"Kitap içimden neredeyse çağlayarak çıktı"

RÖPORTAJ 09.04.2021, 19:32 13.04.2021, 11:46
"Kitap içimden neredeyse çağlayarak çıktı"

Tiyatro , sinema ve dizilerle hayatımıza giren ve dramdan komediye her rolü üzerine yakıştıran nadir isimlerden biri Devrim Yakut. Şimdiler ise bir koleksiyoner titizliğiyle topladığı gündelik hayatın içindeki o sıradan, bir o kadar da sıra dışı hikâyeleri içeren Aklımın Aynalı Çarşısı kitabını okuyucuyla buluşturdu. Bizde usta isimle keyifli bir sohbet gerçekleştirdik..

Sizi heyecanla izlediğimiz filmlerden, uzun soluklu dizilerden ve tiyatro sahnelerinden tanıyoruz. Bunlar dışarıdan, mesleğiniz dolayısıyla atfedilenler... Peki siz kendinizi nasıl tanımlarsınız?

Zor bir soru bu... Ben sıradan biriyim. Öyle de kalmaya çalışan biri. Hepimizin bu kainattaki her şey kadar sıradan ama her birimizin parmak izimiz kadar da biricik olduğumuza inanırım. Kendimi de bu ikisinin dengesini bulmaya çalışırken, sıradan tarafa daha yakın bulurum. Özetle böyle tanımlayabilirim kendimi…

"YILMAZ ERDOĞAN KALEMİMİN FENA OLMADIĞINI SÖYLEDİ"

Kitabınızın ön sözünde, “Birazdan ömrü sahnelerde, setlerde geçtiği için en büyük hayalini gerçekleştirmeye bir türlü vakit bulamamış bir oyuncunun tabiri caizse ‘dünyanın durmak zorunda kaldığı bir zamanda’ gerçekleşmiş hayaline ortak olacaksınız,” diyorsunuz. Peki kitap yazmaya karar vermenizde neler etkili oldu?

Aklım erdiğinden beri büyük birkaç hayalimden biri günün birinde raflarda kendi kitabımı görmekti. Kâğıt kalemle, yazmakla arası hep iyi biri oldum. Ama ortaya bir ürün çıkarmak meselesi hep uzağımda duruyordu. Buna ne zaman bulabiliyordum ne de cesaret. Yıllar önce, bir sohbet sırasında Yılmaz Erdoğan, kalemimin fena olmadığını, yazmam gerektiğini söyledi. Ben de “Nasıl yazacağım, o çok başka bir disiplin.” dedim. “Her gün oturacaksın bunun başına.” dedi. “Bazen bir kelime bile yazmak mümkün olmayacak bazen de 10 sayfa yazacaksın. Ama başına oturmadan olmaz.” Bu cümle kulağımda kaldı hep. Pandemi hayatımızı esir alıp evlere kapandığımız dönemde ilk kez bu kadar boş olduğumu fark edince oturdum bilgisayarın başına. Sonra da kalkamadım zaten...

Ön sözde de bahsetmiştiniz bundan. Genel olarak endişe içinde olduğumuz bir dönemde yazmanın size iyi geldiğini söyleyebilir miyiz?

İyi gelmez mi? Beni alıp adeta başka bir evrene götürdü yazmak. Ne gün ne tarih ne mevsim hiç bir mefhumun olmadığı bir süreç yaşadım. Beni çok iyileştiren, ruhuma çok iyi gelen bir süreçti.

"ÖYKÜLERİN İÇİNDE BENDEN ÇOK İZLER VAR"

Kitabı okurken ister istemez, “Acaba yazarın hayatından esintiler var mı?” diye soruyoruz. Öykülerinizin tamamı kurgu mu yoksa kendinizden de esintiler var mı?

Olmaz mı? İnsan yaşayarak ya da tanıklık ederek öğreniyor, deneyimliyor hayatı. Öykülerin içinde benden çok izler var elbette. Ama neredeyse hepsini kurgulayarak yazdım. Gerçekle kurgu iç içe diyebilirim.

Aklımın Aynalı Çarşısı… Kitabı tam anlamıyla yansıtan bir isim olmuş. Bu ismin bir hikayesi var mı?

Olmaz mı? Sanırım en zoru isimdi. Öykülere tek tek isimler bulmakta hiç zorlanmadım diyebilirim. Ama kitabın adını bulmakta çok zorlanıyordum gerçekten. Onlarca isim geldi, yazdım, sildim... Sadece şunu biliyordum, içinde mutlaka ayna olan bir isim olacaktı. Ayna benim için çok güçlü bir metafor. Hem gerçeği tüm çıplaklığıyla gösteren, acımasız, bir o kadar da tuzaklı, tehlikeli... Karşılaştığım her olayın, her insanın bana ayna tuttuğuna inanırım. Ve o aynaya gerçekten bakmayı öğrenme sürecim hala devam ediyor. Bu bir de karşılıklı bir süreç. Siz size tutulan aynaya gerçekten bakmayı başardığınızda, birilerine ayna olurken de buluyorsunuz kendinizi. Bu karşılıklı ayna olma hali beni çok heyecanlandıran bir süreç... Sonra, kitabın sonuna doğru gelirken, aniden geliverdi bu isim. Ben listedeki tüm isimleri sildim. Küsurat ekibi de beğenince isim netleşti.

