Kendini sevmiyorsan sakın diyete başlama!

RÖPORTAJ 02.08.2020, 23:02 04.08.2020, 11:36
Kendini sevmiyorsan sakın diyete başlama!

Her pazartesi diyete başlayıp salı vazgeçenler, büyük bir coşkuyla ve iradeyle birkaç hafta sürdürdüğü rejimi rafa kaldırıp tatlısından tuzlusuna ne bulursa mideye indirenler, tüm emeklerinin boşa gittiğini düşünüp kendisiyle kavgaya tutuşanlar... Bu satırları okuyanların büyük bir çoğunluğunun "Aa işte ben" dediğini duyar gibiyim. Kilo problemi yaşayan veya hayatının bir döneminde diyet yapmak durumunda kalan hemen hemen herkes bunları tecrübe etmiştir. Diyetisyen Sultan Aylin Fesli de tam bu noktadan yola çıkarak hazırladığı "Düşünceni Değiştir, Bedenini Özgürleştir" kitabında benzer sorunları yaşayanlar için çözüm önerilerinde bulunuyor, üstelik kilolarla ve bu diyet kabusuyla mücadele ederken canınız pizza yemek istiyorsa yemelisiniz diyor... Nasıl olacak o diye erak ettiniz değil mi? Biz de ettik ve Sultan Aylin Fesli'yle kitabıyla ilgili tatlı bir sohbet gerçekleştirdik...

Diyete karar vermek için önce büyük bir motivasyon ihtiyacı oluyor bunu elde ettiğimizde büyük bir coşkuyla başlıyoruz ama elbette aynı coşkuyla devam etmek mümkün olmuyor. Ne yapmalı da ilk günkü motivasyon ve azimle devam edebilmeli?

Eğer diyete ilk başladığınız zaman hayatınızda bir anda, çok köklü değişiklikler yapıyorsanız; yeni beslenme düzeninizde istikrarlı bir şekilde devam etmek için her zaman aynı motivasyona ve aynı coşkuyu ihtiyaç duymak durumunda kalırsınız. Eğer hayatınızı takip ettiğiniz bir diyet planına değil de; sağlıklı beslenmeyi ve sağlıklı hissetmeyi hayatınıza entegre etmeye çalışırsanız motivasyonunuzun azaldığı günlerde veya aynı coşkuda olmadığınız günlerde bile kilo verme sürecinize devam edebilirsiniz.  Motivasyonunuz insanların sizi nasıl algılayacağı ile ilgiliyse - ki bu durumda belli bir mevsim için, belli bir düğün, dernek, davet, organizasyon için kilo vermeye çalışırsınız- üzgünüm ama ilk günkü motivasyonunuzu korumanız neredeyse imkansızdır; çünkü merkezinde sizin olduğunuz bir niyet yoktur bu hikayede.

Kitabınızda diyet yapıyor bile olsak sevilen yiyeceklerden tamamen kopmamamız gerektiğini söylüyorsunuz. Bu ne kadar mümkün?

Beslenmeyi bir ilaç gibi düşünebilirsiniz, az yemek yediğinizde etkisi görülmez; fazla yediğinizde zararlara yol açar ama kararında yediğinizde fizyolojik ve psikolojik olarak olumlu etkiler. Eğer bütün hafta daha sağlıklı besinlerle beslendiyseniz ve haftanın bir günü arkadaşlarla pizza - bira günü yapıyorsanız; bir haftalık tüm emeğiniz, tüm çabalarınızın bir öğünde - ki bu öğünde arkadaşlarınızla birlikte geçirdiğinizi psikolojinizi olumlu etkileyen bir öğün- boşa gideceğini düşünmek pek doğru değil. Aslına bakarsınız teknik olarak da doğru değil. Kalori hesabı yapıldığında, fizyolojik olarak düşünüldüğünde de bu böyle değildir. Ama aşırı mükemmeliyetçiyseniz ya da çok hızlı bir şekilde hiç durmadan kilo verme ihtiyacı hissediyorsanız o zaman psikolojinizi bu tarz öğünler daha kötü etkileyecektir. Benim savunduğum ise bu kadar katı kurallarla diyet süreci geçirirseniz sonrasında normal düzene dönüldüğünüzde tekrar alınan kilolar psikolojinizi ve fizyolojinizi daha kötü etkiler. Besin kilo aldırmaz, besin kilo verdirmez. Bunların alındığı miktar ve sıklıklarıdır vücut ağırlığınızı etkileyen.

