşlik kurmak…

Kendimi kadın karakterin yerine koyduğum zaman duygularını hissetmek isterim. Kendimi onun yerine koyamadığım karakterleri izlemek veya okumak beni sadece sıkıyor. Ama bu kesinlikle “sonunda mutsuz olsunlar” dediğim anlamına gelmiyor. Sadece mutlu olmaları için çabalamalarını görmek istiyorum. Tıpkı hayattaki gibi…

Romantik tür insana ne kazandırır?

Romantik türde bir film izlediğinde veya kitap okuduğunda her şeye mantıkla bakmayı bırakırsın ve bazı olayları duygusal yönle de değerlendirmek gerektiğini fark edersin. Bu da bence insanın gerçekten kalben ne istediğine odaklanmasını sağlar ve önemsediği şeyleri kafasında tekrar düşünmeye iter.

Bence bir insan sadece mantığıyla hareket ettiği zaman hayattan, arkadaşlarından, bütün çevresinden ne istediğini ne beklediğini unutur. Hatta belki daha materyalist olur. Filmlerde veya kitaplarda hayatın içinde tecrübe ettiğimiz her şeyi görüyoruz. Böylece romantik film veya kitaptaki karakterlerden, onların hikayesinden kendimize pay çıkarabiliriz ve gerçeği belki de bütün saflığıyla görebilme imkanımız olur. Karşımızdaki insanı duygusal yönden daha iyi anlamaya başlarız. Benim gibi filmlerin sonunda acaba bu ilişki nereye bağlanacak, mutlu olacaklar mı diye soranlara birkaç öneri:

  • The Notebook
  • After
  • The English Patient
  • Love in the Time of Cholera
  • Beauty and the Beast
  • Titanic

Yazar hakkında: Ben Nazlı Türk. 2005 yılında İstanbul’da doğdum. Saint Joseph Eğitim Vakfı Lisesi’nde hazırlık sınıfı öğrencisiyim. Yaklaşık sekiz yıldır profesyonel olarak voleybol oynuyorum. Seyahat etmeyi ve film izlemeyi çok seviyorum. Bir sezon Erbulak Evi Yazarlık Okulu’nda eğitmen Özden İnal’dan temel yazarlık eğitimi alarak, Dağhan Külegeç Yayınları’nın kolektif öykü kitabı “Affet Beni”ye bir hikayem ile dahil oldum. Önümüzdeki sezon ileri yazarlık eğitimime devam ederek ileride bireysel kitabım ile okuyucularla buluşmak istiyorum.

Yorumlar (0)