"BÖRÜ içinde eski BÖRÜ’ye özlem var"

RÖPORTAJ 04.03.2022, 19:50 07.03.2022, 09:40
"BÖRÜ içinde eski BÖRÜ’ye özlem var"

Bazen hayat önünüze koyduğu şansları değerlendirebilmeniz için alanlar açar. Bu alanları görebilmek ve değerlendirebilmek sizin elinizdedir. Yer aldığı projelerdeki oyunculuk performansıyla bir çoğumuzu mest etmeyi başaran Murat Arkın, kaliteli projelerle adından söz ettiriyor. Yeşilçam dünyasının usta sanatçısı Cüneyt Arkın’ın oğlu olarak bilindiği sektörde artık kalıpları yıkan Murat Arkın, BÖRÜ dizisinde canlandırdığı “Kemal Boratav” karakteriyle adeta fırtınalar estiriyor. “Dağ 2” filminden bu yana Alper Çağlar ile beraber çalışan Arkın, 28 Aralık 2021’de BluTV’de yayına giren “BÖRÜ 2039” dizisinde de Kemal Boratav’a hayat veriyor. İzleyiciye fantastik ve bilim kurgu öğeleriyle donatılmış görkemli bir hikaye sunan BÖRÜ 2039, gelecek kehanetleriyle beraber yeni nesil gelişmiş teknolojiyi de kullanıyor. Dizinin ayrıca tek parçalık ilk koleksiyonunun ardından, ikinci NFT koleksiyonu da koleksiyonerlere sunuldu. Biz de Murat Arkın ile BÖRÜ 2039’da yaşadığı süreçleri, öncesini ve sonrasını konuşmak üzere bir araya geldik. Ayrıca oyunculuk macerasını da konuştuğumuz Arkın ile babası Cüneyt Arkın hakkında konuşmayı da ihmal etmedik.

“Rol gereği de olsa babamdan yediğim, unutamadığım ilk ve son tokat…”

Çocuk yaşlarda oyunculukla tanışarak ve bir sinema efsanesinin oğlu olarak aslında sektöre girdiniz. Ancak enformatik bölümünden mezun oldunuz ve bir anda Londra’da bambaşka bir hayat kurdunuz. Peki enformatik ile oyunculuk arasında nasıl bir bağ kurarak bugünlere geldiniz?

1980 - 1981 yıllarında “Vatandaş Rıza” ve “Önce Hayaller Olur” filmleri ile ilk kamera önüyle tanıştım. Bu iki filmde de babam ve annemle birlikte yer aldım. Çok küçük olduğum için hafızamda o deneyimlerle ilgili sadece çok zor olan kısımlar kalmış. Karların içinde gerçekten titremek, yağmurlu sahnelerde gerçekten soğuktan ağlamak, rol gereği de olsa babamdan yediğim, unutamadığım ilk ve son tokat… Sonrasında bilgisayar oyunlarına olan merakım ile gelişen yazılımcılık hevesi, 12 - 13 yaşlarımda babamın bana aldığı Commodore 64 ile hem oyun oynayıp hem yazılım yapmam, beni enformatik okumaya itti. Lise ve üniversite zamanlarımda Mecidiyeköy’de yazılım kurslarına katıldım. Yüksek lisansımı yazılım üzerine bitirdim. 15 sene yurt dışı yazılımcılıktan sonra Gani Müjde’nin Pis Yedili dizisi teklifi ile profesyonel anlamda oyunculuğa başladım. Enformatik ve yazılımcılık, ciddi anlamda disiplinli bir program yapmanızı ve o programa uygun yaşamanızı öngörür. Yine yazılımcılıkta uzun vadeli hedefler ve o uzun vadeli hedeflere ulaşmak için ulaşılabilir küçük hedefler gereklidir. Oyunculukta da aynı yaklaşımı sezdim ve hem yazılımcılık hem oyunculuğu harmanlayarak kendime bir yol çizdim. O yolda yürümeye gayret ediyorum.

Gani Müjde ile önce “Pis Yedili” ve daha sonra “Harem” dizilerinde beraber çalıştınız. Bu sayede oyunculuğa olan ilginizin daha da arttığını söyleyebilir miyiz?

