"Acı çekmeseydik dünya daha da kötü bir yer olabilirdi"

RÖPORTAJ 11.05.2020, 13:08
"Acı çekmeseydik dünya daha da kötü bir yer olabilirdi"

"Bir masada bütün insanlık toplandık ve birbirimize hikâyeler anlattık, aralarında siz de vardınız… Siz kim misiniz? Geçmeyen hayranlığım, yaradılışı en muhteşem varlık, insanoğlu! Fonda herkese iyi gelen şarkılar çalıyor… Parmak izlerimizle hayata ve birbirimize iz bırakacak hikâyeler anlatıyoruz. Sonra başımızı göğe kaldırıyoruz, derin bir nefes alıyoruz ve artık hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. İyi insan olmayı ve birbirimizi anlamayı seçiyoruz. Mutlu olarak ben, iyi insanların eşlik edeceği mutlu bir hayat diliyorum sizlere, iyi ki varsınız!" diye sesleniyor okuyucuya Mutlu Hesapçı Kambur Aşkın Duruşu kitabının arka kapağında... 28 öyküden oluşan bu ilk kitapta, modern kadın öyküleri anlatıyor ve öykülerin odağında buram buram aşk var. Hem meslektaşım hem dizidoktoru.com çatısı altında bir araya geldiğim Mutlu Hesapçı'yla, kitabı, dolayısıyla kadın erkek ilişkileri ve elbette aşk üzerine konuştuk...

Öncelikle kitapta ilk ilgiyi çeken her öykünün bir şarkısı olması. Nasıl doğdu bu fikir?

Benim aklımda böyle bir fikir yoktu. TV programcısı- ekonomi uzmanı arkadaşım Murat Tufan’a öykülerimin bazılarını okuması için gönderdim. “Öyküler şarkı gibi duygulu ve bazı hikayelerinde şarkı isimleri de var neden her öyküye bir şarkı belirlemiyorsun” dedi. Böylece Murat’ın fikriyle her öyküye bir şarkı playlist yapmaya karar verdim.

Şarkıları seçerken doğru şarkıyı seçmekte zorlandın mı, yoksa hikayenin duygusuna en uygun şarkı zaten zihninde dönüyor muydu?

Bazı şarkılar kafamda çalıyordu ve öykülerdeki yeri belliydi ama az sayıda şarkıydı açıkçası. Hikayenin duygusuna uygun şarkı bulmak çok zor ve çok seçenek vardı. O şarkılar yazarken duygularıma ilham olmuştu. Bu durumda seçimlerde zorlandım. Sosyal medyadan insanlardan şarkı önerileri aldım ve bazı öykülerin şarkılarını bana bu fikri veren arkadaşım Murat belirledi.

Kitaptaki öykülerin ne kadarı kurgu, ne kadarı sen?

Birebir yaşanmış öykü yok ama her öyküde küçük de olsa yola çıkış hikayemde bir gerçeklik var. Bu bazen bir mekan, bazen tanışma, bazen bir aşk, bazen olayın geçtiği an gibi diyebilirim. Ben çok hayaller kuran ve o hayallere kurgular yaratan biriyim, bir parça benden izler var ama emin ol ne kadarı kurgu ve ne kadarını ben yaşadım unuttum ve bilmiyorum. O kadar çok şey yaşamadım yaşamış olsaydım yazmaya fırsat olmazdı, hikayenin kendisine kaptırıp gitmiştim gerçeklikte diyebilirim.

Kitap oluşturma fikriyle mi doğdu öyküler yoksa var olan öyküleri bir kitapta mı topladın?

Aslında uzun yıllardır yazıyorum ama bir türlü cesaret edemiyordum. Sonra belirli bir zaman geçince, "Kendi kendine yazıp kendi kendine okuyorsun ve ilerleyemiyorsun Mutlu" dedim. Yazma serüvenim ve arayışımda kendimi bulmam gerekiyordu, bu konuda üniversiteden hocam Ali Atıf Bir cesaretlendirdi ve yazdıklarımı kitaba dönüştürdü. Öyküler içinde çok geçmiş yıllara ait olanlar da var, son zamanlarda sadece kitap için yazdığım öyküler de var.

Kitapta dolu dolu aşk var fakat hayal kırıklıklarıyla dolu hepsi. Neden mutlu aşk yok?

Mutlu aşk var belki ama ben mutlu aşkı bulmuyorum sanırım. Mutlu aşk olarak başlıyor ama sonrasında bildik klasik ilişkilere dönüşüyor durum. Bu bir oyun olduğunda ki oynaman gerek ben oynayamıyorum. İçimden geldiği gibi davrandığımda, konuştuğumda ve duygularımı olduğu gibi ortaya koyduğumda aşk halleri değişiyor. Adam oyunun içinde mutlu aşk yaşıyor, ben oyun oynamadığım için mutsuz aşkta yol alıyorum. Mutlu aşk o oyunun içinde rolünü ne kadar iyi yapabilirsen var, eğer oynamayıp kendin olursan mutlu aşk yok.

