09.12.2023, 15:22

Sandık Kokusu savaşçı bir kadın hikayesi!

Özge Özpirinçci ekranda izlemeyi sevdiğim oyunculardan biri! Çünkü bir karakteri giymeye karar verdiyse biliyorum ki Özge’den vazgeçecek. Özge’nin ne hissettiği, ne düşündüğü, nasıl göründüğü umurunda bile olmayacak. Oyunculuğun özü budur ama maalesef bizim ülkemizde kendisinden vazgeçemeyen o kadar çok performans izliyorum ki bunun altını çizme ihtiyacı hissettim. Yani karşımızda bir oyuncu var. Çocuklarına düşkün bir anneyi oynuyor ve yeni doğum yaptığı halde sabırla oğluna kardeşini kıskanmaması gerektiğini öğretiyor Karsu. Onun karşısındaysa nasıl göründüğünü her şeyden çok önemseyen annesi Filiz var. Filiz’e Demet Akbağ hayat veriyor. Akbağ karakterin ona verdiği yetkiye dayanarak öyle güzel ti’ye alıyor ki bu karakterleri, keyifle izliyorsunuz. Özge Özpirinçci ve Demet Akbağ’ın yan yana gelişi bizi de heyecanlandırıyor. İyi oyunculuk, sağlam bir hikaye izleyeceğimizi biliyoruz. Senaryoda Melis Civelek ve Zeynep Gür imzası var. Kızılcık Şerbeti’nden kalemlerinin hastasıyız. Yönetmen koltuğunda Nezaket Coşkun! Ve erkek karakter Reha’ya Necip Memili hayat veriyor. İlk bölümde izlemedik ama ikinci bölüm Metin Akdülger geliyor. Kadro heyecan yaratıyor. Peki, Sandık Kokusu bize ne anlatıyor?

KOCASI AYNI ANNESİ GİBİ!

Dizi bir doğum sahnesiyle başlıyor, gelişme bölümünde çocuğunun kaçırılmasıyla birlikte aslında Karsu bedenen yaşasa bile ölüyor, birinci bölümün finalinde ise oğlu Kuzey’i görmesiyle yeniden doğuyor. Yani ilk bölümün teması doğum! İlk bölümde mutsuz bir evliliğin içinde çocuk doğuran ve onlara tutunan Karsu’yu görüyoruz. Hiçbirimizin 5 saniye bile dayanamayacağı, sürekli bağıran ve kendisini herkesten çok önemseyen bir adamla evli! Kocası Reha aynı annesi gibi! Sadece kendisini düşünüyor. Annesi güzelliğini, Reha uykusunu önemsiyor. Bir gün önce doğum yapan Karsu da tüm bunların arasında üç çocuğunun psikolojisini korumaya çalışıyor.

Nereden baksan akıl kaçırtıcı bu durumun ortasında, annesi ve kocası çocuklardan daha çocuk… Sonunda pes eden Karsu annesinden kardeşini çok kıskanan oğlu Kuzey’i alıp bir haftalığına İstanbul’a götürmesini istiyor. “Ben yapamam, başkasının çocuğunun sorumluluğunu alamam” demesine rağmen Filiz kızına yardım etmek için Kuzey’le yola çıkıyor. Karsu’nun tek isteği uçakla dönmeleri… Filiz bunu kabul etmesine rağmen otobüse biniyor ve ilk mola yerinde çocuğu uyurken bırakıp tuvalete gidiyor. Sonrası malum çocuk anneannesini bulamayınca otobüsten iniyor ve başka bir otobüse biniyor.

AĞLAYAN KARSU GÖSTERMEDİ

Annesinin çocuğunu kaybettiğini öğrenen Karsu hesap sorunca Filiz, “Bakamayacağın çocuğu doğurmasaydın” cevabını veriyor ve anne-kız arasındaki tüm ilişki bitiyor. Ne yalan söyleyeyim buraya kadar izlediğim bölümde ne Filiz’i, ne Reha’yı anladım. Asıl anlamadığım ise lohusa olan Karsu’nun bu bencillikten nasibini almamış anneye ve kocaya nasıl dayandığıydı. Dizinin totalde en çok reyting alacağı yer çocuğun kaybolduğu dönemde Karsu’nun yaşadığı acılar olacaktı ama 3 yıl sonraya giderek bize ağlayan Karsu’yu göstermedi dizi. Tam tersi umudunu kaybetmemiş, çocuğunun şimdi nasıl göründüğünün resimlerini çizdiren, savaşçı bir Karsu izledik. Buna karşın ben, ben, ben demekten asla vazgeçmeyen ve hep bağıran Reha! Onun da çocuğu, üstelik tek oğlu kayboldu ama Reha hala uyumak derdindeydi. Süsüne her şeyden düşkün olarak tanıdığımız Filiz’in ise hala otogarda torununu aradığını gördük. Ve Karsu’nun en yakın arkadaşının kocasının sevgilisi olduğunu, hatta böyle bir durumda bile ağzından laf aldığını izledik tiksinerek…

CEMAL ŞAN’IN İSYANI

Çocukları üzerinde aşırı baskı kuran ve ergen kızıyla sorunlar yaşayan Karsu onu bir tekne gezisine çıkardığındaysa Kuzey’i gördü. Denize atlayıp yüzerek diğer tekneye gitti ve oğluna sarıldı. Babası olduğunu söyleyen kişiyle tartıştı ve bölüm sona erdi. Gelsin ikinci bölüm tanıtımı… Görünen o ki, çocuğun Kuzey olduğu ortaya çıkacak, Karsu kocasını en yakın arkadaşıyla basacak ve Metin Akdülger İstanbul’da Filiz’in kiracısı olarak hayatlarına girecek. Birinci bölüm biter bitmez sosyal medyada yönetmen Cemal Şan’ın isyanını okudum. Bu hikayeyi kendisinin yıllar önce İlker Barış’a yazdırdığını, adının Sandık Kokusu olduğunu ve o dönem Kanal D’nin başında olan Melis Civelek’e verdiğini yazdı Cemal Şan… İşte işin bu kısmı fazlasıyla can sıkıcı… Bu konuda Melis Civelek’in bir açıklamasını bekliyoruz.

Ben de yaklaşık 12 yıl önce Melis Civelek’e ait kod adı Otobüs olan bir iş okumuştum. Her bölüm kaza yapan otobüsteki yolcuların birinin yaşamını anlatıyordu proje. Ama ana hikaye kazadan kurtulan bir çocuğun kaçırılması ve ailenin onu araması üzerine kuruluydu. Ben de o hikayeyi buna çevirdiler diye düşündüm Sandık Kokusu’nu izleyince…

ACI SOS GEREKEBİLİR

Ezcümle; Sandık Kokusu hikayesini ajite etmeden anlatma derdinde olan, üç çocuk annesi bir kadının gücünü ortaya koyma gayesi taşıyan bir iş. Fakat aslında bize ondan vazgeçmiş annesiyle onu kaybetmiş anneannesinin ve ona sahip çıkan (öz olmayan) babasının arasında kalacak Kuzey’in hayatına alışamama sürecini anlatacak. İşte asıl oralar izleyiciyi büyük bir yüzleşmenin içine sokacak. Ben bu ritminden gayet memnunum, ancak total reytingini artırmak için diziye biraz acı sos gerekebilir. Ekibin emeğine sağlık!

Yorumlar (0)