22.04.2020, 20:46

Yeni probiyotiklerimiz: Kediler ve köpekler

İnsanlar yüzlerce, binlerce yıldır çevresiyle birlikte evrimleşti. Ve bu yolda yürürken her zaman hayvanlarla, toprakla iç içeydi. Ancak son yıllarda evlere, daha doğrusu kapsüllerine çekildi. Topraktan uzak, doğadan uzak, hayatını paylaştığı hayvanlardan uzak küçük pencerelerinden hava alabilen “çok temiz ???” kapsüllerine çekildi. Bu yaşam biçimi steril ama ASTIM, steril ama ALERJİK, steril ama BAĞIŞIKLIK ( İMMUN) sistemi zayıf, duyarlı bireylere, topluma evrilmemize neden oldu. Tüm bunlar COVİD -19 virüsüyle yeniden ve hızla sorgulanmaya başlandı.

Dünyaya yabancı madde alırsınız

Artık hepimiz biliyoruz ki evimiz, işyerlerimiz, araçlarımız tüm yaşam alanımız milyarlarca bakteri, virüs ve mantarlardan oluşan bir mikro-dünya ile (mikrobiyom) çevrili. Ve bu mikro dünyanın sakinleri bizim bağışıklık sistemimizin düzgün gelişmesi için çalışıyorlar. Aslında her şeyde olduğu gibi burada da dengeyi kurmalıyız. Sindirim sistemimizde yaşayan bakterileri korumamız gerektiği gibi çevremizdeki bu faydalı mikro-dünyayı da korumalı, zengin tutmalıyız. Siz ne kadar çok kendinizi dünyadan yalıtırsanız o kadar yabancılaşırsınız ve sistem de sizi ayrık otu olarak görür ve hastalıklar başlar. Çünkü artık bir yabancı madde olursunuz.

Köylerde büyüyen çocukların direnci yüksek olur

Evcil dostlarımız, köpekler her gün dolaştırılıp parklarda oynarken faydalı mikro-dünya ile temas ederler ve onları evlerimize taşırlar. İşte bu mikro çeşitlilik bağışıklık sistemimizi hazırlar ve sağlığımız için çalışırlar.

Yapılan epidemiyolojik çalışmalar, hayvanlarla büyüyen çocukların alerji, astım gibi otoimmun hastalıklar geliştirme riskinin olmadığını ya da çok düşük olduğunu göstermektedir. Bu konuda yapılmış çok fazla sayıda araştırma ve makaleler bulunmaktadır. Yaşamının ilk yıllarında hayvan mikroorganizmalarına maruz kalmak çocuğun bağışıklık sistemini uyarmaya yardımcı olur. Köylerde hayvanlarla büyüyen çocuklarla, şehirde hayvanlarla temassız büyüyen çocukların hastalıklara dirençleri arasındaki farkı çoğumuz tecrübelerimizden biliriz.

Köyü çocuklara getirebiliriz

Yale Üniversitesi’nden Dr. Jordan Peccia; “Alerjiler ve astım her ikisi de bağışıklık sisteminin yanlış anlama biçimine örnektir” diyor. Alerji vücudun saldırmaması gereken bir etkene saldırmasıdır. Çünkü düzgün kalibre edilmemiştir ve yaşamının ilk üç ayında hayvan mikroorganizmalarına maruz kalmanın çocuğun bağışıklık sistemini uyarmaya yardımcı olduğunu söylüyor. Chicago Üniversitesi Mikrobiyoloji Merkezi Direktörü Dr. Jack Gilbert yaptığı araştırmada hayvanlarla ve onların bakterileri ile büyüyen çocuklarda immun sistemle ilgili diğer hastalıklardan da, hayvansız ortamda büyüyenlere oranla çok daha az etkilendiklerini tespit etti, atalarımızın da binlerce yıldır yaptıkları gibi.

Atalarımızın bakteri müttefikleriyle temastan yoksun bırakıldığımızda, bağışıklık sistemlerimiz ne yazık ki kim düşman, kim dost ayırt etme yeteneklerini kaybetmektedir.

Bu durumda bizim yapmamız gereken çocuklarımızı köy yaşamına döndüremesek de, belki köyü onların yanına getirebiliriz. Evcil hayvanlarla birlikte yaşamanın, bir köyde oturmanın en iyi yolu olduğuna inanıyoruz . Gelişmiş bir immun sistemi olan, hiç hastalanmadan kışı geçiren çocuklarımız olsun isteriz. Koruyucu hekimlikte bunun için var.

Köpekler 56 farklı bakteri türünü katıyor

Evcil hayvanlar özellikle köpekler mikro-dünyanın çeşitliliğine çok şey katıyorlar. Araştırmalar köpek yaşayan evlerin iç mekan ortamında 56 farklı bakteri türünü ortama kattığını gösteriyor. Titiz ev kedileri ise 24 farklı türü ortama kattığı gözlenmiş ve kedilerle ilgili çalışmalar daha devam etmektedir.

Devam etmekte olan bazı ilginç araştırmalar, hayvan yoldaşlarımızın evlerimize getirdiği nefes aldığımız ve yuttuğumuz mikroplar ile sindirim sistemimizde gelişen mikroplar arasındaki bağlantıyı incelemektedir. Hayvan bakterilerine maruz kalmak, bağırsaklarımızdaki bakterileri, ruh hali ve diğer zihinsel işlevler üzerinde etkisi olan nörotransmitterlerin metabolize edilme biçimleri üzerinde etkili olabilir.

Evcil hayvanın antidepresif katkısı

Arizona Üniversitesi’nden köpeklerle yaşamanın cilt ve bağırsak mikrobiyomlarını nasıl değiştirdiği hakkında bilgi edinmek için yaşlılar üzerinde çalışan biyolog Netzin Steklis evcil hayvan sahipliğinin, arkadaşlığının ruh halimizi etkileyip yükseltebildiğini uzun zamandır bildiğini söylüyor. Ama artık sadece bir oksitosin hikayesi değil. Bağırsaklarımızdaki bakterilerin fizyolojik etkisinin, evcil hayvan sahipliğinin iyi bilinen antidepresif yararına katkıda bulunabileceği düşünülüyor, araştırılıyor. Gelecekte, çok iyi bildiğimiz, fark ettiğimiz insan evcil ilişkisinin mükemmel yanlarını biyokimyasal olarak da kanıtlayabileceğiz.

Köpekler 40 bin yıldır insanlarla birliktedir. Ancak şimdi onlarla yaşamanın sağlığımızı nasıl etkilediğinin fizyolojisini yollarını öğreniyoruz.

Yorumlar (0)