Var mı yok mu, tam olarak emin olunmayan, inişli çıkışlı haline alışılmış ve bittiği bile bir süre sonra fark edilen ilişkiler. Kadın hep bir bekleyen olarak varlık gösteriyor gibi...

Kadın bekleyen değil kadın aşkı yaşayıp paylaşımı çoğaltmak isteyen taraf diyebilirim. Kadınlar artık çok güçlü maddi ve manevi olarak kendi ayakları üzerinde zaten duruyor. İlla beklenti denilirse adamdan tek beklentisi yaşadıkları şeyin ilişki olduğunu kabul etmesi. Öyle ki belirli bir süre sonra kadın sanki ben bunları tek başıma yaşadım ve adama zorla yaşattım durumuna dönüşüyor. Kadının varlığını adam kendince yok ediyor halbuki kadın güçlü ve duygularına sahip çıkarak dimdik ayakta. Burada kadın kendi varlığından bir şey kaybetmiyor sadece aşk dediği adamın varlık gösterememesi canını acıtıyor.

Biz kadınların ruhu neden bu kadar acı çekme ihtiyacında?

Biz kadınlar yaratılış olarak duyguluyuz en duygusuzum diyen kadın bile bir yerde acı çekiyor, çekelim de. Eğer acı çekmezsek dünya daha da kötü bir yer olabilirdi. Acı çekmeye ihtiyaç kimse duymaz, hassas ve incelikli ruhlar olarak acıyı hissederiz sadece. Savaşlara, ölümlere, haksızlıklara, şiddete, toplumsal olaylara karşı duygularıyla hisseden bir kadının varlığı acıyı hep duyacaktır. Öyle ki her ay adet sancısı, doğum yapmak ve anne olma duygusu da acı eşiğiyle test edilen durumlar. Ama biz bu durumlarda bile ayakta duruyoruz ve acı eşiğimiz yüksek. Keşke ortak acıları hepimiz hissedebilseydik daha güzel bir yaşamda yol alırdık.

Öte yandan da hikayelerde kadını "seçen taraf" olarak da görüyoruz. Örneğin bir mekanda veya sosyal medyada erkeği seçip aklına kazıyor önce. Böyle midir hayatta da, kadın mı seçer?

Kesinlikle kadın seçer, erkek seçtiğindeyse kadın istemiyordur istese zaten onu seçerdi. Kadın seçer ama ondan sonra erkek kendisini seçen kadın değilmiş gibi davranır. Kadın seçer zaman geçince erkek ben seçmedim ki seni der ve gitmenin en iyi kılıfını da böylece bulmuş olur.

İlişkinin şeklini belirleyen erkekler midir, yoksa buna müsaade eden veya etmeyen kadınlar mı vardır?

İlişkinin şeklini belirleyen erkeklerdir ama buna müsaade eden erkeğin hayatındaki alternatif duran diğer kadındır. Yani kadının yine karşısında duran diğer kadındır. Her kadın tek ve biricik olduğunu zanneder ama erkek birini garantiye almadan diğeriyle oynamaz. Şöyle düşün ilk başlarda ilgili olan adam birden ilgisini kaybeder ve sen anlarsın ki başka hatlarda dolaşıyor. Tabii bu dediğim modern ilişkiler adı altında bizim kuşağın yaşadıkları. Yoksa annelerimiz ve babalarımız daha eski kuşaklar bu kadar yüz-göz olunan, çirkinleşen duyguların ve ilişkilerin içinde hiç olmadılar, durmadılar. İlişkinin şekli ne diye bir sorunun bile olmaması gerek çünkü bir ilişki ya vardır ya yoktur.

Dünya Kötü De Sen Değil Misin isimli öykünün sonunda "Sen dünyadan kötüsün" diyorsun. Nasıldır erkekler, kötü müdür?

Erkek düşmanı olarak algılanmasın kitabımı ve öyküyü okusunlar öncelikle. Erkekleri çok seviyorum ve onlar benim kadınlardan daha iyi arkadaşlarım diyebilirim. Çok erkek arkadaşım var ve onlardan iyi arkadaş oluyor ama sevgili kısmını ben çok başaramadım diyebilirim dolayısıyla suçu onlara atıp kurtuldum. -şaka tabii- Erkekler ilişkileri yaşama biçimlerinde kötüler evet, çünkü modern ilişkiler böyle diye kendilerince geliştirdikleri bahaneleri var. Biz modern kadınların da böyle düşündüklerini zannediyorlar ne yazık ki. Dünya kötü ama o dünyayı katlanılabilir kılmak, sevmek ancak aşk ile mümkün. Aşk varsa dünya güzelleşir ve o dünyayı güzelleştirenlerden biri de o aşkı hissettiğin adam oluyor. Adam aşkından vazgeçtiğinde dünya başına yıkılıyor ve o dünyanın kötülüğünü hissetmeye başlıyorsun. Onun ardından diyebilecek tek cümlem kalıyor öyküdeki gibi “Dünya Kötü de Sen Değil misin?” suçu dünyaya atma, adam ol hayatımda kal ile cevap verebilirim.

