Öztürk: “Oynadığım projelerin işe yarar olmasını hayal ediyorum”

Dobrinja’da Düğün oyununda tek kolunu kaybetmiş Asım karakterine hayat veren Buğrahan Öztürk’le oyunculuk serüvenini, oyunu ve hayallerini konuştuk. Öztürk; “Oyunculuk sadece beni ilgilendiren bir şey değil. Oynadığım projelerin işe yarar olmasını hayal ediyorum. Biri izlediği zaman onun için kapı açsın isterim” diyor.

RÖPORTAJ 02.02.2025, 18:30 02.02.2025, 23:31
Öztürk: “Oynadığım projelerin işe yarar olmasını hayal ediyorum”

İnsanların birbirlerinin üstüne basarak kendini var etme savaşı verdiği dünyada, senin hayatını kolaylaştıran, sırf içinden geldiği için sana çiçek alıp gelen, hayallerine ortak olan, teknolojiden nefret ettiğin için sana yardım eden, seçilmiş ailenin bir bireyi olan arkadaşınız varsa kendinizi şanslı sayabilirsiniz. Benim şansım da Buğrahan Öztürk… 14 yıl önce Bloomberg HT’de hazırlayıp sunduğum Yerli Dizi programında editörlük yaptığı günden beri arkadaşız. Daha sonra mesleki olarak yollarımız ayrılsa da arkadaş olarak gönüllerimiz birleşti. Buğra reklam sektöründeyken içine oyunculuk ateşi düştü ve eğitim almaya karar verdi. Yalan yok, ilk itiraz edenlerden biriydim. Çünkü Türkiye’de oyuncu olmak için yetenek yetmiyordu. Çok zorlu bir mücadele içerisine girecekti. Ancak Buğra’yı vazgeçirme tekniklerimin hiçbirine takılmadı, sadece kendisine ve içinden gelen sese inandı. Eğitimler aldı, kurslara gitti, özel derslere katıldı. Geçtiğimiz günlerde de bana bir davetiye atıp Cyrstal Academy’nin sahneye koyduğu, Celal Eldeniz’in süpervizörlüğünü üstlendiği, Nesrin Kazankaya’nın kaleme aldığı, Alya Çelik, Buğrahan Öztürk, Damla Karadağ, Dicle Kızılkan, Osman Yazoğlu ve Tibet Serter’in rol aldığı ‘Dobrinja’da Düğün’ oyununun prömiyerine davet etti. Hem merakla, hem de önyargıyla izledim oyunu… Asım karakterine hayat veren Buğrahan Öztürk’ün karakteri yorumlayışını gördükten sonra da yüzümde bir tebessüm oluştu ve önyargılı halim uçup gitti. O nedenle bu hem bir utanma, hem de gurur röportajıdır. Karşınızda inancın ve çok çalışmanın karşılığını veren Buğrahan Öztürk… 

"OYUNCULUK BUNU NE KADAR İSTEDİĞİNLE ALAKALIDIR"

  • Benim için gelecek vaat eden bir program editörüydün Buğra. Birlikte çalışmayı da en sevdiğim kişiydin. Sonra bir gün geldin ve "Ben oyuncu olmak istiyorum" dedin. Neydi seni editör olma hayalinden vazgeçiren duygu? Çocukluk hayalin oyuncu olmak mıydı?

Çocukken yaptığım taklitler, ezberler vardı. Mesela Devekuşu Kabare’nin Deliler oyununu ezberleyip aileme oynardım. Hayatım boyunca o ışıklı dünyayı, televizyonu ve sinemayı çok sevdim. Radyo-televizyon ve sinema okurken de bu dünyanın bir yerinde olmak istiyordum. Okuldan mezun olduğumda ise planım sanat yönetmeni olmaktı. Bir şeyin madde olarak ortaya çıkması ve görünür olması benim materyalist tarafım için daha tatmin ediciydi. Sonra yol beni televizyona götürdü, orada editör ve yönetmen yardımcılığı yaptım. Hatta seninle birlikte çalıştık. Beni yönetmen yardımcısı yapan yapımcıya başta çok kızmıştım. Bugün burada olmamın sebebi o işi yapmam. Çünkü televizyonu bırakıp reklam sektöründe yönetmen yardımcılığı yapmaya başladığımda 27 yaşındaydım ve bana “Buğra elin, yüzün düzgün, küçük bir rol var. Sen oyna” dediler ve kamera önüne attılar beni. Aslında televizyonda çalışırken de kamera önüne geçmem teklif edildi ama ben hiç istemedim. Nasıl oldu da reklamda “Küçük bir rol var, gel sen oyna” dediklerinde kabul ettim, ben de bilmiyorum.

  • Az önce kamera karşısına 27 yaşında geçtiğini söyledin ve aklıma getirdin. İnsan 27 yaşında varoluşsal bir sancı yaşıyor. 30 yaş gözümüzde çok büyütülüyor ve 30'a 3 kaldı ve hala ne yapmak istediğimi bilmiyorum duygusu insanı savuruyor. Senin oyunculuğu seçme kararın da 27 yaşına denk geliyor...

