12.05.2020, 12:33

Dizilerin Yurt Dışı Satışları - 1

Dizileri yurt dışına kim satıyor? Çok merak ediliyor. Her zaman göz önünde ve popüler olduğu için TV dizilerimizin yurt dışı satışlarının nasıl yapıldığı toplumun her kesiminde büyük bir merak konusu. Oysa bu işin de sıradan bir ürün ihracatından farkı yok.

Öncelikle dizilerimizi yurt dışına satan bazı şirketler var. Bunlara dağıtım şirketleri deniyor. Bu şirketler temsil ettikleri dizi ve yapımları yurt dışı müşterilerine pazarlıyorlar. Bunun için de genellikle %5 ila %20 arasında bir komisyon alıyorlar. Yani dizi yurt dışı satış tutarının bir kısmı bu dağıtımcı şirketlere gidiyor. Bu oran ilk bakışta çok gibi görünse de aslında gözle görünmeyen birçok masrafları oluyor dağıtımcıların. Örneğin altyazı gibi ya da 120-170 dakika arasında değişen orijinal bir dizi bölümünün yeniden montajlanarak 40-50’şer dakikalık 2–2.5 yurt dışı satış bölümü haline getirilmesi gibi. Üstelik her ülkenin talepleri, teknik gereksinimleri farklı. 100 ülkeye satılan bir dizi için bir hayli emek ve mesai harcanması gerekiyor. Bir de satış/pazarlama ve promosyon faaliyetlerini bu dağıtımcı şirketler üstleniyor. Fuarlarda kiralanan afiş alanları, alıcılarla bir araya gelinen organizasyonlar, partiler, markalı ürün promosyonları ve bunun gibi birçok masraf da yine bu dağıtımcı şirketlere ait.

TV kanalları da bu “dağıtım pastasından” pay kapabilmek adına bir süre önce kendi “yurt dışı satış” departmanlarını oluşturdular. Kendi kanallarında yayınlayacakları diziler için yapımcılarla yurt dışı satış hakkının kanalda kalması, yani yurt dışı dağıtımının kanal tarafından yapılması için genelde pazarlık yapıyorlar. Eli zayıf olan yapımcılar bu hakkı teslim ederken, bazı güçlü yapımcılar yurt dışı dağıtım haklarını tercih ettikleri şirketlere verilmesi konusunda daha ikna edici olabiliyorlar. Bunda satılan işin popülaritesi, satış potansiyeli ve yapımcının gücü belirleyici rol oynuyor. Bütün bu savaş yüzde 5-20 arasında değişmekle birlikte genellikle yüzde 10-15 olan dağıtım komisyonunu alabilmek adına veriliyor. Kanallar içinde Kanal D’nin bu konuda biraz daha önde olduğunu söylemek yanlış olmaz. Şahsen iyi bir arşivleri olduğunu düşünüyorum.

Yapım şirketleri kanalların satış departmanlarından ziyade bu konuda uzmanlaşmış piyasadaki 3-4 adet bilinen dağıtım şirketi ile çalışmayı tercih ediyor. Geçmiş satış performansı geleceğe dönük çok daha fazla ipucu veriyor. Bu şirketler arasında Eccho Rights, Inter Medya, Global Agency ön sıralarda... Calinos gibi sektöre önce girmiş oyuncular da var. Son dönemde bazı yapım şirketleri bir araya gelerek ortak dağıtım şirketleri de kurmaya başladılar. Bunların da içerik açısından arşivleri zaman içinde daha da güçlenecektir. Kanalların ilgili birimlerini de birer oyuncu olarak değerlendirdiğimizde pastadan pay almanın oldukça zorlaştığını söyleyebiliriz. İleride rekabet daha da kızışacaktır.

Dizinin yurt dışına satılması demek aslında dizi ihracatı demek. Yani ciddi bir de evrak işi ve vergi yönetimi söz konusu. İhracatı yapan taraf dağıtımcı olduğu için yapımcı şirket genelde bu işlerle uğraşmıyor. Satış tutarını, daha doğru bir deyişle “dizinin bir başka ülkede TV gösterimi için anlaşılan lisans bedelini” dağıtımcı tahsil ediyor ve kendi komisyonunu düşerek yapımcıya aktarıyor. Bu bedeli de TV kanalı ile yapımcı çeşitli rasyolarda paylaşıyorlar. Tahmin edebileceğiniz gibi kanalın payı %50’den az olmuyor. Kreatif unsurlara ait paylar (varsa senarist, oyuncu payları) ise yapımcının payı üzerinden hesaplanıyor ve yapımcı payından düşüyor.

Her yıl en çok ihraç edilen 3 diziye ödül veriliyor. TİM’e bağlı Elektrik Elektronik ve Hizmet İhracatçıları Birliği ilk üç diziyi açıklıyor. (2016 yılında ihracat şampiyonu dizi ödülünü de yapımcı olarak ben almıştım.)

Yaklaşık olarak yıllık 350 Milyon USD’lik bir pazardan bahsediyoruz.

İşin matematiği bu.

Cumartesi günü dizi yurt dışı satış yazı serimize devam edeceğiz.

Sağlıkla kalın, evde kalın.

Yorumlar (1)
Güven Ertas 4 yıl önce
Enteresan bir konu. Dizi konusunda ihracatçı konumuna geleceğimiz hiç aklıma gelmezdi. Elbette bu konu da milli bir değer ve hükümetlerce önemi anlaşılarak korunmalı.