“Her türlü öyküyü anlatmak istiyorum!”

RÖPORTAJ 29.12.2021, 17:30 03.01.2022, 09:24
“Her türlü öyküyü anlatmak istiyorum!”

YENİ yılın ilk filmi olarak dikkat çeken “Kesişme: İyi Ki Varsın Eren”, 1 Ocak’ta vizyona merhaba diyecek. Trabzon’un Maçka ilçesinde yaşanan, Mehmetçiğin girdiği çatışmada şehit edilen ve henüz 15 yaşındayken hayattan koparılan Eren Bülbül ile Eren’i korumak için girdiği mücadelede şehit olan Astsubay Kıdemli Başçavuş Ferhat Gedik’in hikayesini konu alan film, merakla beklenen yapımlar arasında. Yaşanan bir öyküden yola çıkılarak hazırlanan filme dair, senaristlerinden Mert Dikmen ile konuştuk.

2017 yılında yazıp yönettiği “Cereyan” filmiyle sinemaya adım atan Dikmen, Mustafa Uslu ile çalışmaya başladıklarından beri özellikle gerçek hikaye ve biyografi türündeki filmler yazmaya başladığını ve bu durumun kendisini çok mutlu ettiğinden söz etti. “Kesişme: İyi Ki Varsın Eren” için detaylı bir ön çalışma süreç geçirdiklerini anlatan Dikmen, ekiple beraber ilk kez izleyecek olmanın heyecanı içinde. Ayrıca Dikmen ile, senaryosunu Fulya Özcan ile beraber kaleme aldıkları dijital platform dizisi “Hükümsüz” ve yeni projelerine dair de konuşmayı ihmal etmedik…

“Çeşitli türler denemek ve üretmek istiyorum”

Sizi 2017 yılında yazıp yönettiğiniz “Cereyan” filmiyle biliyoruz. Bu kez “Kesişme: İyi Ki Varsın Eren” filminin senaristlerinden birisi olarak karşımıza çıktınız. Sinema dünyanız, yönetmenlik ve senaristlik ile ilgili bakış açınız hakkında neler söylersiniz?

Evet, Cereyan 2017 yılında yazıp yönettiğim bağımsız bir gerilim filmiydi. 1 Ocak'ta vizyona girecek olan Kesişme: İyi Ki Varsın Eren ise çok farklı bir tür. Bu da aslında kendimi kısıtlamadığım, belirli bir türde sabit kalmadan çeşitli filmler ve hikayeler üretmek istediğimin bir göstergesi. Son birkaç yılda sevgili Mustafa Uslu ile tanıştığımdan beri özellikle gerçek hikaye ve biyografi filmleri üzerine çalışmaya başladım. Bu zaten izlemeyi de çok sevdiğim bir türdü, şimdi bu tarz hikayeler üretmek de beni aynı şekilde mutlu ediyor. Özetle insana dair, duyguları ön plana çıkartan her türlü öyküyü anlatmak ve her zaman çeşitli türler denemek ve üretmek istiyorum.

“Kesişme: İyi Ki Varsın Eren” filmi için nasıl bir araya gelindi ve senaryo ekibine dahil olma süreciniz nasıl gelişti?

Yapımcımız Mustafa Uslu ile birkaç yıldır birlikte çalışıyoruz zaten. Henüz çekilmese de yakın zamanda gerçekleşeceğini umduğum “Dumlupınar: Vatan Sağolsun” filminin senaryosunu bana emanet etmişti ve o zamandan beri de ilişkimiz kuvvetlendi, samimiyetimiz arttı. Birlikte birçok projeye imza attık, atmaya da devam ediyoruz. Kendisi bana bu hikâyeyi filme çekmek istediğini söylediğinde de hiç düşünmeden kabul ettim. Zaten bildiğim ve çok etkilendiğim bir olaydı, böyle bir olayı tüm gerçekliğiyle senaryolaştırmak ve herkese iç yüzünü anlatma fikrini hiç düşünmeden kabul ettim.

“Gerçek olayları filmleştirme süreci, zorlu ve sorumluluğu çok daha fazla olan bir süreç”

Gerçeklere dayanan bir hikayenin filmleşme süreci konusunda nasıl bir yol izlediniz, yaşayan kahramanlarla nasıl diyaloglar kurarak senaryoyu zenginleştirdiniz?

