İnşallah yerli Netflix’imizi kurmuş oluruz

Erkan Kolçak Köstendil’in yazıp yönettiği ve oynadığı Pes Artık mini dizi projesi yayında. Erkan’a YouTube’da kurduğun mini dizi kanalı nasıl olacak diye sordum. “Genç insanların ilerde kendi kendine ürettikleri şeyleri rahatlıkla yayınlayabileceği bir alana dönüştürmek istiyoruz. Açıkçası bu anlamdaki en büyük hayalim o. İnşallah yerli ve milli Netflix’imizi kurmuş oluruz” cevabını verdi.

RÖPORTAJ 25.05.2020, 14:31 28.05.2020, 12:11
İnşallah yerli Netflix’imizi kurmuş oluruz

İnsan kişisel tarihinde etrafında üretken insanları gördükçe heyecanlanıyor, yaratıcılığı gelişiyor ve ilham alıyor. Dizi sektöründe tanıştığım günden beri yaptıklarını merakla takip ettiğim, mesleğimin şanındandır diyerek eleştirmek, gömmek için can attığım ama her defasında kendisinin ötesine geçen bir arkadaşım var: Erkan Kolçak Köstendil. Kafasının içinde gerçekle hayal arasında yaşıyor ve hayatı ikisini sentezleyerek yaşarken, yaratımlarını o sıkışmışlıktan beslenerek yapıyor. İyi ki de durmuyor ve her şartta üretmeye devam ediyor. Bazı oyuncular vardır. Onlara bir karakter verirsiniz, o size bir karakterin içinde patlayan 5 karakter çıkarır. Erkan tam da öyle bir oyuncu... Çukur’da hem kendisini, hem de izleyiciyi Vartolu karakteriyle bambaşka bir yolculuğa çıkarttı. 12 Numaralı Adam oyununu yazdı ve 4 kıta, onlarca ülkede sahneledi. Mukadderat kitabını yazdı, Vefaspor’da kalecilik yapmaya başladı. Bir sürü proje yazdı, üretti. Karantina sürecinde de Pes Artık adında 9 bölümlük bir mini dizi yazdı, çekti ve oynadı. Dizinin 2 bölümü Mini Dizi YouTube kanalında dün akşam 20.00’de yayınlandı. İzmit’ten Cihangir’e gelen ve dizilerde oyuncu olmak yerine tiyatrocu olan ve yüksek lisan yapan Ev Sahibi ile bir anda hayatına Misafir olarak giren çocukluk arkadaşı arasında yaşanan ritmi dengede, ölçüsü kıvamında Pes Artık’ı izler izlemez Erkan’ı aradım ve coşkumu paylaşırken bir de röportaj yaptım. Hepimize ilham alacağımız, keyifli okumalar...

Bu diziyi yapma sürecinizi acayip merak ediyorum ama önce sonucu söylemem lazım. Saat 20.00 oldu ilk bölüm açıldı, 18 dakika olduğunu gördüm ve yüzüm düştü. Çünkü YouTube olunca maksimum 10 dakikalık iş beklentim oluyor. “Uzunmuş” dedim ve bölümü açtım. Ne zaman başladı ve ben iki bölümü bitirdim anlamadım. Sanki tam karşı evde, Ev Sahibi ve Misafir’i gözetliyormuşum gibi hissettim...

Tam da yapmaya çalıştığımız şey buydu. Çünkü dizide kamera sabit, hareket etmiyor ve bu izleyicinin alışık olduğu bir dünya değil! Ama evin içini gözetleme duygusunu geçirirsek izleyici sıkılmaz diye düşündüm. Şimdi senden bunu duymak harika...

O zaman filmi en başına saralım. Pes Artık bu karantina sürecinde çekilen ve yayınlanan ilk dizi oldu ama nasıl bir dönemde doğdu?