Diyet denilince akıllara gelen şey aç kalmak ve tatsız tuzsuz yiyecekler tüketmek. Genel algı bu yönde, bu ne kadar doğru?

Kesinlikle yanlış ve gitgide başka yanlışlara da yol açan bir bakış açısı. Belli bir hastalığınız ve bu hastalığa yönelik uygulanması gereken spesifik bir beslenme tedavisi yoksa kilo verme diyetlerini bu kadar işkence haline getirmek kimseyi başarıya götürmeyecektir. Yemek yeme eylemi değersizleştirilmemelidir. ‘’Sağlıklı beslenme eşittir tatsız- tuzsuz yemek anlayışı’’ bence sağlıksız beslenmenin en yakın arkadaşıdır. Daha mutlu, daha sağlıklı olmak ve böyle hissettiğinin farkına varmak için gastronomi ve fonksiyonel gıda alanındaki gelişmeleri de düşündükçe artık sağlıklı beslenmenin haşlanmış brokoliden daha fazlası olduğunu bilmemiz gerekir.

Ufak değişikliklerle de kilo verebilirsiniz

Bunun dışında eğer kendinize sağlıklı ve farklı yemekler yapma zamanınız, enerjiniz ya da isteğiniz yoksa, hala bir problem yok. Sofranızda pişen yemekler ile bu yemeklerin saati veya porsiyonu ile ufak değişikliklerle büyük sonuçlar elde edilebilir. Şu ana kadar ki tüm meslek hayatım bu ufak değişikliklerle insanların nasıl kilo verdiğini izlemekle geçti, emin olun zannettiğinizden daha az zahmetli bir şekilde kilo verebilirsiniz.

Fazla kiloları uzun bir sürede almamıza rağmen, kilolardan kurtulmak konusunda sabırsızız ve mümkünse en kısa sürede bir sonuç almayı bekliyoruz. Hızlı kilo kaybı ne kadar sağlıklı?

Aslında bunun en büyük sebebi daha önceki diyet girişimlerinde çok kısıtlayıcı, sosyal hayattan çok ödün verilen ve tartıda görünen rakamlara bağlı bir şekilde geçirilen süreçlerin yıpratıcı olması. İnsanlar bir kaç defa diyet girişiminde bulunduktan sonra başarılı olamayınca, buna maruz kalacakları süreyi kısa tutmaya çalışarak sihirli mucizevi bir yöntem aramaktadırlar. Onun için bu mucizevi ve çok hızlı şekilde sonuçlanacak çözümler aramalarını anlayışla karşılıyorum. Fakat bu kadar hızlı kilo verilen diyet yaklaşımları ve sonuçları pek sürdürülebilir olmuyor. Yani belli bir beslenme planı izledikten sonra normalde sürdürdüğünüz yaşamınıza geri döndüğünüzde sudan çıkmış balığa dönebilirsiniz ve verilen kilolar geri alınabilir ki bu daha önceki diyet deneyiminizden daha fazla psikolojik ve fizyolojik zarar verir.

Hiç diyet yapmasanız daha kardasınız

Yapılan araştırmalara göre verilen kiloların neredeyse tamamı ilk beş yıl içerisinde geri alınıyor ayrıca sürekli kilo alıp vermeden dolayı adipoz doku aşındığı için daha fazla yağ depolamaya müsait metabolizmaları oluşturuyoruz. Yine bir araştırmaya göre sürdürülebilir olmayan diyetlerle kilo verildiğinde başlangıç kilosuna 1 kg 800 gram daha kilo alınıyor yani bu sonuca göre hiç diyet yapmasanız daha kardasınız. Ayrıca çok hızlı kilo vermek başta tiroid hormonlarını etkilemek olmak üzere bir çok metabolik hasara neden olabilir. Bu nedenle vücuda stres hormonu yoğun bir şekilde salgılatmadan, büyük mücadeleler vermeden sakince kilo vermek her zaman daha mantıklı bir yoldur.