Bu iki proje aslında benim için kendimi test etme amaçlıydı. Öncelikle bu işi yapabileceğimi, severek yapabileceğimi kendime ispat etmem, kendimi inandırmam sonrasında da seyirciyi ikna etmem gerekiyordu. İki proje de çok sevildi, oynadığım karakterler izleyicinin sevgisini kazandı. Bu da tabii beni motive etti. En zor olan ilk adımı atmış oldum.

“Kemal Boratav’da beni çeken özellikler vardı”

2018’de yayına giren 6 bölümlük mini dizi olarak yayınlanan “Börü” adeta bir efsaneye dönüştü. Daha sonra film projesiyle taçlanan projede canlandırdığınız “Kemal Boratav” karakteri kariyerinizde güzel bir yer oluşturdu. Alper Çağlar ile “Dağ 2” filminden bu yana çalışıyorsunuz ama ben “Börü” efsanesine dahil oluş sürecinizi de merak ediyorum…

Dağ 2 ve BÖRÜ benim için çok özel projeler. Milliyetçilik duygularını, vatan, bayrak sevgisini sulandırmadan, bu değerler üzerinden çıkar elde etmeye çalışmayan iki proje. Dağ 2’nin başarısının hemen ardından Alper Çağlar’ın Dağ 3’ü hemen çekmek istememesi ve iyi bir hikaye yakalayana kadar beklemek istemesi, bunun en güzel göstergesi. BÖRÜ'ye dahil olma surecim Alper Çağlar’ın bana bazı görseller göndermesi ile başladı. Görseller öylesine detaylı, ince işlenmiş ve düşünülmüştü ki ardında yatan düşüncenin derinliğini göz önüne seriyordu. Bilgisayar oyunlarındaki karakterlerin güçlerini andıran grafikler, karakterlerin görünümleri, özellikleri çok etkileyiciydi. Bir de tabii Alper'le aramızdaki birbirimize olan güven zaten beni projelerinin içine çeken bir özellik. Bana Kemal Boratav'dan bahsetti. Hikayesinden, karakterinden, düşünce tarzından. Benim kendi karakterime çok ters olan bir karakter dinlemiş dahi olsam o karakterde beni çeken özellikler vardı. Zekası, tavırları, hikayesi. Her bölüm Kemal’e hayat vermek ayrı bir zevk verirken, ayrı bir uğraşı getiriyordu. Kemalin karsısındakileri ikna sahneleri, sorgu sahneleri, duygusal anları harika süsledi karakteri.

Efsane, günümüzde BluTV’de yayınlanarak “BÖRÜ 2039” adıyla devam ediyor. Kemal Boratav karakterini yeniden canlandırmaya devam ediyorsunuz. BÖRÜ 2039 süreci hakkında neler söylersiniz?

BÖRÜ 2039 öncesinde Alper Çağlar’a hep söylerdim "BÖRÜ'deki karakterler öyle derin, öylesine farklı kesimlere hitap eden karakterler ki, her biri için ayrı bir sinema filmi yapabilirsin." BÖRÜ 2039, karakterlere adanmış sinema filmi olmadı belki ama yine şaşırtıcı, Türkiye’de ilk kez denenen bir hikaye ve yapım olarak ortaya çıktı. Alper Çağlar, çekim öncesi Kemal Boratav ile ilgili her konuştuğumuzda, karakterin daha karanlık, daha içe kapanık, hayat vermesi daha zorlu bir karakter olacağından bahsetmişti. Yine çekim öncesi detaylı okuma provaları, karakterler arası egzersizler, soru cevaplar yapıldı. Herkes kendi canlandırdığı karakter için bir öz geçmiş hazırlayarak, senaryoda yer almayan ama bir başkasının aklına gelebilecek çok geniş yelpazede sorulara cevap aradı. Çekim süreci de hazırlık süreci gibi yoğun ve zorlu geçti ama bilim kurgu kategorisinde sayılacak bir projenin ekrana yansıyan gerçekliliği beklentilerinde üzerinde oldu.

“Kendi inandığı doğrular yolunda kendi ailesi sayılan ekibine bile açılamaz hale gelmiş”

Peki Kemal Boratav, “Börü 2039” da neler yaşıyor? Çekim sürecinde unutamadığınız bir sahne var mı?

