10 Kasım Atatürk'ü sevmek ve yaşatmak demek!

GÜNDEM 07.11.2021, 10:18 08.11.2021, 10:10
10 Kasım Atatürk'ü sevmek ve yaşatmak demek!

Kasım ayını sevmek için onlarca sebep yazabilirim ama en başında tabii ki 10 Kasım gelir. Neden mi? Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ulu önder Atatürk'ün çok sevdiği ülkesine ve hayata veda ettiği gündür 10 Kasım. Benim için ise onu sevmek ve yaşatmak demek. Mustafa Kemal ATATÜRK gitmiş olsa bile geriye inanılmaz bir miras ve onu korumak için izleyeceğimiz yolu bırakmıştır; akıl ve bilim.

O idealleriyle, düşünceleriyle, bize ve vatanımıza kazandırdıkları ile 83 yıldır aramızda aslında. Nice 83 yıllarca aramızda olmaya da devam edecek. Mustafa Kemal Atatürk'ü sevmek demek; onun izinde yılmadan yürümek demektir. Atatürk yaşadığı her dönemde genç nesillere önem vermiştir. Hedefleri olan ve bu hedeflere emin adımlarla yürüyen genç nesiller inşa etmeyi arzulamıştır. Bu noktada bizlere düşen görev; onun hedeflediği gelişmiş, çağdaş ve güçlü Türkiye için kurduğu cumhuriyete sahip çıkarak, çalışkan, dürüst, ahlaklı ve vatanını seven bireyler olarak geleceğe sağlam adımlarla yürümektir. Bunu hiç unutmadan hayat felsefemiz yapıp uygularsak hem cumhuriyetimiz, hem de O ölümsüzleşir.

Bunu aklımızın bir köşesinde tutalım ama Atatürk'ü hep kazanılan zaferler, imzalanan anlaşmalar, 29 Ekim, 10 Kasım ile hatırlıyoruz ve anıyoruz. Onun da özel hayatı, yapmaktan hoşlandıkları, sevdikleri vardı. Peki, Atatürk en çok hangi türküyü severdi? En çok hangi yemekten hoşlanırdı? Bir türlü gerçekleştiremediği en büyük hayali neydi? 10 Kasım'da Atatürk'ün sevdiklerini ya da sevdikleriyle Atatürk'ü hatırlayıp şükranla analım.

EN BÜYÜK HAYALİ DÜNYA TURUNA ÇIKMAKTI

Ömrü yetseydi bir dünya turuna çıkıp Türk dili ve tarihi üzerindeki çalışmalarını genişletmek en büyük hayaliydi. Yaşamının son sekiz yılını bu konuya ayıran Atatürk, konuyu yerinde incelemeye hiçbir zaman vakit bulamadı.

BAŞUCU KİTABI “ÇALIKUŞU”YDU

Binlerce kitabi vardı. Ama bunların arasında bir tanesini hayati boyunca hatta cephede bile başucundan ayırmadı. Reşat Nuri Güntekin’in ünlü Çalıkuşu romanını hep yanında taşır, her gün rasgele bir yerinden açar, birkaç sayfa okurdu.

KABUL SALONUNDAKİ AT YAVRUSU

Atlardan sonra en sevdiği hayvan köpekti. “Fox” adını verdiği köpeği, Atatürk'ün yatağının ayak ucunda uyurdu. Hayvanlara düşkünlüğü o dereceydi ki, bir gün misafirlerinin de görebilmesi için yeni doğmuş bir tayla annesinin Çankaya Köşkü kabul salonuna getirilmesini bile emretmişti.

TAM BİR SALON ADAMI

En sevdiği dans valsti. Müzik zevki çeşitlilik gösteriyordu. Klasik Bati müziği dışında Anadolu ezgilerini de severek dinlerdi.

GÖMLEKLERİNİN TÜMÜ BEYAZDI

Gömleklerinin hepsi beyazdı. Bu gömlekler ilk yıllarda İsviçre`de özel olarak dikilirken sonra yerli malı kullanma kampanyasına öncülük edebilmek için Beyoğlu`nda bir terziye diktirilmeye başlanmıştı.