Zayıflamanın yüzde kaçı psikolojik? Düşünce gücüyle zayıflamak mümkün mü?

Bununla alakalı spesifik olarak bir araştırma sonucu paylaşamam ama bazı çıkarımlarda bulunabiliriz. Beslenme eyleminin psikolojiyle çok alakası olan ve bizim en temel üç içgüdülerimizden biri olduğunu düşünürsek aslında aralarındaki bağın çokta zayıf olmadığını anlamamız zor değil. İnsanlar düşüncelerini değiştirerek kilo verebilirler ama bu bir diğer sihirli yol olarak görülmemelidir. Eğer küçükken tacize uğramış ve kendisini güvende hissetmek için daha kilolu görünmeye çalışan birisi varsa bu konuda onun beslenmeyi algılama biçimi değil onun kendini güvende hissetmesi ile ilgili çalışılmalıdır; fakat doğru beslenmeyi bilmeyen ya da beslenme eylemini değersizleştiren birisi varsa böyle bir kişi de beslenme üzerine olan düşüncelerini irdeleyebilir. Onun için sorunun gerçekten psikolojik mi yoksa fizyolojik mi bir problem olduğunu tahlil edebilmek için kişi önce kendisini gözlemlemelidir ve buna uygun bir adım atılmalıdır. Bakış açısının birçok şeyin seyrini değiştirdiğini biliyoruz; beslenmenize ve bedeninize de etkisi olacağına eminim.

Önce kendimizi sevmemiz ve vücudumuzu olduğu gibi kabullenmemiz yönünde tavsiyeleriniz yer alıyor kitapta. Güzellik algısı gerek sosyal medyada, gerek televizyonlarda, kısacası yaşamın her noktasında beyinlere empoze ediliyorlarken, bu gerçekte ne kadar mümkün?

Bence hiçbirimiz minnoş ev kedileri değiliz. Herkes birazcık asi, belki ailesine, belki iş arkadaşlarına, belki de koca bir sisteme karşı ama nedense konu var olan bedenimizi olduğu gibi ortaya koymaya gelince; normalde yüz yüze bile görüşmediğimiz birçok insanın bizi nasıl algılayacağı ile ilgili birden pasif bir varlığa dönüşüyoruz. Bunu okuyan herkes şunu bilmeli ki hepimiz bu puzzle’ın birer parçasıyız. Bu nedenle bir kişi dahi kendisini daha fazla ortaya koydukça bunun daha normal olması için bir zemin hazırlamaya yardım ediyordur. Aslında bakarsanız kilit nokta bu: ‘’normalleştirmek’’.

Söylemlerimizi değiştirmemiz bakış açımızı iyileştirmede çok etkili

Bir erkeğin kasları az göründüğünde kendini saklama ihtiyacı hissetmezse ya da bir kadın selülitleri olan bir fotoğrafını atmaktan çekinmezse işte o zaman bunlar normalleşmeye ve hayatımızın bir parçası olmaya başlar ve bunları paylaşmanın bu kadar dramatik sonuçlar oluşturmadığını anlarız. Var olan söylemlerimizi değiştirmemiz de bakış açımızı iyileştirmede çok etkilidir. Mesela artık diyorum ki “Zayıflamışsın” cümlesine ‘’Teşekkür ederim’’ diye bir cevap vermeye gerek yok çünkü ortada bir iltifat yok optimum olan sürekli bir et parçasının bedenimizden ayrılması değil, güzellik tanımınıza kendi bedeninize ait olan ve karakteristik özelliklerinizi de eklemeyi deneyin.

Bir yanda gerçekler, bir yanda olumlu güzel düşünceler... Aslında gerçekten fazla kilolu bir bireyin en önemlisi kendi sağlığı için kilo vermesi gerekirken, beden olumlama yaparak mevcut durumunu koruması doğru mu?

S beden giymek M beden giymekten daha sağlıklı bir insan olduğunuzu göstermez. M beden giymeniz de L beden giymenizden daha sağlıklı bir bedende olduğunuzu göstermez. Doğadaki diğer canlılar gibi insanlar arasında da bazı insanların daha zayıf daha kemikli veya daha iri olması çok normaldir. L beden giyen biri S beden giyen bir insandan daha sağlıklı olabilir.