BÖRÜ 2039 da hikaye oldukça hisli gelişiyor. Kemal Boratav mekanikleşmiş bir BÖRÜ’nün başkanı. Daha önceki BÖRÜ daha insani, daha duygusal değerler üzerine kurulu iken yeni BÖRÜ bu değerlerden biraz uzaklaşmış. Ama BÖRÜ içinde eski BÖRÜ’ye özlem var. Kemal bu özlemi daha yapay icatlarla bir nebze azaltmaya çalışmış kendisi için. Kendi inandığı doğrular yolunda kendi ailesi sayılan ekibine bile açılamaz hale gelmiş. Birçok bölümde bunun sebep olduğu ikilemleri görebiliyoruz. Benim için Kemal'in her sahnesi unutulmaz ve o sahneleri unutulmaz yapan hep o sahnelerin bazı özellikleri. Başka hiçbir oyuncunun olmadı, benim 3 sayfa sadece bir noktaya bakarak saatlerce yeşil ekrana konuşmam, ilk bölümde yaralandıktan sonra gecenin 3'ünde buz gibi süt banyosuna girmem, günler süren sorgu sahnesi çekimleri, sahnelerde akan kanlar, gözyaşları, aksiyon sahneleri. Hangi biri unutulabilir ki?

Börü 2039” ayrıca NFT dünyasında da yer aldı. Tek parçalık ilk koleksiyonunun ardından ikinci NFT koleksiyonu da koleksiyonerlere sunuldu, neler düşünüyorsunuz?

Teknoloji dünyasına yakın bir oyuncu olarak söyleyebilirim ki bu gelişme çok heyecan verici. Yabancı ülkelerin sinemalarının filmlerinin hepsinin bir yan ürünü var. Oyuncakları, okul çantaları, çıkartma kitapları hatta bilgisayar oyunları. BÖRÜ ekibi attığı bu adımla yine yenilikçiliğini gösterdi. Bu önemli adımı teknolojik olarak attı. İzleyicileri ve meraklıları için bulunmaz bir fırsat diye düşünüyorum.

“Fiziksel olarak her şeye hazırlıklı olmak zorundasınız”

Aksiyon projelerinde yer almış bir oyuncu olarak, projelere hazırlanırken nasıl çalışmalar yapıyorsunuz? Aksiyon filmlerine bakıyor musunuz mesela?

Aksiyon için önce kendimi fiziksel olarak hazırlamayı tercih ediyorum. Fiziksel hazırlığı ilk olarak tercih etmemin sebebi sonraki adım olan zihinsel hazırlığı benim için kolaylaştırıyor olması. Fiziksel aktivite zihni bazı şeylere inandırmakta kolaylık sağlıyor benim için. Haftanın her günü sabah 6'da kalkıp spor yaparım. Bazı günler akşamları da dahil olmak üzere İki kez spor salonunun yolunu tuttuğum olur. Pandemi döneminde ise bahçeme bari kurdurup, jimnastik halkaları ile vücut ağırlığım ile çalıştım. Aksiyon filmleri izlerim ancak asıl tercihim o aksiyon filmlerinin hazılık dönemi kamera arkalarını, hikayeleri izlemek. Yabancı filmlerin aksiyon sahnelerinin hazırlığı çekim öncesi 6 ay iken bizde şanslıysanız birkaç gün belki. Çekim günü sette hazırlanmak olabiliyor. Dolayısıyla fiziksel olarak her şeye hazırlıklı olmak zorundasınız.

“Beni sevenlerin yorumları, beni Cüneyt Arkın gibi bir ismin altında kalma korkusundan uzaklaştırıyor”

Yeşilçam efsanesi Cüneyt Arkın’ın oğlu olmak, oyunculuk yapmanız için dışarıdan büyük bir avantaj olarak görünüyor. Ancak bu bir anlamda da büyük bir ismin altında kalma tehlikesi yaratan bir dezavantaj gibi bir yandan… Siz bu konuda neler yaşadınız, oyunculuk kariyerinizde Cüneyt Arkın isminin altında kalmak gibi bir his oldu mu?