"YAZMAK MESELESİNDE ÇIRAĞIM HENÜZ"

Film ve dizi geçmişinize baktığımızda neredeyse hiç boşluk yok gibi... Kitap yazmak konusunda aynı tempoyu görecek miyiz sizden? Okuyucu yeni bir kitap için uzun süre beklemek zorunda kalır mı?

Hep söylerim, ben yazmak meselesinde çırağım henüz... Bu çıraklık evresinden öğrendiğim en önemli şey şu; yazmak özel bir disiplin ve zaman isteyen bir alan. Dolayısıyla, oyunculuktaki ritmime ulaşmam imkansız. İlk kitap içimden neredeyse çağlayarak çıktı, ikincisini yazmaya başladım ama daha sakin gitmek istiyorum. O yüzden bir süre vermek şu an için imkansız…

"BU YÖNÜMÜ GÖSTEREBİLMEK ÇOK ZAMANIMI ALDI"

Oyunculuğa da değinmek istiyorum. Siz komediye de, drama da aynı seviyede yakışan nadir isimlerdensiniz. Peki hangisinde yer almaktan daha çok keyif alıyorsunuz?

Bunu duymak ne güzel... Çünkü bu yönümü gösterebilmek çok zamanımı aldı. Türler arasında bir seçim yapmıyorum. Her iki türde de hikaye ve karakter çok önemli. Türden çok, meselenin ne olduğuyla ilgilenme gayretindeyim.

Perşembe akşamı yeni diziniz Camdaki Kız izleyiciyle buluştu ve iyi bir reaksiyon aldı? Diziye ve karakterinize dair ne söylersiniz?

Camdaki Kız, çok katmanlı, her karakterin güçlü hikayelerinin olduğu bir iş. Ben insan davranışlarının ve onların kökenlerinin, nedenlerinin peşine çok düşen biriyim. O yüzden psikoloji üzerine okumalar yapmayı çok seviyorum. Gülcihan da göründüğünün ardında hüzünlü hikayesi olan bir karakter. Umarım öyküsünü izleyene aktarmayı becerebilirim.

"ARKADAŞLARIM HARİKA İŞLER ÇIKARIYORLAR"

Camdaki Kız kitabının da yazarı Gülseren Budayıcıoğlu'nun eserlerinden uyarlanan diğer dizileri izliyor musunuz? Masumlar Apartmanı, Kırmızı Oda gibi diziler arasında sevdiğiniz takip ettiğiniz var mı?

Ben içinde olduğum tempo yüzünden, neredeyse hiçbirşeyi düzenli izleyemiyorum ne yazık ki. Ama yeni başlayan her işin ilk ya da iki bölümünü muhakkak izlemeye gayret ediyorum. Masumlar Apartmanı ve Kırmızı Oda’da da aynı şey oldu. Her iki işte de arkadaşlarım harika işler çıkarıyorlar. Darısı bizim başımıza…

9 Nisan'da da Sen Hiç Ateş Böceği Gördün mü? Netflix'te yerini aldı ve büyük de ilgi gördü. Çekim süreci nasıl geçti?

Öyle bir hikaye ve öyle bir ekiple çalıştık ki, bitmesin istedik...

Tiyatro oyunu ve kitap uyarlamaları için ne düşünüyorsunuz, sizce sayıları daha fazla olmalı mı?

Sayıları daha fazla olmalı diyemem, hep nitelikle ilgilenmeye çalışıyorum çünkü. Hikayenin kaynağını nereden aldığının bir önemi yok, nasıl anlatıldığının ve ne dediğinin önemi büyük. Ama şunu söylemeliyim, bir roman ya da oyun uyarlamasıyla karşılaştığınızda ,öykünün tamamını baştan bilmek, oyuncuya da reji ekibine de çok iyi kılavuz oluyor. Sözü edilen dünyayı da rolü de inşa etmek açısından çok kıymetli...

"BU KİTABA KALBİMİ KOYDUM TÜM İÇTENLİĞİMLE"

Aklımın Aynalı Çarşısı’nda yer alan öyküleri sahnede görecek miyiz? Böyle bir düşünceniz var mı?

Bilmiyorum ki... Benim böyle bir düşüncem yok. Ama birileri yapmak isterse neden olmasın?

Son olarak okurlarınız için neler söylemek istersiniz?

Öncelikle çok heyecanlı olduğumu söylemeliyim. Beni yıllardır sahnelerden, sinema ve ekranlardan tanıyan seyircimle gerçekten baş başa kalacağımız bir fırsat Aklımın Aynalı Çarşısı. Bu kitaba kalbimi koydum tüm içtenliğimle. Dilerim kalbim, kalplerine dokunur. Bu kitabı okuyan, okuyacak herkese kalpten sevgilerimi yolluyorum…

Yorumlar (0)