Başka bir öykünde, kadın dostluğuna değiniyorsun. Kadınların dostluğu hayatlarına bir erkek girinceye kadar mı? Erkeğini bulan geride mi bırakıyor yılların yaşanmışlıklarını?

Kadın dostluğuna değindiğim birkaç öyküm var kitapta. Kadın kadının uzun soluklu dostu olmayı maalesef başaramıyor. Oysa bir kamyon dolusu kadın dostum olsun isterdim. Buradaki sorun bir erkeğin kadının hayatına girişi değil, kadın dostlarına açıklıkla onun istemediği şeyler söylediğinde, yüzleştirme yaşattığında dostum dediğin kadınların senden gitmeleri. Kadınlarla dostluklar sorgulanmaya gelmiyor. Kadın kadının düşmanına dönüşebiliyor. Ama zaten bir erkeğin de senden gitmesi yine hemcinsin kadın ile olmuyor mu?

Aşka dair tüm öykülerde "hayranlık" ifadesini kullanıyorsun. Hayran olmak mıdır aşk?

Bence aşkın varlığı hayranlıktan kaynaklanıyor. Hayran olduğum adamlara aşık oluyorum ben. O hayranlık bildiğimiz anlamda değil mesela adamı görürsün gözlerine takılırsın hayran olursun o duruşa. Sonrasında hayran hayran onu düşünürken bulduğunda kendini artık aşk gelmiştir, geçmiş olsun.

Kitaba da ismini veren Kambur Aşkın Duruşu öykünde, karşındakinin kamburu görüp, düzelmeye karar veriyor ve yola çıkıyorsun. Kadınların, değiştirebilirim, düzeltebilirime olan inancı ne kadar doğru? Erkek arızasını taşımakta ısrarcı oluyor da, sadece verdikleri emekle kalmıyor mu kadınlar?

Buradaki kambur duruş aşkına sahip çıkamayan adamları anlatıyor. Hayatta hepimiz kambur kalabiliyoruz ve sırtımızda o kadar çok yük var ki. Yaşadığımız coğrafya, geçim derdi ve daha birçok sorunla karşı karşıyayız. Bari aşkı yakaladığımızda dimdik duralım ve göğsümüzü gere gere ben bu adama, bu kadına aşığım demeyi seçelim. Çünkü arkasında durabileceğimiz bireysel tek şey duygularımız öyle değil mi?

Hikayelerde her kadının mutlaka kendinden bir şeyler bulacağı aşikar. Peki ne olacak biz kadınların bu anlam arayışı?

Klasik anlamda bir kadın olmayı başaramadığımız müddetçe yalnız kalacağız hatta arkadaşlarım dalga geçiyor benimle, yaşlandığında bir sahil kenarında anılarını anlatıyor olacaksın gençlere diye. Adamlar annelerine benzeyen, koruyup kollayan, anne olmak isteyen bir kadını severler, aşık olmasalar bile onu tercih ederler. Anlam arayışında olan kadınların sorgulaması hiç bitmez ve kendisi gibi bir adama denk gelmezse ki bu zor ihtimal gibi yalnız kalacaktır. Gerçi anlam arayışında olan kadınlar yalnızlığı severler bakalım yaşayıp göreceğiz.

Devamı gelecek mi hikayelerin, yeni bir kitapta toplanacak mı?

Bu ilk kitap bir provaydı diyebilirim. Yazma disiplinine girmem için elimde somut bir göstergeye ihtiyacım vardı. Bu anlamda The Kitap Yayınları ve hocam Prof.Dr.Ali Atıf Bir’e çok teşekkür ediyorum. Çok hikayeler birikti ve yazmaya da devam ediyorum. Yeni kitap gelecektir henüz bu kitabın fark edilmesi yolculuğundayım. Yazma beni ayakta tutan en önemli eylem sitenizde de yazıyorum, başka bir gazeteye röportajlar yapıyorum her alanda yazmaya devam. Sinema özel ilgi alanım ilerde film senaryosu yazmayı çok isterim keşke bu işi yapan profesyonel bir çözüm ortağım olsa diyorum. Bakalım zaman ne gösterecek?

Yorumlar (0)