02.04.2021, 09:46

Metoo, İstanbul Sözleşmesi ve Promising Young Women

Öyle bir zamana denk geldi ki bu filmi izlediğimiz dönem, batı Metoo ile biz, İstanbul Sözleşmesi’nin iptaliyle çalkalanıyorken. Kadının fendi erkeği yendi temalı bu cesur yapım, The Crown dizisinde, Camilla Parker Bowles rolüyle izlediğimiz Emerald Fennell’in ilk uzun metraj yönetmenlik işi. Oynadığı karakter sarayı kızdırdı, yönettiği film kadınları kötü hissettirdi. Dünyaya kadın gelmiş olmanın dayattırıldığı negatif algıyı baştan sona gözümüze soktu. İmtina etmeden tokat atan, sinsi ve planlı bir intikam hikayesi Promising Young Women.

İçeriği ve türü karanlık ama ağırlıklı olarak kullanılan renkler uçuş uçuş pembeler, kırmızılar, pastel sarılar, danteller, gold klasik mobilyalar, 80’ler den fırlamış duvar kağıtları ve platin saçlar. Pek tabii mutlu son hayaline sizi adım adım taşıyıp, ters köşesiyle sifonu üzerinize çekiyor. Midenize oturan bu duygu ile filmin karşısından kalktığınızda hafif bir bulantı hissediyorsunuz. Tatmin olmadığınız için kızgın kalıyorsunuz. Böyle hissedelim diye kafa yorulmuş olduğu belli. Oscar ödüllerinin bu yıl pandemi gölgesinde sönük geçeceği sürpriz değil ama bu filmi adaylıkları nedeniyle iyi ki listeme almışım. Atlasaydım inanın üzülürdüm.

Eleştiri getireceğim noktası bütün erkek ırkına kötücül yaklaşması. Bu bağlamda organlarıyla düşünen bir tür olarak betimleniyor, fakat kadının da kadına ettiği fena. Bu filmde empati yapmanın rolü çok. Bir kendi yerine koysa ya da kızının, kardeşinin, ablasının, annesinin! İnsanoğlu bu filmde hep kaypak. Feminist bir film çekmek ile empati yoksunluğunu yansıtmak arasındaki ince çizgide yürüyor film.

Promising Young Women, bu sene 83'üncüsü düzenlenecek oscar ödül töreninde, en iyi film, yönetmen, kadın oyuncu, orjinal senaryo ve kurgu kategorilerinde beş dalda yarışacak. Bazı boşlukları ve karakter derinliği anlamında soru işaretleri olmasına rağmen özellikle senaryo dalında ipe yakın olduğu konuşuluyor. Amerika’da Me Too dalgası nedeniyle yönetmeni onurlandırması durumu da söz konusu olabilir. Carey Mulligan’ın Cassandra’sı ise (dikkat spoiler) Oscar’ı alırsa, boğulmasıyla alacaktır. Nefes alamayan o değil, bendim o anda. Ezcümle izlenesi bir yapım çıkmış ortaya. Tecavüz her kadının kabusudur. Dünya kadınlar için iyi bir yer değil. Bu konu işlene işlene, vicdanlara girecek er ya da geç. Bakalım 25 Nisan’da olası alacağı veya ıskalayacağı ödülleri göreceğiz.
 

Yorumlar (0)