01.05.2020, 10:06

Sibel Kekilli’yi kendi vatanından sürdük

Kendisiyle tanışmam 2004 yılında oldu. Etkisinden uzun süre kurtulamadığım bir filmin başrol oyuncusuydu. Bizden biriydi ama değildi... Bambaşkaydı, çemberin ne içinde ne de dışındaydı aslında. Fatih Akın’ın ‘Duvara Karşı’ filminde arada kalmışlığın hikayesini bir kadın olarak gözler önüne seriyordu. Alamanya acı vatan hikayesinden yola çıkarak kendi hayat hikayesine tutunma çabasında olan ve özgürlüğü için savaş veren bir kadını oynuyordu. Karakterin adı Sibel’di, filmle birlikte ilk kez gördüğümüz ve daha sonra hayatını didik didik edeceğimiz oyuncunun adı da Sibel’di, Sibel Kekilli adında genç bir kızdı.

Özgürce yaşamak isteyen bir kadının Türk-Alman toplumu arasında sıkıştırılmış bir hayatın, içindeki duvara toslarken duvara karşı durma mücadelesi hepimize tokat gibi çarptı. Doğuştan kaybeden olan iki insanın birbirlerine tutunma çabalarında yaşadıkları, kendileri ile yüzleştikleri, kaderlerini yeniden yazmak istedikleri aşkla yapılan bir yolculuktu ‘Duvara Karşı.’ Film beni çok etkiledi.   

Herkes geçmişin peşindeydi

Bu film ile birlikte rolün kendisinden çıkarak ilk kez gördüğümüz bu kadını, Sibel Kekilli’yi merak edecektik. Kimdi ve hikayesi neydi, Türkiye’ye gelecek miydi? Film Türkiye’de gösterime hazırlanıyordu. ‘Duvara Karşı’ filminin basın gösterimi ardından da basın toplantısı düzenlenecekti. Sibel, Türkiye’ye kendi vatanına gelmeden önce çoktan hikayesi gelmiş ve ahlak bekçileri olarak çoktan kendisine yargısız infaz yapmıştık bile. O dönemler TV8’de ‘Yeni Vizyon’ adında bir program yapıyorduk ve filmin basın gösterimi olacağı saatlerde canlı yayınımız vardı, filmin oyuncuları ile programa bağlantı yapmaya karar vermiştik. O bağlantıdaki muhabir bendim.

Başta Fatih Akın olmak üzere Sibel Kekilli de yayınıma katılacaktı. O gün çok anlamlı bir gündü, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ydü ve stüdyo konuklarımız rahmetli Yıldız Kenter ve Arzum Onan’dı. Hayatın tesadüfü bu ya; bir kadın olarak Sibel’i yerden yere vuran Türk medyasının varlığında biz Dünya Kadınlar Günü’nü Sibel Kekilli ve film ekibiyle birlikte de kutlayacaktık.

Basın toplantısının yapılacağı yerde en ünsüz televizyoncu bendim, katılım çok fazlaydı ve neredeyse bütün medya oradaydı. İlk canlı yayınım olacağı için kuytu köşede bir yer bulabildik kendimize ve canlı yayın için hazırdık. Oyuncularla yayını menajer Ayşe Barım benim için ayarlamıştı ve çok mutluydum, kendisine yıllar sonra yine teşekkür etmek isterim. Son anda tepkilerden korktuğu için Sibel Kekilli’nin yayına çıkmayacağı haberi geldi, sadece basın toplantısına katılacaktı. Elbette herkes filmden de öte Sibel’in ‘kirli’ diye nitelendirdikleri geçmişinin peşindeydi ve neredeyse bu geçmiş o muhteşem filmin önüne geçmişti.

Katıldığı ilk ve tek yayın oldu

Yayın için son hazırlıkları yaparken asansörden Sibel çıktı ve birden cesaretle Sibel’i filmi için tebrik ederek söze başladım. Farkında olmadan gözlerim ile seni anlıyorum demiş olmalıyım ki, yayına çıkmayı kabul etti ama bir şartla, geçmişine dair hiçbir soru sormayacaktım. O gün yayınıma Fatih Akın, Sibel Kekilli, Birol Ünel ve Güven Kıraç katıldı. Elbette verdiğim sözü onca baskıya rağmen tuttum. Filmin dışında hiçbir şey sormadım ve Dünya Kadınlar Günü’nü hep birlikte kutladık. Yayından sonra Sibel basın toplantısına katılmaktan vazgeçti; çünkü ürkekti, korkuyordu ve duygusal dünyası geçmişi ile yargılanmayı kaldıramazdı. Türk televizyonlarında ilk ve tek katıldığı yayın oldu, tek görüntüsü bizdeydi. Alman kanallarından Türk televizyonlarının ana haber bültenlerine kadar her yerde benim yayınım vardı. Ne mutlu ki bana o görüntülerde Sibel’in geçmişine dair sorular yoktu, ağızlarından su akanlara istedikleri malzemeyi vermemiştik.