DOLABINDA LACİVERT’E YER YOKTU

Takım elbiselerinin tasarımlarını hep kendisi çizerdi. Lacivert takım giymeyi sevmezdi.

ÖLÇÜLERİ

Boyu 1.74 idi. Hayatinin son dönemlerine kadar 76 olan kilosu hastalığının ilerlemeye başlamasıyla 46′ya kadar düşmüştü. 43 numara siyah rugan ayakkabı giyerdi.

RUMELİ ŞİVESİ

Özenli ve temiz bir Türkçe konuşurdu. Ancak bazı kelimeleri Rumeli şivesiyle telaffuz ederdi.

CUMHURBAŞKANLIĞI'NDAN SIKILIYORDU

Hayatinin çoğunu geçirdiği savaş cephelerinden sonra Cumhurbaşkanı olarak geçirdiği yıllar ona bir tecrit yaşantısı gibi geliyor, çok sevdiği halkından ve sade bir vatandaş yaşamından uzaklaştığını düşünüyordu.

KENDİSİ TIRAŞ OLMAZDI

Sabah kahvaltılarıyla arası hiç hoş değildi. Yataktan kalkar kalkmaz odasındaki divanin üzerine bağdaş kurarak oturur, günün ilk kahvesini sigarasını içerdi. Bir özelliği de kendi kendine tıraş olmamasıydı.

HOŞGÖRÜLÜ LİDER

Köylünün birinin gazete kağıdına sardığı tütünü içmeye çalışırken eli yanmış, “Alın bunu kendi içsin” diyerek Atatürk`e küfretmişti. Mahkemeye çıkarılacaktı. Atatürk olayı dinledikten sonra “Onu mahkemeye vereceğinize doğru dürüst sigara içmesini temin edin” dedi.

HAYVAN SEVGİSİ

Köpeğinin adı Fox ve atının adı Sakarya idi.

En SEVDİĞİ MEKANLAR

İkbal Lokantası, Pandeli Restoran, Urla Mahfel Restoran, İskele Restoran, Pembe Köşk, Atatürk Orman Çiftliği Merkez Lokantası'ydı.

SEVDİĞİ KİTAPLAR

Reşat Nuri Güntekin Çalıkuşu, Petrov Beyaz Zambaklar Ülkesinde, Rousseau Beyaz Toplum Sözleşmesi, Ziya Gökalp Türkçülüğün Esasları.

SEVDİĞİ ŞARKILAR

Yanık Ömer, Kırmızı Gülün Âli Var, Sobalarında Guru da Meşe Yanıyor Efem, Çökertmeden Çıktım da Halilim, Vardar Ovası, Çile Bülbülüm Çile, Mehrali Bey Ağıtı, Fikrimin İnce Gülü, Ata Barı, Sarı Zeybek, Havada Bulut Yok, Kışlalar Doldu Bugün, Hoş Gelişler Ola Mustafa Kemal Paşa.

SEVDİĞİ YEMEKLER

Manastır Askeri Lisesi yıllarından kalan bir alışkanlıkla hayatı boyunca en sevdiği yemek kuru fasulye ve pilav olarak kaldı. Tatlıya düşkün değildi ama canı istediğinde çok sevdiği gül reçelini tercih ederdi. Geceleri acıktığında peynirli omlet, Selanik usulü Ispanaklı börek yerdi. Karnıyarık ve etli bamyayı da çok sevrdi. Tatlılar arasından gül reçeli dışında irmik helvasını severdi. Deneyip beğendiği yemek haşlanmış kuşkonmazdı. Enginar yemek nasip olmamıştı. 

Atatürk"ün şahsında, bu vatan uğruna canlarını seve seve feda eden aziz şehitlerimizi sevgi, saygı ve minnetle anarken size Mustafa Kemal Atatürk'ün bir sözüyle veda ediyorum; "Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız kafidir.

Yorumlar (0)