Kamuoyu neden magazinle meşgul ediliyor?
Neden kamuoyu, kişilere isnat edilen suçlarla, hukuki süreçlerle ya da kanunen suç teşkil eden fiillerle ilgili net ve açık haberler görmek yerine; bireylerin özel hayatlarını okuyor, izliyor ve tartışıyor? Neden “şu suçtan yargılanıyor” gibi hukuki bir dil yerine, mahremiyet içeren detaylar magazin başlıkları hâline geliyor?
Bu soru, yalnızca medya tercihlerine değil; kamuoyunun nasıl yönlendirildiğine dair daha derin bir meseleyi işaret ediyor.
GERÇEK SUÇLAR YERİNE NEDEN ÖZEL HAYATLAR?
Medyanın temel işlevi, kamu yararı taşıyan bilgiyi, doğrulanabilir ve hukuki bir çerçeve içinde aktarmaktır. Eğer bir kişi hakkında kanunen suç teşkil eden bir fiil söz konusuysa, bunun tanımı hukukta bellidir: soruşturma, iddia, yargılama. Bu kavramlar kullanılır ve süreç şeffaf biçimde izlenir. Buna karşın, suçun adı açıkça konmadan; kişilerin özel hayatlarına, ilişkilerine, kişisel tercihlerine dair bilgilerin dolaşıma sokulması, bilgilendirme değil algı yönetimi üretir.

ÖZEL HAYATIN TEŞHİRİ: ETİK VE AHLAKİ BİR SORUN
Özel hayatın basın yoluyla teşhir edilmesi, yalnızca hukuki değil; aynı zamanda ahlaki bir sorundur. Mahremiyet, modern hukuk sistemlerinde temel bir insan hakkı olarak tanımlanır. Burada savunulan şey ahlaksızlık değildir. Ahlak, toplumun bütününe zarar veren, başkalarının hak ve özgürlüklerini ihlal eden davranışlar üzerinden tartışılmalıdır.
İTİBARSIZLAŞTIRMA: KURUMSAL VE PSİKOLOJİK BİR SÜREÇ
İtibarsızlaştırma, bir bireyin doğrudan cezalandırılması değil; kamusal algı nezdinde etkisizleştirilmesi sürecidir. Bu yöntem, kişinin sosyal sermayesini ve söylem gücünü zayıflatmaya yöneliktir. Bu tür anlatılarda sıklıkla erkekler arası görünür bir dayanışma kurulurken, kadınlar ya görünmez kılınmakta ya da sessiz biçimde itibarsızlaştırılmaktadır.
Eğer mahremiyet ihlali kabul edilemezse, bu ilke herkes için eşit biçimde geçerli olmalıdır.
SONUÇ: KAMUOYUNA BİR DÜŞÜNCE ÇAĞRISI
İnsanlar özel hayatlarıyla değil; kamusal sorumlulukları, söylemleri ve eylemleriyle değerlendirilmelidir. Dedikodu değil bilgi, ima değil hukuki netlik, linç değil adalet konuşulmalıdır.
Bu yazı bir hüküm vermek için değil; kamuoyunu düşünmeye davet etmek için kaleme alınmıştır.