09.06.2020, 13:32

Senarist yapımcı ilişkisi

Sinan Biçici yazdı geçen... Kendisi de bir senarist. Yazının başlığı da, mesajı da “senaryo önemli ama senarist önemsizdir”.

Senaristlerin önemsiz olduğunu düşünmek en hafif tabirle cahilce bir yaklaşım olacağından ve yapım endüstrisinin temel oyuncusu olan yapımcılar da cahil insanlar olmadıklarıdan ben bu cümleyi şöyle okuyorum: Senaristlerimiz kendilerini “önemsiz” hissediyor ya da hissettiriliyor.

Peki yapımcılar neyi yanlış ya da eksik yapıyor da yazarlarımız böyle düşünüyor?

En nihayetinde senaryo bir eser. Yazarı da bir sanatçı. Aslında senaryo yazma sanatını konuşuyoruz ve yazarlar birer sanatçıdır. Senaryo olmadan çekim olmaz. Ne oyuncular, ne yapım ekibi, ne de yönetmen senaryo olmadan mesleklerini icra edemez. Öyleyse her şeyin başı senaryo. Dizinin, filmin hammaddesi senaryo.

Peki bizdeki dizi yapım endüstrisinin temel dinamiği her hafta 120-130 sayfalık senaryo üretmek üzerine kurulu değil mi? Senaristlerden her hafta yaratıcılıklarını kaybetmeden, temponun düşmediği ve içinde en az 2 bölüm finali barındıran içerikler üretmelerini beklemiyor muyuz?

Bunun başarabilen yazarlarımız sanatçı oldukları kadar aslında sihirbazlar da. Çünkü becerdikleri mucize, başka bir şey değil.

Ben masanın hep karşı tarafında oturmuş bir profesyonel olarak meseleyi kendi adıma yorumladığımda konuya şöyle bakarım:

Bölüm başı hatırı sayılır ücretler ödeniyor senaristlere.

Çoğu senarist yurt dışı satışlardan pay alıyor.

Yapımcının üzerine düşen başka bir şey var mı? Tabii ki var.

Senaryo ekibiyle diğer kreatif ekip, yönetmen ve oyuncuların ahenkli çalışması için ortam sağlar. Senaryoda yapılması istenen değişikliklerin (TV kanalı, yapım evinin drama bölümü, yönetmen bu tür taleplerde bulunabilir) senaristle doğru lisan ile paylaşılmasını sağlar. Sonuçta revize edilecek olan bir eser ve bu revizyonlar mekanik bir şekilde yapıldığında eser ruhunu kaybeder. Revizyon talebine esas nedenleri ve fikirleri aktarır. Yani doğru iletişim ve doğru çalışma şeklini ortaya koyar yapımcı.

Bundan fazlası beklentiye girer, subjektif bir yaklaşım olur. Çünkü yapım bir ekip işi ve de herkes atom saatinde çalışmak ve yaşamak zorunda.

Peki yukarıda saydıklarım yapılıyorsa senarist hala kendini “önemsiz” hissetmeli midir?

İyileşmeye açık, gelişmeye açık çok fazla iş yapma yöntemimiz ve teammüllerimiz var. Bunları ancak el birliğiyle ve diyalogla geliştirebiliriz.

Senarist ve yapımcı ayrı 2 taraf değil; tam tersi bir bütünün ayrışamayacak 2 parçasıdır. Aynı yönetmen veya diğer bileşenlerle olduğu gibi.

Bir de kazançtan pay istemek bana göre haktır. Telif bunun için var.

Ancak;

Zaman zaman unutulduğu için hatırlatmakta fayda görüyorum. Ortaya çıkan dizinin, filmin yani eserin bir mal sahibi yani mülkiyet sahibi var. Yapımcının tasarrufu da en az senaristin “telif” hakkı kadar haktır. Yeter ki iyi niyet esaslı, doğru ve samimi ticari birliktelikler kurabilelim.

Yorumlar (0)