Sakarya Fırat dizisinde oynarken yazdığım bir iş aslında... O dönem Antalya Olimpos’ta bir dağ evinde kalıyordum. Ve yine evde olduğum bir dönemde birinci bölümü yazmıştım. Sonra başka işler yazdım. Benim başladığım, yarım bıraktığım, ilk bölümlerini yazıp kenara koyduğum işler var. Pes Artık onlardan bir tanesiydi. Yıllar sonra sokağa çıkma yasakları ve karantina süreci başlayınca ilk 15 gün hiçbir şey yazamadım, bilgisayarla birbirimize baktık, elim hiçbir şeye gitmedi. Sonra bilgisayarımı karıştırmaya başladım ve içinde eski yazdıklarıma göz atarken Pes Artık’ı buldum. Okuyunca da, “Bu iş evin içinden hiç çıkmayan bir kameranın hikayesi” dedim. Erkeklerin evinde sürekli açık kalır o televizyon. Aslında o televizyon bizi seyrediyormuş gibi sabit, kameranın evde kaldığı bir iş yazdığımı gördüm. Ve “Bunun zamanı şimdiymiş” dedim. Heyecanlandım, yazmaya başladım. 9 bölümün yazımı 3 gün sürdü. Totalde 140 dakikaya yakın bir iş çıktı. İyi demlenmiş ki, hemen kusar gibi çıktı.

Erkekler bir araya geldiğinde yaptıkları tek şey; oyun oynamak

Bir hikayeyi doğururken kendi hayatından ya da gördüğün bir şeyden etkilenebilirsin. O dönem Sakarya Fırat’ı çekerken nasıl bir ruh haline girdin ve bu hikaye çıktı?

Sakarya Fırat bir asker dizisi olduğu için kadronun yüzde 99’u haliyle erkekti. Bir de bu kadar erkek Isparta’da yaşıyorsun. Nasıl vakit geçirdiğimize baktığımız zaman şunu gördüm; erkekler bir araya geldikleri zaman yaptıkları tek şey oyun oynamak. Halı sahaya gidip futbol oynamak, kahvede kağıt ya da okey oynamak, beraber kafa kafaya verip İddia oynamak ve konsol oyununun başından kalkmamak. Hep bir oyun oynama duygusu var. Biz de yaklaşık üç sene boyunca 50 tane herif hep oyun oynayarak vakit geçirmiştik. Ve Pes Artık, erkekler bir araya geldiği zaman oyun oynarlar duygusuyla çıkmış bir iş. Ondan sonra da bunun içine kurgu karakterler ve olaylar girdi.

Dünyanın değiştiğini konuştuğumuz, yenilikçi fikirlerin ve hareketlerin karşılığını “Oh be sonunda buldu” dediğimiz bir dönemin içindeyken hızlı aksiyon aldınız. O nedenle bu projeyi hayata geçirme sürecinize karşı yüksek bir heyecanım ve merak duygum var. Bilgisayarında Pes Artık’ı buldun, peki sonra?

Okuduktan sonra dayım Bülent Şakrak’ı aradım. Yaklaşık 7 sene önce bu iş için küçük bir demo bile çekmiştik aslında. Dayıma “Bunu yazayım mı ben? Oynar mıyız?” dedim. “Bayılırız, oynarız tabii” dedi ve yazmaya başladım. Birinci bölümde Ev Sahibi’nin evine İzmit’ten çocukluk arkadaşı Misafir geliyordu zaten. Neredeyse şu anda yayınlanan hali gibi bitiyordu. Yazarken bir yerden sonra iki erkek aynı evin içinde bir arada kaldığı zaman, ne kadar bir olay örgüsü de anlatsan da, yani olaylar olsa, Misafir’in başı belaya girse, ortada bir kız meselesi olsa da, mafyayla başlarını belaya soksan da dramatik kurgusunda iki erkek yan yana bir evde kalıyor. Böyle kaldığında daha önce izlediğimiz örneklere de benzeyebilecekti. Dördüncü bölümü yazmaya başladığımda evin içinde bir Apartman Görevlisi hayali geldi. Ama karantinadayız, yazsam kim oynayacak? Bülent dayımlar sadece üç evin olduğu bir sitede oturuyorlar. Ve yan komşusu Ertan Saban. Ben Ertan’ın oyunculuğuna da bayılırım. Akşam dayımı aradım “Ertan oynar mı? Sen ona sorar mısın? Ona göre yazacağım” dedim. Telefonu kapattım, cevabın gelmesine bekleyemedim ve yazmaya başladım. Çünkü Apartman Görevlisi oraya girdiği zaman olaylar benim de hiç tasarlamadığım, çok acayip bir yere doğru gitti. Pes Artık’ı bir formattan ayırıp dizi haline gelmesi de Ertan’ın girişiyle oldu. Ertan da ilerleyen bölümlerde bomba giriyor diziye...

