01.05.2021, 10:59

J.D. Salinger adında bir sır

Edebiyat dünyasının en nev-i şahsına münhasır isimlerinden biri hatta birincisi Jerome David Salinger’dır.

Kendisi ile teşrik-i mesaimiz Mel Gibson ve Julia Roberts’ın başrollerinde olduğu Conspiracy Theory (Komplo Teorisi) filmi ile başlamıştır. Daha önce defalarca duyup bir türlü okuma fırsatı bulamadığım Catcher in the Rye’ın bu filmde önemli bir unsur olması (spoiler vermemek için detaya girmiyorum) daha da meraklandırmıştı beni. Tıpkı Stargate’in çıkışında Daniken’in “Tanrıların Arabaları” kitabını aldığım gibi bu filmin çıkışında da Salinger’ın Catcher in the Rye’ını -Çavdar Tarlasındaki Çocuklar- aldım ve sanırım hayatımdaki en ilginç deneyimlerden birini yaşadım. Bu kadar sade bir kitabın bu derece etkileyici olmasıydı beni vuran.

Edebiyat dünyasının en önemli kitaplarından birinin kritiğini yapmak ne haddime ne de o kadar birikime sahibim. Bu sebeple size Salinger’ın hayatından ve hayatını konu alan Rebel in the Rye filminden bahsedeceğim.

TV+’ın tavsiyelerinde görüp izlediğim ve çok memnun kaldığım bir film Rebel in the Rye. 2017 Yapımı filmin yönetmeni Danny String ve başrollerinde de Nicholas Hault ve Kevin Spacey var. Nicholas Hault, Salinger’ı oynamak için biraz yakışıklı kalsa da rolün altından hakkıyla kalkmış bence. Kevin Spacey de Salinger’ın akıl hocası ve bir süre yakın dostu konumundaki Whit Burnett rolünde her zamanki gibi, yani çok iyi.

Salinger’ın yayınlanmış bir kaç öyküsü ve edebiyat dünyasını sarsan bir romanı mevcut. Fakat sanmayın ki bunları yayınlayıp yan gelip yattı. Ömrü boyunca ailesini yok sayacak kadar yoğun bir mesai ile yazdı ama neredeyse hiç birini yayınlamadı. Filmde bu yola girişini, sebeplerini görüyoruz. Belki de bu yüzden çok ilgimi çekti.

Catcher in the Rye’ın kahramanı Holden Caulfield’ın aslında Salinger olduğu iddiaları yazar tarafından hiç bir zaman kabul edilmedi ama ret de edilmedi.

Karakterindeki büyük kırılmanın sebebi ise, Salinger’ın cephede aktif görev aldığı 2. Dünya Savaşı'dır. Bir diğeri de savaşa giderken birlikte ve delicesine aşık olduğu Oona O’Neill’ın kendisini terk edip Charlie Chaplin ile evlenmesidir. Sonraki ilişkilerinde hep bu ihaneti hatırlamış ve kimseye güvenememiştir.

İkinci Dünya Savaşı’nın kendisine kazandırdığı belki de tek şey Paris’in Alman İşgali’nden kurtulması sırasında hayranı olduğu Ernest Hemingway ile tanışmasıdır. Savaş bitince ülkesine dönmez ve “Nazi Temizleme Projesi” olarak adlandırılan çalışmaya katılır. Fakat aldığı ilginç(!) kararlar burada da kendini gösterir ve Slyvia isminde Alman bir kadın ile evlenerek Amerika’ya döner. Şimdilik bir sorun gözükmüyor değil mi? Evet Slyvia’nın Nazi, Salinger Ailesi’nin ise Yahudi olması dışında hiç bir sorun yok. Zaten bu evlilik de bir süre sonra biter.

En büyük özelliği yediği darbeler sebebiyle dünyaya büyük bir öfke duyması, sahteliğe gelememesi ve bunu açıkça dile getirmesi olan Salinger roman ile birlikte gelen büyük ilgiden ciddi şekilde bunalmıştır. Kırsalda bir ev alarak insanlardan uzaklaşmış hatta zamanla eşi ve çocuğundan dahi bunalarak evin bahçesinde müştemilatı bir odaya çevirerek orada yatıp kalkmaya, orada durmaksızın yazmaya başlar.

Fakat yazdıklarını yayınlamak gibi bir derdi yoktur. Sadece kimseyle muhatap olmadan durmaksızın yazmak ister. Bu onun bir nevi terapisi, meditasyonudur. Hayranları ve gazeteciler de en sonunda Salinger sinirlenir de yazdıklarını bahçesinde yakar, onları sonsuza dek yok eder diye yazarı rahat bırakmaya karar verdiler.

Salinger yazdıklarının yanına çocuklarını ve eşini dahi yaklaştırmazdı. Kabul ettiği tek misafirler Budist rahiplerdi. Salinger misafir ettiği bu rahipler ile uzun sohbetler ediyor, daha sonra da meditasyon veya üretim krizlerine giriyordu. Kızına göre babası garip ve hastalıklı biriydi. Kötü bir çocukluk geçiren eşi, Salinger ile mutsuz olmuş ve yalnız kalmıştı. Salinger açıkça bencil bir adamdı. İşin ilginci meditasyon ve Zen uğraşlarına rağmen bu bencillikten asla kurtulamadı.

Bilinen son fotoğrafı bir market çıkışında kendisi görüntüleyen kişiye yumruk salladığı bu görseldir.

(Kaynak: https://kiyimuzik.com/gercekleri-ve-siki-bir-yumrugu-esirgemen-yazar-j-d-salinger/)

Salinger ile ilgili ufak tefek bilgilere bakarken rastladığım çok ilginçtir detayı paylaşayım sizinle. 1990 Tarihli ve geek çevrelerinde sıkça dalga geçilen Kaptan Amerika ( https://www.imdb.com/title/tt0103923/?ref_=nm_flmg_act_27 ) filminin baş rolünde yazarın oğlu Matt Salinger oynuyor.

Bu gereksiz bilgiden sonra muhteşem kitap Catcher in the Rye’ı ve Rebel in the Rye filmini hazır eve kapanmışken (umarım işim var bahanesi ile gezmiyorsunuzdur) şiddetle tavsiye ediyorum.

Mutlu, sağlıklı ve evde geçecek bir hafta dileğiyle.

Yorumlar (0)