Kesinlikle haklsın! 27 yaş benim için de çok buhranlıydı. Ne yapmak istediğimi aradığım dönemlerdi. Mesela ilk reklamda oynadığımda sadece görünür olmak hoşuma gitti. Yönetmen yardımcılığının yanında oyunculuktan da para kazandım. Hala olayın manevi tarafının farkında değildim.

  • Ne zaman fark ettin?

Birkaç repliksiz reklamda oynadım ama yönetmen yardımcılığına da devam ettim. Bir reklam için gelen kadın oyunculara deneme çekiminde oyun vermek için kamera önüne geçtim. Bu anlar kayda alındı. Marka yetkilileri kadın oyuncuyla birlikte beni de seçtiler. Repliğimin olduğu, uzun göründüğüm, broşürlerde yer aldığım bir reklamdı ve hala ne yaptığımın farkında değildim. Sonra patronum Seda Özdemir, "Buğra, insanlar konservatuvarlarda okuyor ve buralara gelip sıraya girip deneme çekimine giriyor. Sen hiçbir şey yapmadan bir reklamda oynadın. Bunu değerlendirmen gerekiyor” dedi. İtiraz ettim, oyunculuk yapabilmek için konservatuvar okumadığımı ve gerekli donanıma sahip olmadığımı söyledim. Çünkü mükemmeliyetçi biriyim ve eğitimin öneminin fazlasıyla farkındayım. Patronum Seda Özdemir “Bu iş ne kadar iyi yaptığın ya da ne kadar eğitim aldığından önce bunu ne kadar istediğinle alakalıdır. Bunu sorgula” dedi. Bunu düşündüm ve Seda Özdemir beni zorlayarak oyunculuk eğitimi almak için ikna etti. Studio Oyuncuları’ndan ve Şahika Tekand’dan eğitim alarak oyunculuğun öğrenilebilir bir şey olduğuna ikna oldum. Hatta bir noktada derslere yetişmekte zorlandığım için işimden istifa ettim. Sadece oyunculuk derslerine kanalize oldum.

  • Türkiye'de insanların birbirine en çok kurduğu cümle "Yapamazsın" iken Seda Hanım'ın tavrı ne kadar cesaretlendirici...

Değil mi? Ona ne kadar teşekkür etsem az... Beni bu yolda oradan oraya savuran hayatıma dokunan herkese teşekkür ediyorum hep... 

"DEMLENMEM GEREKİYORDU"

  • Bana gelip “Oyunculuğu bir meslek olarak seçtim” dediğinde suratımdaki ifadeyi hatırlıyor musun?

Evet!

  • Dünyanın en mutsuz insanına dönmüştüm. Başka arkadaşlarının da benzer tepkiler verdiğini biliyorum. Bizim suratımızdaki ifade seni korkutmadı mı?

Korkuttu  ve o korku hala devam ediyor. Çünkü oyunculuk kolay bir meslek değil...

  • Peki, bu yol kaç sene sürdü?

1.5 yıl Stüdyo Oyuncuları’ndan eğitim aldım. Sonrasında Saim Güveloğlu’nun Meisner Atölyesi’ne katıldım. Ardından Chubbuck Atölyesi’ne başladım ama pandemi oldu ve yarım kaldı. Eğitimler almama rağmen kendimi hep eksik hissediyordum. Oyunculuk yapmaya ikna olmuştum ama hala nasıl yapacağımı bilmiyordum. Hissim tamamen buydu. Ta ki Celal Eldeniz’le çalışmaya başlayana kadar... Ses eğitimi için araştırma yaparken Crystal Academy ve Celal Eldeniz’i buldum. Amacım ses eğitimi almaktı fakat oyunculuk eğitimi verdiğini de öğrenince görüşmeye gittim. O görüşmede o kadar ikna oldum ki, ben bugüne kadar bir sürü eğitim aldım demeden sıfırdan oyunculuk eğitimi almaya karar verdim. Üç kur geldiğim eğitim yaklaşık 2 sene sürdü. Soruna gelirsek, 7 yıldan uzun bir süredir eğitim alıyorum. 

  • Tipik bir Buğra budur. İnsanlar iki ay kursa gidip ekran önüne atlar ama sen en az iki konservatuvar süresi kadar eğitim almazsan için rahat etmezdi...

(Gülüyor.) Öğrendiklerimi hazmetmem, demlenmem gerekiyordu.

"ALKIŞ ALMAK BAMBAŞKA BİR MUTLULUK"

  • Oyunculuk hayal ettiğin gibi bir şey mi?

Hayal ettiğimden daha güzel! İzleyici olarak da hep alkış anından çok etkilenirim ve mutlu olurum. Yer değiştirip sahnede alkış almak ise bambaşka bir mutluluk.

  • Televizyondan gelen birisin ve o alanda inanılmaz bir çevrende var. Senin için daha kolay bir yol olabilirdi. Neden önce tiyatro yapmak istedin?

