18.04.2020, 11:50

Cesareti olmayan kahraman olamaz!

... Ve gelelim hem karlılık, hem de nakit yönetimi anlamında ciddi sıkıntılar içinde olan TV kanallarının, kapıdaki muhtemel krizle nasıl başa çıkabileceği noktasındaki naçizane fikirlerimize...

Prime-time stüdyo formatları...

Sektörden hatırlayanlar olacaktır. Show TV; Çukurova Holding döneminde oldukça ciddi finansal sıkıntılarla mücadele etti. Yine öyle zamanlardan birinde kanal yönetimi bir anda o güne kadar başka kanalları da gezmiş ve aslında pek de popüler olmayan bizdeki adıyla “Var Mısın Yok Musun”, orijinal adıyla “Deal or No Deal” isimli Hollanda menşeili yarışma programını ‘prime-time’da yayınlama kararı aldı. İlk yayını takiben aynı “Var Mısın Yok Musun”, aynı kanalda 500 bölümün üzerinde yayınlandı ve o dönem reyting rekorları kırdı. Hatta yarışmanın sunucusu ve yapımcısından bir kanal sahibi çıkarttı.

O dönem ben de formatın yapım ve yayın haklarını kanala lisanslayan, formatın sahibi yabancı şirketin yöneticilerinden biri idim. “Var Mısın Yok Musun” gibi prime-time yayını örneklerini daha kısa süreli de olsa prime-time’da yer bulan “Yemekteyiz” formatı (orijinal adıyla Come&Dine With Me), İngiltere menşeili “Bir Milyon Canlı Para” formatı (orijinal adıyla The Money Drop) gibi örneklerle rahatlıkla çoğaltabiliriz. Bu formatlar belki de o dönem yayınlandıkları kanalı içinden çıkılması pek de muhtemel olmayan finansal krizlerden kurtardı. Nasıl mı?

Dizi maliyeti yarışmadan 3-4 misli yüksektir

Bir stüdyo yarışma programının bir bölüm maliyeti, bir bölüm diziyle kıyaslanamayacak kadar düşüktür. Ortalamaya vurmak doğru olmasa da bir bölüm dizi maliyeti bir yarışma programının en az 3-4 misli yüksektir. Bu fark 10 katına kadar çıkabilir. Böylece rakip dizilerden en az 3-4 kat daha ucuza mal edilen ve rakip diziler ile aynı ya da yakın bantta reyting alan bir yarışma programı TV kanalına oldukça fazla para kazandırır. Hem kanal sahibinin, hem de yapımcının yüzünü güldürür. Burada zor olan kısım, prime-time’da rakip kanallardaki dizilerle rekabet edebilecek nitelikte yarışma formatlarını seçebilme becerisi ve yayınlama cesaretini gösterebilmektir. Bu da kanal yönetiminin tecrübesi, yaratıcılığı, vizyonerliği ile; yani kısaca marifeti ile paralel...

20-30 yıldır aynı yarışmaları izliyoruz

Ülkemizdeki ana akım TV kanalı yöneticileri, yeni ve bizim televizyonlarımızda daha önce denenmemiş tv formatlarına genelde çok şans verme eğiliminde değildir. Yıllardır da bu böyle. Daha önce yayınlanmış ve reyting başarısı elde etmiş olan ve kendilerine göre izlenme oranını “garanti” gördükleri formatları tercih etme yanlısıdırlar. O yüzdendir ki yıllardır, hatta 20-30 yıldır hala aynı yarışma programlarını ekranlarda izliyoruz. Oysa ki her yıl yüzlerce yeni TV formatı yaratılıyor ve dünya televizyonlarında yayına giriyor. Hal böyle olunca da; yeni, dünyada denense bile ülkemizde henüz denenmemiş tv formatlarındaki “potansiyeli” tabir-i caizse koklayabilen ve prime-time yayın prototipinde yeni yarışma formatlarına şans tanıma cesaretini gösterebilen yöneticiler, yukarıda bahsettiğimiz gibi bugüne kadar hem reyting başarısı elde ettiler, hem de temsil ettikleri yayın organına para kazandırarak muhtemel ya da var olan krizlerin önüne geçilmesini sağladılar.

Tek çare TV formatlarına yönelme mi?

“Hangi format başarılı olur, ne tür formatlara yönelmek lazım, bu formatlara nasıl ulaşılır?” gibi soruları da cevaplamak mümkün ama bırakalım şimdilik o da ilerleyen zamanların konusu olsun.

Covid-19 salgınına ilişkin kaygılar açısından baktığımızda da 15-20 kişilik ekiplerle kontrollü stüdyo ortamlarında çekilen TV programlarında virüsün yayılma riski; toplamda oyuncusu, ekibi, rejisi, tedarikçisiyle 70-250 aralığında insanın çalıştığı dizi setlerindeki riskten çok daha düşük olacaktır.

Peki, tek “çare” TV formatlarına yönelme mi?

Tabii ki değil! Dizilerle ilgili de yapılacak hamleler, uygulanacak stratejiler var. Haftaya diğer önerilerimizden bahsedeceğiz. Salı günü görüşmek üzere, sağlıkla kalın...

Yorumlar (1)
Güven ertaş 4 yıl önce
Gelişen teknoloji ile bilinen anlamda tv kanallarının yok olması ile bu tür programların daha bağımsız bir şekilde izleyiciye ulaşacağını değerlendiriyorum. Yani izlemek isteyen seyirci yayın akışı dışında özlemi istediğini seçecek. Gele ek ilginç olacak... Bilgilendirici ve dürüst tespitler için tşk. Hakan bey...