350 kişi arasından seçildi

Sibel Kekilli ile tanışma hikayem böyle başladı ve sonrasında da tanışıklığımız devam edecekti. Bir kadın olarak kadın dayanışmasında içim rahattı. Sibel yıllar sonra Cumhuriyet Gazetesi Pazar eki için yaptığım röportajda Fatih Akın’ın role kendisini seçme hikayesini ve hayatının değişmesini şu cümlelerle anlatacaktı:

“Fatih Akın, Duvara Karşı’da oynayacak bir oyuncu arıyormuş. Ben de bir arkadaşımla cast seçmelerine katıldım. Beni 350 kişi arasından seçti. Onun istediği cesaretli ve özgür bir kişiymiş ama hep kuralları olanlar çıkmış karşısına, beni görünce "İşte aradığım bu" demiş. Bence oyuncunun kuralları olmamalı. Soyunmam, sevişmem gibi kurallar çok saçma. Hayatın içinde hepsi var ve hayatı izleyiciye en iyi şekilde vermelisin. Her şeye, hayata sırtımı döndüğüm bir anda, ne yapacağımı bilmediğim bir zamanda karşıma Fatih Akın çıktı. Büyük bir şans. Yoksa oyunculuğu hiç düşünmüyordum.”

Sibel Kekilli’yi ve hiç kimseyi geçmişiyle yargılayamazsınız, o kişinin zorlu hayat yolculuğunu ve şartlarını bilemezsiniz. Yaşam herkes için eşit şartlarda değildir ve bazen ekmek parasını kazanmak için başka yollarda bulabilirsiniz kendinizi. İstediğiniz hayatı yaşayabilmek ve yeni bir hayat kurabilmek için geçmişi kapatmak istersiniz ama insanoğlu acımasızca size o defteri kapattırmak istemez. Sibel’in geçmişte erotik filmlerde oynama hikayesini kendi hikayenize bakarak bir bırakın isterseniz; çünkü o kaç yüzlü olduğunuz bilinmeyen kötü insanlar kendi porno filmlerinizi gerçek hayatta oynuyorsunuz aslında farkında değilsiniz, bilmem anlatabildim mi? Bir kadının hayatına girip çıkmak ve kendisinde her şeyi mubah gören erkekler, porno filmler izleyerek ertesi gün kendinizi temize çektiğinizi zannediyorsunuz ya, yazık farkında değilsiniz kendi ahlaksızlığınızın ve kirletilmiş dünyanızın...

Yeniden doğdun Sibel!

Sibel maalesef uzun süre yargılamalar bitmediği için Türkiye’ye gelemedi. Bir sonraki gelişi Altın Portakal’da En İyi Kadın Oyuncu ödülü kazandığı ‘Eve Dönüş’ filmiyle oldu. Uzun süre sonra geldiğinde buluştuk, sohbet ettik ve röportaj yaptık. “Artık yeni bir sayfa açıldı hayatında ‘Duvara Karşı’ ile Altın Ayı kazandınız, ‘Eve Dönüş’ filmi sana ödül getirdi” dediğimde şu cümleleri kurdu;

“Evet, yepyeni bir sayfaydı benim için... Altın Ayı'yı kazandığımızda çok mutsuzdum, hüzünlüydüm. Bir tuhaf hissettim kendimi. Taksiye bindim ve ağladım, çok... Mutluluk beni korkutuyor, neden bilmiyorum... ‘Yeniden doğdun Sibel, öğrenmen gerekiyor hayatın içinde mutluluk da var, mutsuzluk da’ dedim kendime... Sonra yavaş yavaş tadını çıkarmaya başladım başarıların. Ben her işe ruhumu veriyorum. ‘Eve Dönüş’ün çekimlerinde de çok etkilendim, çok ağladım...”

Sibel oyunculuğunu çoktan kanıtlamıştı, öyle bir derdi de yoktu. O sadece ‘Duvara Karşı’ filmiyle başlattığı yeni hayatında çok sevdiği oyunculuk mesleğini yapmak istiyordu. Oynadığı projelerden ulusal ve uluslararası ödüller almaya da devam ediyordu. Türkiye onu bir türlü geçmişinden dolayı ödüllendirmeyi başaramıyordu, her geldiğinde mutlaka üzülerek ayrılıyordu vatanından. Bilmediği ülkesini tanımak ve sevmek istedikçe duvarlarla karşılaşıyor, vatanı onu bir türlü bağrına basmıyordu. Çünkü içinde ahlaktan sorumlu bekçiler vardı, peşini bırakmıyordu. Sibel Kekilli kendi yurdunda sürgün yaşamak istemedi ve artık bu ülkeye gelmeyecekti. Ama değişen Türkiye’de sosyal medyada patlak veren teşhirci hayran kitlesini çoğaltırken ve bunun üzerinden para kazanıp ünlü olurken, Sibel’e ise sosyal medyada bile rahat vermeyip onu tamamen küstüreceklerdi. İkiyüzlülük insanlarda kişiye göre değişen hallerde devam edecekti. Ahlak ölçütümüz işimize geldiği gibiydi!

