08.04.2020, 00:14

Karantinanın müziğini duyuyor musunuz?

Haftalardır benim gibi sizler de evlerinizdesiniz. Günler, haftalar hatta mevsimler sizde de birbirine karışmadı mı? Planların palavraya dönüşünü hep beraber yaşıyoruz. Virüs bize “Aşkım ya ol ya da dağıl” demiyor mu?

Beton bloğun üzerinden kenti “De Gaulle”müşüm gibi izlerken, tüm metropolün John Cage’in 4’33”ünü dinlediğini fark ediyorum. Şimdi tüm gezegenin bugüne kadar ki en çok katılımın gerçekleştiği, zaman aralığı belirlenmemiş ve herkesin katkılarıyla gerçekleşen tek müzik performansındayız. Karantinanın müziğinde... Siz de duyuyor musunuz?

4 dakika 33 saniye, yani John Cage’in tabiriyle dört otuz üç... 4’33”, Cage’in 1952’de bestelediği üç bölümden oluşan ve hiçbir enstrüman çalınmayan yapıtı. O nedenle dört dakika otuz üç saniyelik sessizlik olarak tanımlansa da, herhangi bir sesin müzik oluşturabileceği mantığına dayanıyor ve o sürede çevreden gelen seslerle müzik oluşuyor.

Drazen Petroviç gibi iki kolumu yukarı kaldırıp yumruklarımı sıkıp kendime doğru çekerken bağırıyorum. John Cage'in performansına eşlik ederken, burnuma ütü suyunun buhar kokusu doluyor. Ve günün pazar olduğunu anımsıyorum. Vücudumun bazı noktalarını sopa zannettiğim zamanlara geri gidiyorum; “Çocukluğuma..”

Bizimkiler’in müziğini siz de mırıldanıyor musunuz?

Umur Bugay imzalı Bizimkiler dizisinin jenerik müziğini mırıldanırken gözlerim tüplü televizyonu arıyor. Dizideki katil Yavuz’un abisi Arif Erkin Güzelbeyoğlu’nun bestesidir Bizimkiler’in özgün jenerik müziği. Hiç şüphesiz 7’den 70’e o döneme tanıklık eden, koalisyon hükümetlerini yaşayanların hafızasındadır o içimizi ısıtan müzik. Nasıl hafızamıza kazınmasın ki? Tam 13 yıl boyunca her pazar işimizi gücümüzü bırakıp, nemli, kurumamış saçlarımızla eski tabirle beyaz cama kilitlenmedik mi? Acaba Arif Erkin, televizyon izleyicisinin Memik Dede, Cabbar Ağa, Piri Mehmet Paşa olarak tanıdığı, Bizimkiler’in özgün müziğini yaparken yıllar geçse de o müziği mırıldanacağımızı ve asla unutmayacağımızı düşlemiş midir?

Müziklerde Arif Erkin imzası var

Arif Erkin mimar, oyuncu ve Türkiye’nin ilk özgün film müziği sanatçılarından birisidir. Kısacası tek kişilik bir fabrika... Yaptığı müzikleri düşünüyorum da; Yılmaz Güney ve Tuncel Kurtiz’in unutulmaz filmi Umut. O filmle 1970’te Adana Altın Koza Film Festivali’nde en iyi müzik ödülünü aldı. Kemal Sunal’ın başrolünü oynadığı ‘Saygılar Bizden’, ‘Kanal’, ‘Gramafon Avrat’, ‘Yazlıkçılar’, ‘Oğlum Adam Olacak’... Daha onlarca yapımda imzası var Arif Erkin’in...

Aramızda olmayanların toprakları bol olsun.

Uzun zamandır Türk yapımcılarının uzak kaldığı yapımlardan bahsediyorum. Beraberce yaşayabildiğimiz, her sosyal sınıfı içinde barındıran, bizi biz yapan, gerçeğin aktarıldığı diziler ve filmler...

Kabul edelim ki, mavi gezegende kartlar yeniden dağıtılırken, bizlerin degrade geçişine sizlerden katkı beklenecektir. Sepet mi sarkıtıyoruz bakkala, manava denilen yüzyılımızda; “Bak! Hasır sepetin sarkıtıldığını hem görüyor, hem de yaşıyoruz.” Tek gözümü kırpıyorum sizlere..

Kıymetli içerik havuzumuz Bizimkiler ve Karla Bonoff’tu

Neyse konumuzdan kopmayalım. Ne diyordum, Bizimkiler’i her pazar  heyecanla beklerdik. Sonrasında tüm ebeveynler “Ödevler bitti mi?” zilini çalardı. Öğlenciler daha da şanslıydı, sabahçılara göre Parliament sinema kulübüne ulaşmaları adına... Karla Bonoff’ın “All my life” şarkısıyla yarına geçerlerdi. 

Bizimkiler ve sinema kulübünün özgün müziklerini duyduğumuz anda geçici işgal olurdu evlerimizde... Özlemle anıyorum çatıdaki çanak anteni (kapalı devre) ve sonrasında evlerimize yerleşen televizyon üstü anteni (haneye özel). Nasıl unuturum, tek kıymetli içerik havuzumuzu...

Sevgili Oya Doğan sıfır (0) ve birlerin (1) dünyasına, yani aramıza hoş geldin.

Yorumlar (1)
Nihan Hatipoğlu 4 yıl önce
Kalemine ve bilgine sağlık dostum Erdeniz