30.07.2020, 10:59

Kırmızı rugan ayakkabıyı unutmayalım

Annem telaşla yürüyor bir yandan “Hadi geç kaldık. Baban gelecek daha yemeği yapmadım” diye söylenirken, bir yandan da beni çekiştiriyordu. Ama ben daha onun bu telaşını anlayamayacak kadar küçüktüm. Daha on dakika evvel mağazanın önünde Selma Teyze ile karşılaştığımızda onlar komşumuz Ayla Teyze hakkında konuşurken geç kalmamıştık oysaki. Onlar konuşurken ben vitrinde gördüğüm kırmızı rugan ayakkabılara bakakalmıştım. Annemi çekiştirip vitrindeki ayakkabıyı göstermeye çalıştım. Sonunda “Tamam kızım, babana söyleriz bayramda sana o ayakkabıları alırız” dedi. Dünyalar benim olmuştu. O nedenle şimdi annemin telaşını anlayamayacak kadar da mutluydum.

Eve geldiğimizde babam evdeydi. Koşarak onun kollarına atıldım. Babam beni koklayarak öperdi. Böyle güzel bir karşılamadan sonra babamın kucağına oturup o vitrinde gördüğüm kırmızı ayakkabıyı anlatmaya başladım. Babam gözlerimin içine bakarak ve saçlarımı okşayarak beni dinledi. Kulağıma eğilip “Prenses o ayakkabılar bayram sabahı başucunda olacak” diye fısıldadı. O gece rüyamda Sinderalla bendim. Ayağımda ise masaldan farklı olarak kırmızı pabuçlar vardı. Sabah kalktığımda ev çok kalabalıktı. Mutfakta baklava açan annem ve dolma saran komşular vardı. Bir yandan da ev temizleniyordu. Benimde elime bir bez tutuşturup “Hadi yavrum sen de burayı sil, gezeleme ortada” diyen teyzemi hala gülümseyerek hatırlarım. Ertesi gün bayram alışverişine ailece çıktık. Çok heyecanlıydım. Puantiyeli bir elbise aldık bana. Sonrada o kırmızı pabuçları. Annem kıyafetlerimi başucuma yerleştirdi.

Sabah heyecanla gözlerimi açtım. Annemin de yardımıyla kıyafetlerimi giyindim. Zil çaldı. Koşarak kapıyı açtım. Teyzemler, kuzenlerim kapıdaydı. Hep birlikte “İyi bayramlar” diye bağırıştık. Birdenbire sesler uğuldamaya başladı. Kulaklarımı kapadım. Her şey dönüyordu. Her şey kararmaya başladı. Uyandığımda yatağımdaydım ama odam farklıydı. Duvarın renginden içindeki eşyalara kadar. Bir rüyadayım herhalde deyip tekrar gözlerimi kapattım. Yok değilmişim hala aynı odadayım.

Annem geldi. “Hadi güzel kızım uyan” diyordu. Saçları farklıydı. Zayıf ve bakımlı görünüyordu. “Hadi kalk kızım, seni de okula bırakayım. İşe geç kaldım” dedi. Annem ne zaman çalışmaya başladı ki? Zaten bu ev de bir garipti. Telaşla beni okula bıraktı. Ağlamak istiyordum ama olmuyordu. Okuldakiler tabletten, telefondan ve bir sürü oyundan bahsettiler. Bunlar hangi oyunlardı acaba. Biz böyle kendi başımıza oyunlar oynamazdık ki. Bir kız geldi. Hadi seninle “Youtuberlık oynayalım” dedi. “Bak bu telefon olsun, sen benim videomu çekeceksin” dedi. Karşıma geçti. “Evet, arkadaşlar kanalıma hoş geldiniz. Bu hafta bayramda neler yapacağınızı anlatacağım” diye konuşmaya başladı. Ne ben umurundaydım, ne de etraftakiler. Sadece elimde tuttuğum yalandan telefon dediğimiz objeye bakıyordu.

Akşam annem geldi. İki gün sonra bayram tatiline gidecekmişiz. Akşam kargo geldi. Annem internetten bana kendisine kıyafet sipariş etmiş. Ama biz o kıyafetleri dokunarak alırdık. Kuzenlerim geldiler. Ellerinde telefonlar. Suratıma bakmadılar. Babalar hep bir ağızdan “Oğlum bırak şu telefonu” diyorlar ama bizimkilerin dünya umurlarında değil. Kendilerinde de durum farklı değil. Onlarda ellerinden o telefonu bırakıp bizlerle ilgilenmiyorlar ki. Telefonu kıskandım şimdi.

Bayram sabahına bir otelde uyandım. Başucuma baktım kırmızı pabuçlarım orada mı diye. Ne yazık ki yoktu. Bir mayo, şort ve parmak arası terlikler giyilmek için beni bekliyordu. Ne eli öpülecek büyükler, ne gezilip şeker toplanacak komşular, ne de bayram harçlıkları vardı. Bayram artık tatilin adıydı.

Bayramda çocuk olmak güzeldir. Çocuklarımıza bayramı hatırlatacak anılar yaşatsak ne güzel olur. Bari kırmızı rugan ayakkabı almayı unutmayalım. En azından bayram geleneği çocuklar için kırmızı pabuçlarla devam etsin.

Herkese iyi bayramlar.

Yorumlar (0)