Kadına karşı şiddete “Dur” diyor

Sibel Kekilli ‘Duvara Karşı’ filmi sayesinde o dönem Almanya’nın en önemli 100 kişisi arasına girmeyi başardı. Bu filmden sonra oynadığı her proje ses getirdi ve oyunculuk kariyeri başarılarla devam etti. Oynadığı karakterlere ruhunu verdi ve her projesinde oyunculuğu ile kendinden söz ettirdi. Yüzünde bir hüzün vardı, ufak tefek bir kadındı ve farklı enerjisiyle dikkat çekiyordu. Oyunculukta sınırları yoktu, oysa kendisi bir o kadar kız çocuğu gibi çekingen ve ürkekti. O sadece senaryonun içinde oynamayı seviyordu, gerçek hayatta hiç oynamıyordu. Olduğu gibi, içinden geldiği gibi, inandığı gibi yaşıyor, davranıyor ve öyle konuşuyordu. Hep olmak istediği yerde durmayı seçti, az seçilen yolda sadece kendisi ile olduğunu, yalnız olduğunu kabullenmişti. Kadına karşı psikolojik ve fiziksel şiddetin, ayrımcılığın hep peşinde oldu, sosyal sorumluluk projelerinde kadının güçlü olması adına çalıştı. Sibel Kekilli, kâr amacı gütmeyen kadın hakları kuruluşu Terre des Femmes bünyesinde, kadına karşı şiddetin durdurulması için çalışmalar yapmaya devam ediyor.  

Uzun bir süre Sibel’in peşini bıraktık, kendisiyle uğraşmaktan vazgeçtik. Ara ara yılda bir haberlerini gördük, çok uğraşmadan geçtik. Halbuki o herkesin ilgileneceği büyük bir proje ile geri dönecekti, farkında bile değildik. Dünya ondan haberdar olacak onu konuşacaktı. Yayınlandığı tüm ülkelerde ilgiyle izlenen Amerikan dizisi ‘Game of Thrones’da Shae karakterini Sibel Kekilli canlandıracaktı. Bu durumda geçmişinden geleceği göremeyen bize tabir-i caizse argo olarak kapak olacaktı.

Game of Thrones da oynadı

Sibel Kekilli ‘Game Of Thrones’ dizisi ile oyunculukta sınırları aştı ve dünyada çok önemli bir yere yerleşti. Tüm dünyanın konuştuğu dizide yer almak büyük bir başarıydı. Ve bu başarıya bedeller ödeyerek, acılar çekerek ulaştı oyuncu. Biz içinde kopan fırtınaları bilmiyoruz çünkü hiç hayatına dair samimi itiraflarda bulunmadı, özel hayat konusunda hep gizli kaldı. O hep oyunculuğu ve projeleri üzerine konuşmak istedi. Kendi hayatını yeniden kendi yazdı Sibel Kekilli ve işte bu nedenle onu alkışlamak ve anlamak çok değerli, çok önemli. Başkalarının eline bırakmadı hayatını. Ne kadar güçlü bir kadın duruşu ve ilham verici.

İyi ki varsın!

Geçtiğimiz günlerde yıllar sonra Fatih Akın’dan Sibel Kekilli ile ilgili itiraf geldi, şunları demiş Akın: “Sibel'i ben seçtim. Almanya'daki Türk oyuncular çıplaklık var diye kabul etmediler. 'Ablam kızar' dediler. Ben de 'erotik alanda Türk oyuncu yok mu?' dedim. Sibel'den bahsettiler. Ama ben Sibel'i erotik geçmişinden ötürü değil, en iyi oyunculuğu verdiği için seçtim. Kamera önünde rahat olması da artıydı. Kabiliyetliydi yani, geçmişi beni ilgilendirmez.”

Fatih Akın’dan yola çıkarak aklıma düştü Sibel. Onu anlamak için çaba sarf etmedik, ötekileştirdik ve yıllardır ona karşı linçimiz hiç bitmedi. Kendisi ile zaman geçirmiş biri olarak onun kalbini gördüm, keşke siz de görebilseydiniz. Umarım bir gün kalbini kazanırız ve bize küslüğü biter. İyi ki varsın Sibel Kekilli!

Yorumlar (0)