Soruyu çok güzel tamamlamışsınız. Ben de cevabıma aslında bu bir dezavantaj diyerek başlayacaktım. Cüneyt Arkın öyle bir isim ki, öyle bir oyuncu, sanatçı ve kişilik ki, oğlu olarak bir şeyi iyi yapsanız yapılacak yorum "Tabii ki yapacaksın, kimin oğlusun." olur. Ama yapamazsanız "Nasıl yapamazsın, Cüneyt Arkın’ın oğlusun." olur. Dolayısıyla bizim bu gibi yorumlarda, ciddi anlamda ezilmememiz için kişiliğimizin çok güçlü olması gerekir. Cüneyt Arkın benim babam olması dışında benim idolüm. Filmlerini oğlu olarak değil, hayranı olarak izlerim. Tüylerim diken diken olarak inanılmaz bir adamsın derim her izlediğimde. Bu sadece aksiyon filmleri için değil, komedi ve aşk filmleri için de geçerli. İzleyici kitlem, hayranlarım, dostlarım, beni sevenlerin yorumları beni Cüneyt Arkın gibi bir ismin altında kalma korkusundan uzaklaştırıyor. Öyle güzel, içten ve samimi yorumlar geliyor ki bir tanesini burada paylaşmadan geçemeyeceğim. "Ben babanın filmleriyle vatan sevgisini, tarih bilincini edindim. Onun filmleri ile büyüdüm. Benim çocuklarım da senin filmlerinle büyüyor."

“Harem” dizisinde canlandırdığınız ‘Kare Murat’ karakteri ve Cem Yılmaz’ın “Arif V 216” filmindeki ‘Cüneyt Arkın’ tiplemesi üzerinden bunu soruyorum aslında… Bir şekilde bu zincirin kırılması gerektiğini düşündünüz mü?

Yüzde yüz katılıyorum. Kare Murat aslında Cüneyt Arkın tiplemesi değildi. İsim benzerliği ve beyaz gömlek, kırmızı kuşak o aliyi yaratmış olması doğal ancak Kare Murat aslında biraz Bruce Lee tiplemesi, biraz kendi doğal yaşamımdan esinlenmeler, biraz da senaryonun getirdiği özelliklerin bir harmanlamasıydı. Arif V 216 tamamen Cüneyt Arkın tiplemesiydi çünkü hikaye gereği öyle olması gerekiyordu. Bunun dışında benzer reklam filmlerinde de yer aldım. Bazılarını da çok aşırı bulduğum için reddettim. Ama sunu belirtmem gerekir. Bu saydığım projeler dışında kesinlikle Cüneyt Arkın görünümünden uzak durmaya çalışıyorum. Elbette filmlerini binlerce kez izlemiş olmanın etkileri mutlaka vardır, yürüyüşümüzde, duruşumuzda, bakışımızda. Ama önemli olan oyunculukta doğallık. Eğer taklit etmeye çalışırsam o zaman benim için tehlike çanları çalar. Nitekim Alper Caglar da bu konuda çok hassas. Onun olmadığı çekim günlerindeki planlarda istem dışı öyle bir benzerlik görürse, montaj da o planları kullanmaz, sette ise yine istem dışı benzer bir hareket görürse anında uyarır. Hiç unutmam, Dağ 2 çekimleri sırasında özellikle saçlarım Cüneyt Arkın’ın saçlarını andırmasın diye yerden toz toprak alıp saçımın içine iyice dağıtırdık. Benim oyunculukta kendi yolumu çizebilmem için buna özellikle dikkat etmem gerekiyor.

Gelecekte nasıl projeleriniz var? Oyunculuk konusunda farklı projelerde yer almaya devam etmeyi düşünüyor musunuz?

Farklı karakterlere hayat vermeyi seviyorum. Ancak illa yüzümü göstereceğim diye içimin sinmediği projelere evet demeyi asla düşünmüyorum. "Abi sen varsan güzel projedir" Ve benzeri yorum yapanları yanıltmış olmak istemem. Riskli denebilecek ama yenilikçi projelere her zaman açığım. Bana sunulacak karakterin ille de doğrucu ve iyi bir karakter olması da şart değil. Anti kahraman bir karaktere hayat vermek isterim mesela. Benim hayalim, kendimi ilerletebileceğim aynı zamanda katkımın tartışılmaz olacağı projeler. Önümüzdeki aylar neler gösterir bilemem ama ekranlarda beni görmek isteyen seyircilerimizle keyifli projelerde buluşmayı elbette çok isterim. Hepsine buradan selam olsun.

Yorumlar (0)