Celal Eldeniz'le çalıştığım üç dönem boyunca sadece ses ve oyunculuk eğitimi almadım. Senaryo, yönetmenlik, dans ve daha fazla şey üzerine çalıştık. Ve ben bir oyuncunun kendisini tanımasının ne kadar önemli olduğunu öğrendim. Bir oyuncunun enstrümanı olan bedenini açması, tanıması tabiri caizse akort etmeyi öğrenmesi çok hassas ve oyunculuk için çok önemli bir süreç. Celal Hoca'dan bunun ne kadar kıymetli olduğunu öğrendim. Crystal Akademi'de eğitim alan birkaç arkadaşlarımla öğrendiklerimizi tecrübe etmenin yolunu ararken Celal Eldeniz Hoca'mızın desteğiyle tiyatro oyunu sahnelemeye karar verdik. Celal Eldeniz tecrübesiyle maddi ve manevi yanımızda oldu.

  • Dobrinja’da Düğün 20 yıl önce oynanan, ödüllü bir oyun. Ve metni gerçekten çok sağlam. Siz neden bu oyunu seçtiniz? 

Metni Celal Hoca'yla beraber seçtik. Oyun Yugoslavya'daki iç savaşı anlatıyor. Ve o gündne önce de, sonra da, şimdi de maalesef savaş dünyanın gündeminden düşmüyor. 30 yıl önce Avrupa’nın göbeğinde nasıl böyle bir vahşet yaşanmış diye hayret ederken, aslında hala aynı şey burnumuzun dibinde yaşanmaya devam ediyor. Savaş, kardeş, arkadaş, dost dinlemiyor. Kardeşi kardeşe kırdıran bir savaş Yugoslavya Savaşı. Türkiye’de de bu kadar göçmen sorunu varken, bizim de göçmenlere karşı tavrımız milliyetçilik üzerindenken tam zamanı diye düşündük. Yugoslavya’da bizim gibi farklı etnik grupların ve dinlerin bir arada huzurla yaşadığı bir ülkeyken, ayrışmaya gitmesi ibretlik. Bu mesele hala güncelliğini koruyor. Çünkü duygudaşlık ve din ortaklığmız var. Özdeşleşebileceğimiz bir durum var. Aslında bugün biz doğru hareket etmezsek, o tarafa doğru gittiğimizi de gözler önüne seren bir derdi var. 

"IŞIKLARIN ALTINDA OLMAK İSTEDİĞİM KONUSUNDA EMNİM"

  • Oyunda Asım çok dişi bir rol. Tek kolu olmayan bir karakteri oynuyorsun ve bu senin ilk oyunun Buğra… Sen mi bu karakteri oynamak için ısrar ettin?

Oyunu okuduğumda Asım olmaya gönüllü oldum. Ekip arkadaşlarım ve süpervizörümüz Celal Eldeniz de ikna oldu. Karakterden çok korktum. Sık sık "Neyine güvendin Buğra?" dedim kendi kendime. Kolumu nasıl saklayacağımın yollarını aradım. Hiç oynatmadan nasıl duracağım, izleyici kolumun olmadığına nasıl inanacak diye gözüm korktu. Çalışmaya başladıkça fiziksel zorlanma bana iyi geldi. Sürekli hareketsiz bırakmaya çalıştığım bir kol dikkatimi dağıtmaktansa dikkatimi toplamamı sağladı. 

  • Her oyuncu belli bir duygusunu oynadığı karaktere yükler. Sen Asım'ın kolunun olmamasına hangi yoksunluk duygunu yükledin?

Babamı koydum. Ne düşünmeme, ne de bu duyguyu aramak için zaman harcamama gerek vardı. Onun yokluğu babamdı.

  • Bundan sonra hedefin ne?

Güzel bir ekip olduk. Önümüzdeki sezonda oynamaya devam etmek istiyoruz. Yolumuz ve izleyicimiz uzun bence. İşe yarar br şey yapmak istiyorum. Oyunculuk sadece beni ilgilendiren bir şey değil. Oynadığım işlerin, projelerin işe yarar olmasını hayal ediyorum. Biri izlediği zaman onun için kapı açsın isterim…

  • Çalışmak istediğin yönetmenler var mı?

Bir Pelin Esmer filminde oynamayı çok isterim. Seren Yüce’yle çalışmayı da... Çoğunluk çok sevdiğim bir filmdir. Beni heyecanlandıran daha pek çok yönetmen var tabii. Televizyona gelirsek bir Mahinur Ergun hayranlığım var. Çocukluğumdan beri yazdığı ve çektiği işleri takip ederim. Bir gün bir Mahinur Ergün işinde oynamak da hayalim...

  • Emin olduğun ne var?

Televizyonculuk yaptığım zamanlarda bu ışıklı dünyanın bir yerinde olmak istiyordum. Şu anda ışıkların altında olmak istediğim konusunda eminim.

Yorumlar (0)