Beden olumlamaları yapmak yardımcı olur

Eğer sürekli fastfood yiyorsanız, hazır gıda çok tüketiyorsanız, sürekli acıkmadığınızda da yemek yiyorsanız beslenmeye bağımlıysanız beden olumlamaları yaparak mevcut durumunuzu korumanız pek doğru bir sonuç vermeyecektir, çünkü içgüdüsel olarak hiçbirimiz fastfood yeme içgüdüsüyle dünyaya gelmeyiz. Orada bağımlılık sergilediğiniz için yanlış giden bir şeyler vardır. Eğer daha iri bir yapıdaysanız ve sağlıklı besleniyorsanız, hayatınızı bu yönde revize etmişseniz; buna karşın Instagram’da gördüğünüz mankenlere benzemiyorsunuz diye kendinizi kötü hissediyorsanız kesinlikle kendinizi eksik hissetmemek için beden olumlamaları yapmak mevcut durumunuzun keyfini çıkarmanıza yardımcı olur.

Asıl kilo yapan duygusal açlık mı? Önce ruh doyarsa yeme ihtiyacında bir azalma olacak mıdır?

Ruhunuzu ve psikolojinizi dengede hissettiğiniz kilodan daha fazlasına sahipseniz bunun birçok sebebi olabilir. Gerçekten doğru beslenmeyi bilmiyor olabilirsiniz. Sağlıklı beslenme bir davranış şeklidir ve bunu çevrenizde hiç görmediyseniz normalleştirmemiş olabilirsiniz. Psikolojik bir alt yapısı olabilir, kendinizi sıkışmış, çaresiz hissettiğinizde yemek yiyorsunuzdur… Bunların hepsi öğrenilmiş davranışlardır. Bir davranış kesinlikle değiştirilebilir ve yeni bir davranış öğrenilebilir. Bunun en önemli adımı kendini gözlemlemek. Kendinizi sabote etmek için mi kilo aldınız? Eğer böyleyse ruhunuzdaki ya da ruh halinizdeki yaraları sarmak size beslenme konusunda değişik bir vizyon kazandırabilir; aynı davranışları ya da aynı ihtiyaçları hissetmeyebilirsiniz ve gerçekten bunun bir sonucu olarak da kilo verme gerçekleşebilir. Onun için çok mutlu olduğunuzda huzurlu hissettiğinizde de aynı oranda mı yiyorsunuz yoksa stresli olsanız da mutlu olsanız da hep aynı derecede mi yiyorsunuz bunu gözlemlemek gerekir. ’’

"Kendinizden nefret ediyorsanız ve aynaya baktığınızda kendinizi bir büyükbaş hayvan olarak tanımlıyorsanız sakın diyete başlamayın" diyorsunuz kitapta. Bu durumda ne yapmak gerekir?

Bedeninizi sevmek için zayıflamaya ihtiyaç duyuyorsanız baştan kaybettiniz demektir. Eğer kendinizi seviyorsanız bunun bacağınızın kapladığı alandan bağımsız olarak gerçek bir sevgi olması gerekiyor. Sağlıklı beslenmek, bedeninize sağlıklı bir şeyler göndermek ya da sağlıksız bir şey olduğunda bile onu sağlıklı porsiyonlarda yemek, doyunca bırakıp zorlamama ihtiyacı kendini sevmekle alakalı ihtiyaçlardır aslına bakarsanız. Bu nedenle kendinizden nefret ediyorsanız önce psikolojik olarak kendinizi algılama biçiminize kafa yormanız diyete başlamaktan çok daha elzem ve öncelikli olmalıdır.

İnsanlar ne gibi durumlarda zayıflamaya direnç gösteriyor?

