28.11.2022, 11:36

Güç bağımlılarının açlığı; Seçim Dansı

Bir siyasi parti düşünün… Uzun yıllardır genel başkanı aynı kişi ve yeniden başkan seçimine sayılı günler var. Tam da böyle bir süreçte genel sekreter sürpriz olarak başkanlığa adaylığını koymayı planlıyor. Parti içindeyse yeni yeni yükselen bir ses var. “Doktor” vatandaş maaşı adını verdiği bir sistemle halkın ve partililerin gönlünü fethediyor. Doktor idealist, akıllı, yetenekli ve yakışıklı… O nedenle önce başkan onu yanına çekmeye ve yardımcısı yapmaya çalışıyor, ardından da sekreter… Her ikisi de doktorun idealinin ne olduğunu anlamadan seçilir seçilmez vatandaş maaşını ilk maddeye koyacaklarına şeref sözü veriyorlar. Seçime bir gün kala eşler devreye giriyor ve sonunda doktor iftira, ayak oyunları, en yakınından darbeler alarak ve partiden ihraç edilme tehdidiyle seçimin dışına itiliyor. Geriye kalan sistemi yaşatmaya aç güç bağımlıları oluyor. Her şey ne kadar tanıdık, ne kadar gerçek ve ne kadar değişmez değil mi?

9 Aralık’ta İstanbul’da

Yukarıda okuduklarınız yeni kurulan Tiyatro Dan’ın ilk oyunu Seçim Dansı’nın konusu… Dün akşam Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nde prömiyer yaptı oyun. Oyuncu ve yönetmen Mert Öner’in yönetmenliğini üstlendiği oyunda; Rüştü Onur Atilla, Doğan Akdoğan, Berkay Tulumbacı ve Dilşah Demir rol alıyor. Oyun; 1 Aralık’ta Aydın, ardından İzmir’de turneye çıkıyor. 9 Aralık’ta yeniden İstanbul’da… Seçim Dansı’nı izlerken çoğunlukla ağlanacak halimize gülerken buluyorsunuz kendinizi… Ve idealistlere daha fazla destek olmak isteyerek çıkıyorsunuz salondan… Her şeye seyirci kalarak biz de suçlu değil miyiz bu sistemin oyununda? İzleyin, izletin Seçim Dansı’nı. Çünkü tiyatro gerçekten iyileştirir.

Stutz’un yöntemlerini kullanın!

Uzun yıllar bir terapiste gidiyorsunuz ve o sizin en büyük travmalarınıza çözüm buluyor. Yanlış okumadınız “çözüm buluyor”, çünkü klasik terapi yöntemini reddediyor. İnsanların terapiste gidip derdini anlatmasını ve terapistin tarafsız kalmasını desteklemiyor. Danışanları ona geldiğinde umutlu bir şekilde seanstan ayrılsın ve depresyondan kurtulmaya inansınlar istiyor. O nedenle geliştirdiği bazı gereçler var. Hastalarına dediklerine harfiyen uyarlarsa iyileşme garantisi veriyor. Bu sıra dışı terapistin adı; Dr. Phil Stutz.

Oyuncu Jonah Hill uzun yıllar aldığı klasik terapiler sonucunda Stutz’la tanışıyor ve dünyası değişiyor. Onun yöntemlerini uygulayarak iyileşince herkes bu sistemden yararlansın istiyor. O nedenle Stutz’un belgeselini çekmek istiyor ve onu ikna ediyor. İki yıl süren çekimlerde Jonah aslında sevdiği terapistiyle çok fazla ortak noktası olduğunu fark ediyor ve bu belgeseli birisine ithaf etmek istiyor. Biz belgeselde hem Stutz’un gereçlerini izliyoruz, hem de acılı hayat hikayesini… Birçoğumuz için delirme nedeni olacak şeyler Stutz’un delirmemek için geliştirdiği tedavi yöntemine dönüşmüş. Hayranlık uyandıran bir dönüşüm…

Belgeseli belki de pamuk gibi yapan şey ise Jonah ve Stutz arasındaki koşulsuz sevgi ilişkisi… Filmde en çok içimizi ısıtan cümleler Jonah’ın bir anda “Seni Seviyorum” ya da Stutz’un ona “Seni seviyorum” dediği anlar oluyor. Hatta bir ara kayıplarla baş etme gerecine geçmeden önce Stutz’a onu kaybetmekten çok korktuğunu itiraf ediyor Jonah. Stutz ise Jonah’a o öldükten sonra ölümle nasıl başa çıkması gerektiğinin yöntemlerini anlatıyor. Korkular, kaygılar, gerçekler, zaaflar, tedaviler, sevgi, saf sevgi ve benzeyen hayatları izlerken bir buçuk saat nasıl geçti anlamıyorsunuz. Ve sonunda belgeseli Jonah Hill ve Phil Stutz kaybettikleri kardeşlerine ithaf ediyorlar. Stutz’u izleyin, izletin, gereçlerini mutlaka kullanın. Fakat ben belgesel bitince düşünmeden edemedim. Benzer benzeri, travmalı kendi travmasına yakın olanı mı kendisine çeker?

Yorumlar (0)