7 günde 9 bölüm çektik

Senaryo yazmak tamam ama bir set kurmak için onlarca kişiye ihtiyaç var. Bu dönemde sete nasıl çıktınız?

Ben bunu 3 günde yazdım. Sonra dedim ki, “Bunu çekelim mi?” Herkes “Çekelim” dedi. O zaman bir kural koyduk. 15 gün boyunca biz ve ailelerimiz markete bile gitmeyeceğiz. Evden hiç çıkmayacağız. Buna da hepimiz uyduk. Sonunda Cansu’yla hazırlandık ve o siteye gittik. Şansımıza benim yazdığım yere uygun, tüm matematikleri kurabileceğim bir depo vardı o sitede... Sonrası keyifti. O depoyu boyadık, herkes evinden koltuk, battaniye, kitap, aksesuar getirdi ve dekor oldu.

Dizi açıldığı andan itibaren sağ melek Müşfik Kenter, sol melek Yıldız Kenter olarak bize selam veriyor.

Bu çok büyük bir şans. Ev Sahibi karakteri bir tiyatrocu ve bu alanda yüksek lisans yapan biri. Ve Allah’tan biz bir tiyatrocunun evinde çektik bu diziyi. Bülent de İstanbul Üniversitesi mezunu ve onun evinden söküp getirdik. Kenterler orada ve duruyorlar işte.

Ne kadar sürede çektiniz? 9 bölümü?

7 günde 9 bölüm çektik.

Arkamızda olan kadınların desteğiyle oynamaya devam ettik

Yazdın, çektin, oynadın, görüntü yönetmenliği yaptın, yapımcılığını üstlendin, ailenle çalıştın. Erkan bu süreçte neyi fark etti?

Daha önce yapmadığım bir şey değildi. Şu süreçlerin içine hepsini yaparken ilk defa oynama işi girdi. Çektiğim bir şeyin içinde kendimin oynaması. Herhalde karantina olmasa, normal bir şekilde çekebileceğimiz bir durum olsaydı Ev Sahibi rolü için bir cast bakardım. Çünkü onun hep zor olduğuna inanıyordum. Oynarken diğer insanların nasıl oynadığını mı takip edeceksin? O hiç merak ettiğim bir şey değildi. Monitörün başında o hayal ettiğim dünyayı kurmak varken, onu izlemek varken o dünyanın içine girmeyi hiç merak etmiyordum. Karantina olmasa yine yapmazdım.

Peki, nasılmış hem oynamak hem de yönetmek?

Bu kadar iyi oyuncularla oynadığın zaman bir şey yazdım ve onu yönetiyorum duygunu unutuyorsun. Sen orada Ev Sahibi olmaya odaklanıyorsun. Çünkü Misafir o kadar iyi oynuyor ve o kadar Misafir, Apartman Görevlisi o kadar Apartman Görevlisi ki onun içinde buluyorsun kendini... O nedenle ikisini birlikte yapmak hiç zor gelmedi bana...

Aslında projeyi yazarken sana ilham olan şeyi devam ettirmişsiniz. Yine erkekler bir araya gelmiş ve oyun oynamışsınız...

Aynen öyle! Oyun oynamaya devam ettik. Ama arkamızdaki kadınların desteği sayesinde oldu bunların hepsi.

“Biz ne kadar güçlüyüz” demenin bir yolu

Sektörün acımasızca dönen çarkında sen oyuncu, senarist, yönetmen, kurgucu, müzisyen olarak bir dişliyi temsil ediyorsun. Bu süreçte Pes Artık’ı yapabilmek ve aynı anda her şeyi kendi ailenizle yapabilmek aslında “Güçlüyüm” demenin bir başka yolu mu?

Aslında “Biz ne kadar güçlüyüz” demenin bir yolu. Dizinin sonunda roll caption akarken fark ederseniz bir dizininkiyle aynı. Benim için saydığın tüm o sıfatlar Bülent, Ertan, Cansu, Ceyda ve Ebru için de yazıyor. Zaten o koca jenerikte 8 kişinin adı yazıyor. Hepimizin her şeyi yaptığı bir süreç oldu bu...

Herkesin her şey olmayı denediği, olmazsa da “denedik en azından” diyebileceğiniz bir süreç bu...

Esasında bence başımıza gelen olay bir araya gelmemizi engelledi ya ve biz onun içinde az sayıda kişi bir yolunu, bir şeklini bulup bir araya gelmeyi becerdik. Bir araya geldiğimiz zaman ne kadar güçlü olduğumuzu tekrar hatırlamış olduk.