Gerçek olayları filmleştirme süreci, herhangi bir kurmaca hikayeyi yazmaya göre çok daha zorlu ve sorumluluğu da çok daha fazla olan bir süreç. Hele ki böyle acı ve karmaşık bir olayda süreç daha da zor oldu açıkçası. Rahmetli Eren'in ve Ferhat Gedik'in ailesiyle görüşmelerimiz oldu, çok detaylı çalışarak hazırlanmış sorularımızla kendi anlatmak istedikleri her türlü detayı birleştirerek bir senaryo oluşturduk. Olayların yaşandığı mekanları gördük, fotoğrafladık çalıştık ve neredeyse oturup senaryo yazma sürecinden daha uzun bir ön çalışma süreci geçirdik. Son olarak da filmin isminden de anlaşıldığı gibi bu hayatların kesişmesine kadar geçirdikleri yolculuklarda yaşananları da ele alarak tüm olayları birleştirerek herkese hitap edeceğine inandığımız bir film ortaya çıkardık.

Eren’i canlandıran Rahman Beşel’i gördüğünüzde, karakteri gerçekten canlandırabileceği konusunda nasıl bir fikir oluştu?

Bu konuda ilk başta tabii ki endişelerim oldu. Evet Rahman rahmetli Eren'e fiziksel olarak çok benzese de oyunculuk konusunda hiç tecrübesi olmadığı için altından kalkabilecek mi diye düşündüm. Ama hem yapımcımız Mustafa Bey'in inancı hem de yönetmenimiz Özer Feyzioğlu'nun oyuncu yönetimi konusunda ki tecrübelerine güvendik ve ortaya çıkan sonuçta da ne kadar doğru bir karar aldığımızı görmüş olduk. Rahman'ın uzun uzun çalışması, sorumluluğunun bilincinde çalışkan bir genç olması sayesinde şu an o karakteri başka kimsenin canlandıramayacağını düşündürecek kadar başarılı bir sonuç çıktı.

Filmin son halini izlediniz mi? İzlediyseniz ne hissettiniz ve içinize sinen bir film olduğunu düşünüyor musunuz?

Filmin montaj ve miksaj aşamalarına ara ara dahil oldum ve en çok merak ettiğim sahneleri izledim. Gördüklerim, beklentimin bile üzerindeydi. Fakat bilinçli bir şekilde filmin sonlanmış halini henüz izlemedim. Çünkü senaryo aşamasından sonra film artık yönetmen ve ekibine emanet olduğundan onların duygularıyla çıkan son ürünü bütün halinde görmek daha doğru diye düşünüyorum. Tüm ekiple birlikte ben de ilk kez izlemenin heyecanını bekliyorum.

“Hükümsüz, ortaya çıkan iş ve edindiği misyon olarak en çok gurur duyduğum işim oldu”

Exxen’de 10 bölüm yayınlanan ve Fulya Özcan ile beraber kaleme aldığınız “Hükümsüz” dizisi de oldukça ses getirdi. Kadın cinayetleri konusunda oldukça bağıran bir dizi oldu. Sizin için nasıl bir süreçti? İkinci sezonu gelecek mi?

Muhtemelen yazdığım en zorlu işlerden biriydi Hükümsüz. Çünkü her hafta bu kadar ağır gerçek olayların içine dalmak, o olayları yaşayanlarla empati kurmak ve tekrar tekrar yaşananları hissetmek ruhsal olarak çok yorucuydu. Fakat gerek ortaya çıkan iş olarak, gerekse de edindiği misyon olarak en çok gurur duyduğum işim de oldu diyebilirim. İkinci sezon için biz çok sağlam bir akış oluşturduk. Yapımcımızdan ve kanaldan gelecek “start"ı bekliyoruz.

Yeni projeleriniz var mı? Senaryosunu yazdığınız ya da yönetmenliğini üstleneceğiniz yeni projeler olacak mı?

Çok güzel yeni projeler üzerinde çalışıyoruz. Ömer Faruk Sorak'ın yönettiği “Bandırma Füze Kulübü” filminin çekimleri tamamlandı, yine çok sağlam bir gerçek hikayeyi filmleştirdik. Onun dışında Neşet Ertaş'ın hayat hikayesini yazdık ve onun da yakında çekimleri başlayacak. Şu an ismini veremeyeceğim ama zamanı geldiğinde çok ses getirecek birkaç hikaye üzerinde de çalışıyoruz. Yönetmenlik konusunda da, şu sıralar olmasa da yakın bir zamanda kendi yazdığım öznel bir hikayeyi çekmek planlarım arasında var.

Yorumlar (0)