26.07.2025, 09:45

"Yanıyoruz. Çünkü hâlâ yakıyoruz."

Anız yakımı sadece tarla değil, ormanı da kül ediyor.

KIVIlLCIMDAN FELAKETE

Yaz aylarında tarlalarda yakılan bir anız, rüzgârla onlarca kilometre ötede bir ormanı kül edebiliyor.

Yasalara rağmen hâlâ süren bu alışkanlık, sadece toprağı değil, geleceğimizi de yakıyor.

BU DUMAN SADECE ORMANI DEĞİL, BİZİ DE SARDI

Yine yaz mevsimi...

Ve yine yangın haberleriyle baş başayız.

Ama artık yalnızca doğa değil, biz de bu yangınların içindeyiz. Ağaçlar, hayvanlar, toprağın hafızası, havadaki her parça yanıyor. Bu sadece bir çevre meselesi değil; aynı zamanda toplumsal bir kırılma noktası.

Her yıl benzer haberlerle sarsılıyoruz. Ve her seferinde bir şeyleri eksik konuşuyoruz.

İşte bu yazı da, bu eksiklerden biri için kaleme alındı: Anız yakımı.

Oysa orman yangınlarının tek bir nedeni yok. İhmal, dikkatsizlik, iklim krizi, enerji hatları, hatta cam şişeler bile bu yangınların çıkışına sebep olabiliyor.

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın açıklamalarına göre anız yakımı, tüm yangınların yaklaşık %7’sinden sorumlu. Bu oran ilk bakışta küçük görünebilir. Ama benim gözlemim şu ki; etkisi rakamından çok daha büyük. Çünkü anız yangınları, özellikle rüzgârlı ve kuru havalarda ormanlara sıçrayarak felaketin fitilini ateşleyebiliyor. Ve çoğu zaman, bu yangınların nereden başladığını tam olarak bilemiyoruz. İşte tam da bu yüzden, “küçük bir oran” gibi görünen bu nedenin, büyük bir sonuç doğurduğunu unutmamalıyız.

GÖZ GÖRE GÖRE GELEN YANGINLAR

Bu konuyu yalnızca masa başında araştırmadım. Son bir iki ay içinde yaptığım seyahatlerde, hem gündüz hem gece, birçok tarlada hâlâ anızların yakıldığını gözlerimle gördüm. Yükselen dumanı, rüzgârla dans eden kıvılcımları, kontrolsüz ilerleyen alev çizgilerini gördüm ve şunu düşündüm: Bu sadece bir tarlada başlayan yangın değil. Bu, başka yerlerde büyüyebilecek felaketlerin ilk kıvılcımı.

ANIZ YAKIMı NEDİR?

Hasattan sonra tarlada kalan kuru saplara “anız” denir. Bu sapların temizliği için bazı çiftçiler hâlâ en kolay yolu seçiyor: yakmak. Bu yöntem ucuz ve zahmetsiz olabilir. Ama verdiği zarar, getirdiği kolaylıktan katbekat fazla. O ateş yalnızca sapları değil toprağı, canlıyı, havayı ve yaşamı yakıyor.

ZARAR SADECE ALEV DEĞİL

Anız yakımıyla toprak yıpranıyor. Faydalı mikroorganizmalar ölüyor. Erozyon artıyor, verim düşüyor. Karbon salımı yükseliyor, hava kirleniyor. Kuşlar, böcekler, sürüngenler, toprağın altındaki her yaşam formu zarar görüyor. Ve en kötüsü: Bu yangın sadece orada kalmıyor. Yayılarak başka alanlara sıçrıyor. 

CEZASI VAR Mı, CAYDIRICI MI?

Anız yakımı Türkiye'de yasak. 2872 sayılı Çevre Kanunu’na göre her dekar için para cezası uygulanıyor. Orman, yerleşim yeri ya da su kaynağına yakınsa ceza 5 katına kadar çıkarılıyor. Yangın büyürse adli süreç, hatta hapis cezası gündeme geliyor. Ama uygulamada hâlâ eksiklik var. Çünkü yakımlar devam ediyor.

NEDEN HALA YAKILIYOR?

Sebep net: alışkanlık. Yıllardır “zaten böyle yapıyoruz” anlayışıyla sürdürülen bir yöntem. Zaman kazanma isteği, alternatif yöntemlerin bilinmemesi ya da ulaşılmaz sanılması…

Ama bu yaklaşım artık savunulamaz. Çünkü sonuçları bireysel değil; toplumsal ve geri döndürülemez.

ÇÖZÜM VAR, GERÇEKTEn VAR

Toprağı yakmadan da verimli tarım yapılabiliyor. Anızlar sap parçalama makineleriyle yok edilebiliyor. Hayvan yemi ya da organik gübre üretiminde kullanılabiliyor. Toprak işlemesiz tarım teknikleri uzun süredir öneriliyor. Alternatifler var.Yeter ki yaygınlaştırılsın ve desteklensin.

Bana göre bugün yaşanan orman yangınlarının en ciddi insan kaynaklı nedenlerinden biri anız yakımıdır. Ve bu yalnızca tarımsal bir alışkanlık değil, toplumsal bir risk faktörüdür.

Özellikle yaz aylarında, sıcak ve rüzgârlı havalarda yapılan yakımlar, bir tarladaki kıvılcımı alır ve kilometrelerce uzağa taşıyabilir.

O kıvılcım bir ormanı, bir köyü, bir hayatı tehdit edebilir. Bu yangınlar sadece fiziksel değil, yaşamsal bir zincirleme risktir.

Artık sadece yasak yetmez. Gerçek denetim, yaygın eğitim, alternatiflerin teşviki ve kamusal farkındalık gerekir. Çünkü bu yalnızca çiftçinin meselesi değil, hepimizin sorumluluğudur.

BU BİR UYARI DEĞİL, BU BiR ÇAĞRIDIR

Bazı yangınlar gerçekten durdurulabilir.

Yeter ki, ciddiye alalım.

Yeter ki, bu defa kulak verelim.

O nedenle bu yazı, yalnızca bir uyarı değil.

Bir çağrıdır.

Yorumlar (0)