18.07.2020, 12:49

Katina’ya sevmesini kim öğretecek?

Doğruların dan dan yüzümüze söylenmesinden hiç hoşlanmaz; o söyleyince hoşlanırdık. Gerçeklere gülünecek bir şey bulamaz; o söyleyince gülerdik. Aklımızda geçenlerin yüzümüze vurulmasından rahatsız olur; o vurunca olmazdık. Edepsiz şakaları ha deyince kaldıramaz; o söyleyince kaldırırdık. Huysuz insan sevmez; onu severdik.

Seyfi Dursunoğlu, nam-ı diğer Huysuz Virjin’i kaybettik. Uzun zaman yüzünü görmesek, sesini duymasak da o hep bir köşede hatırladığımız gibi durur, yaşlanmaz, yaş almaz, hastalanmaz, hatta ölmez sandığımız insanlar vardır. Varlıkları hayatlarımıza sinmiştir, duygu katmıştır, güldürmüştür, aşık etmiştir, ağlatmıştır, ilham vermiştir… Şu ya da bu… Onların kaybı her kayıptan daha çok sarsar sonra bizi. Olamayacak, olmaması gereken bir şey olmuş gibidir. Seyfi Dursunoğlu’nun ölüm haberi duyulduktan sonra sosyal medyada önüme düşenler tam da bu şaşkınlığın, inanamazlığın, kabullenemezliğin, başka türlü üzülmenin cümleleriydi.

İnsana değerini veren kalplerde bıraktığı iz işte nihayetinde. O izi ne yasaklarla silebiliyorsunuz ne de karalamalarla… Hepimiz biliyoruz; kadın kılığına girmiş bir erkeği sakıncalı bulan bir zihniyet nedeniyle yıllar var ki ekrana çıkamamanın hüznü vardı Seyfi Dursunoğlu’nda. Kalbi kırık öldü bu yüzden. Klişe ama doğru; bir gün o yasakları koyanların isimlerini kimse hatırlamayacak ama Huysuz Virjin’in hayatlarımıza bıraktığı iz hiç silinmeyecek. Tarihte örnekleri o kadar çok ki…

Sadece sahnede ya da ekranda yaptığı şov, sivri dili, hazır cevaplığı, ince zekası, kültürü, görgüsü, neyi, nerede, kime, ne kadar söyleyeceğini çok ama çok iyi bilen dilinin hassas terazisi onu hep farklı ve özel kıldı. Düşünün ki benzerleri çoktu ama onun gibisi yoktu. Hiç olmadı.

Daha da kıymetlisi hayat hikayesiydi aslında. 38 yaşından sonra bir anda memuriyetten istifa edip kalbinden geçeni yapmaya, sahneye çıkmaya başlamıştı. 70’li yılların başından bahsediyorum. Yani 38 yaşında birinin ununu elemiş, eleğini asmış kabul edildiği günlerden… Hiç akıl kârı değildi ama yaptı. Büyük isimlerin, devlet adamlarının, sanatçıların, hepsinin hayatlarında böylesi kırılma noktaları vardır. Onlar bir şeyleri göze alabildikleri için sıradan insanlardan farklıdırlar. Seyfi Dursunoğlu da öyleydi.

çıkmaya başlamakla kendi hayatında bir devrim yapmadı sadece, eğlence hayatında da bir devrim yaptı. Çalıştığı yerlerin dolup dolup boşaldı. İnsan onun şakalarına maruz kalmak, mağlup olacağını bile bile onunla laf yarıştırmak için her gece onu izlemeye gittiler. Onun bize tuttuğu aynada bütün kusurlarımız, eksiklerimiz, herkesten sakladığımız düşüncelerimiz, hatta bilinçaltımız gözüküyordu ama yine de o aynaya bakmaktan vazgeçemiyorduk.

Birkaç televizyon kanalının arşivinde kalmış programları, Korhan Atay ve Figen Kumru Akşit’in onunla nehir söyleşi yaparak ortaya çıkardıkları “Katina’nın Elinde Makası” adlı kitabı ve bir de plağı kaldı Seyfi Dursunoğlu’ndan geriye. Programlarından kimi kesitler yıllardır paylaşılır durur zaten orada burada. En çok da “Eski Türkiye” diye başlayan yorumlarla… Kitap deseniz, 2004’te basılmıştı. Kendine özgü üslubu ve zekâsıyla ve bütün açıklığıyla anlattığı hayat hikâyesini onun ağzından okumak için müthiş bir kaynak ama galiba artık ancak ikinci el kitap satan yerlerde bulmak mümkün; yeni baskısı yok.

1979 yılında Emre Plak etiketiyle piyasaya çıkan albümü “Huysuz Virjin 1”i ise dijital platformlardan dinleyebilmek mümkün. “Katina” ve “Alavera Dalavera” başta olmak üzere, o meşhur kantolarının hepsini söylüyor bu plakta, aralarda da yer yer meşhur şakalarını yapıyor. O yıllarda Ermeni aksanıyla konuşurmuş sahnede, Virjin ya, malum. Plakta da öyle. Sonradan bundan vazgeçmiş olmalı. İşin tuhaf tarafı plağın adının “Huysuz Virjin 1” olmasına rağmen ikincisinin hiçbir zaman yapılmamış olması. Bu plak satmadı mı, yoksa bir anlaşmazlık mı oldu da devamı gelmedi, onu bilemiyoruz.

Hayatlarımıza renk veren, koku, tat, sıcaklık, mutluluk, eğlence veren, kalbimize izini süren kim varsa şükran borçluyuz. Seyfi Dursunoğlu’na şükran borçluyuz. Şimdiden sonra Katina’ya dikmesini, biçmesini, sevmesini kim öğretir, orası meçhul. Şarkıdaki Katina’nın yerine kimi koyarsanız koyun. Huysuz Virjin’i hiç unutmayacağız. Ruhu şâd olsun.

Yorumlar (0)