Dayımla oynamak çok keyifliydi

Dayı yeğen oynamak nasıldı?

Bu ikimizin çok istediği bir şeydi. Birlikte oynadığımızı anladığımız bir sahne 3’üncü bölümde oldu. 8 dakika süren bir sahneydi, bittikten sonra ikimizde duygulandık ve o anda yıllar sonra beraber oynuyoruz ve bunu kendimizin yaptığını fark ettik. Bence bu çok keyifli bir şey.

Dizide Ev Sahibi aslında İzmit’ten gelmiş, Misafir’den çok farklı görünmesine rağmen birbirlerinden çok farkları yok aslında. Ev Sahibi olayları sakin karşılarken, Misafir saatli bir bomba gibi... Ünlüler dünyasına girememiş bir tiyatrocu, eve çocukluk arkadaşı geldiğinde de kibar davranıyor Ev Sahibi ama onun lise aşkıyla da beraber oluyor...

Bence ortada böyle bir durum olduğu için bu kadar kibar davranmaya çalışıyor. Belki de bir şey gizliyor olmanın mahcubiyetini taşıyor üzerinde. Çok doğru bir şey söylüyorsun. Farklı görünmelerine rağmen bu iki karakterin de aynı olduğunu 3. bölümde çok net göreceğiz.

“Önce iktidar ol, önce bilin, önce ünlü ol” baskısı

Misafir’in dediği gibi “Dizide oynamıyorsan ünlü değilsin. Ünlü ol oğlum, ünlü ol” baskısını sen de hayatının uzun bir döneminde yaşadın mı?

Yok, galiba hayır. Yani Misafir gibi birisinin dikte etmesinden ziyade sektörel bir yaklaşım baskısı bu. “Bütün bunları yapmak istiyorsan önce iktidar ol, önce bilin, önce ünlü ol” diyen biri de olmuştu bana. Evet, öyle bir sektörel ve toplumsal baskı gibi bir şey o. Sadece bireye ait değil, duygu olarak hissediyorsun bu işi yaparken...

Gerçekten ünlü olunca her şey kolaylaşıyor mu?

İşini yapış şeklinden bahsediyorsan, daha da zorlaşıyor oyuncu için. Çünkü oyuncu ona bu ünü sağlayan karakterle ünlü olmuş. Şimdi artık eskiden çalıştığının belki de 2-3 katı daha fazla çalışmak zorundasın ki, yeniden başka bir rolle “ünlü olabil.” Bir kere disiplin olarak sana böyle bir zorluk çıkarıyor, beklenti oluşturuyor. Daha fazla çalışmalı ve yeniden bambaşka bir şekilde ünlü olmalısın. Yeni bir role inandırman için daha zorlu bir çalışma süreci bekliyor seni.

Mini dizi kanalı nasıl devam edecek bundan sonra?

Youtube’da Mini dizi kanalında yayınlanıyor Pes Artık. Açıkçası hayalimiz o kanalın sadece bu diziyle kalması değil! Bence genç insanların ilerde kendi kendine ürettikleri şeyleri rahatlıkla yayınlayabileceği, onların da yeni bir şeyler üretebilecekleri bir alana dönüştürmek istiyoruz. Açıkçası bu anlamdaki en büyük hayalim o. İnşallah yerli ve milli Netflix’imizi kurmuş oluruz.

En güzel film şimdi başlıyor

Gelelim hayatının diğer heyecanına... Çok az kaldı Erkan babiş oluyorsun...

En güzel film şimdi başlıyor.

Doğuma ne kadar kaldı?

Bunun cevabını ancak Marsel verebilir.

Marsel adını koymak kimin fikriydi?

Parlak güneş ışığı demek Marsel. Aynı zamanda savaşçı militan anlamına geliyor. Bu isim benim doğum günümde, 16 Ocak’ta aklıma geldi. Bütün bu anlamları da çok hoşumuza gitmişti. Sonra araştırdığımızda bir inanışa göre; Marsel adını 16 Ocak’ta kutladıklarını öğrendik. O da hoşumuza gitti. Her şey üst üste gelince; kulaktaki tonlaması da güzel, Marsel Kolçak Köstendil olsun istedik. İlerde beğenmezse kendisi değiştirir.

Yorumlar (0)