Bazen zihinsel dirençli olabiliyor bazen bedensel dirençler olabiliyor. Zihinsel olarak dirençler daha önce cevapladım bir soruda verdiğim örnekteki gibi kendisini güvensiz hissettiği için kilo almayı ulvileştiren bir kişi zayıflamaya başladığında mental olarak kendisini güçsüz, güvensiz ve zarar verilecek boyutlara çektiğini hissedebilir. Bazen ise fiziksel bir direnç oluyor bu günümüzdeki güzellik algısının en fazla görüldüğü alan aslında. Kişinin fıtratı ideal kilo ağırlığı ya da bedeninin kendisini sağlıklı olarak tanımladığı ağırlıktan ısrarla daha aşağısına inmeye çalıştığı noktada vücut direnç gösteriyor.

Kilo verme diyeti uygulama psikolojik de bir süreç

Bu direnci aşabilir bireyler ama aştıkları zaman adet döngüsünde bozulma, vitamin mineral eksikliği, saç dökülmesi, kendini dengede hissetmeme, depresif hissetme gibi problemlerle karşılaşabiliyorlar. Onun için bu süreçte zihinlerini sakinleştirmek ve bedenlerini normalde olduğundan daha fazla dinlemek neye ihtiyaçları olduklarını tanımlamada çok etkili olur. Kilo verme diyeti uygulama psikolojik de bir süreç olduğu için eğer mental olarak hazır değilseniz kesinlikle bütün dünya diyet yap dese de hiçbir şekilde diyete hele ki sıkı ve katı kurallı olanlara başlamayın. Çünkü böyle bir durumda direnç göstermek sizi daha başarısız yetersiz hissettirecektir ama aslında öyle değilsiniz.

Diyete dair en yaygın doğru bilenen yanlışlar neler?

Kas kütlesi var diye beslenmeyi, sağlıklı olmayı ve seksi olmayı bir formülle size verebileceğini düşündüğünüz kişilere itibar etmek en büyük yanlışlardan. Bunlara "detoksçu" ya da "diyetçi" diyebiliriz. Bu en sık yapılan hatalardan…

Yağların kötü olduğu, beslenmede çok katı kuralların olması gerektiği, acı olmadan karşılığını göremeyeceğimiz gibi çağdışı kalmış ve zoru ulvileştiren yaklaşımların tamamı aslında doğru bilinen yanlışlar diyebilirim. Gerçekten insanların psikolojisini ve ruhunu dikkate almayan hiçbir yaklaşımı hayatlarına entegre etmemeleri gerekiyor.Bunların doğru olarak tanımlanmaması gerektiğini düşünüyorum.

Popüler diyetler yeni bir sayfa açmıyor

Bir dilim yaş pasta aslında size kilo aldırmıyor ama 2-3 günde bir 2-3 dilim pasta yemek sizin mutlu olmadığınız bir vücut ağırlığında olmanıza neden olabilir. Onun için aile toplantılarında ya da arkadaşlarla geçirilen güzel bir yemekte pişman olmanız sizin kendinize karşı sorumlu olduğunuzu göstermez sizin kendinizi birazcık acı çektirmeye hevesli olduğunuzu gösterir. Onun için diyette pişman olmak, kaçamak yapmanın suç olduğuna inanmak doğru yapıldığı zannedilen yanlışlardır.

Bunun dışında en çok duyduğumuz cümlelerden bir tanesi de ekmek, gluten ve karbonhidratlarla ilgili olan komplo teorileridir. Sağlıklı bireylerde eksik karbonhidrat alımının vitamin mineral eksikliğine neden olduğu ve insan ömrünü daha fazla uzatmayıp aksine daha kısaltan beslenme yaklaşımları olduğu ile ilgili araştırmalar var.

Popüler diyetler yeni bir sayfa açmıyor beslenme konusunda. Her çıkan diyet türü ‘’İşte bu!’’ diye atlamamalarını şiddetle öneririm. Herhangi bir çay ve çorba ile ödem atma vs gibi hiçbir ürünle sağlıklı ve organ sağlığına zarar vermeden uzun dönemde kilo veremeyeceklerini söyleyebilirim.

Herhangi bir sihirli karışım sizin kilo vermenizi sihirli bir şekilde sağlamayacaktır. Bütün bunlar maalesef hayatımızda belli noktalarda doğru diye kabul ettiğimiz ama uyguladığımızda gördüğümüz gibi yanlış şeylerdir

Yorumlar (0)