22.05.2020, 17:12

Yeşilçam’ın kötü adamları yapımcılar

Yapımcı Yeşilçam’daki “Kötü, zengin adam” değildir. Dışarıdan bakıldığında kepçe ile milyon dolarlar kazanan, Yeşilçam filmlerinde “kötü adam” rolüne soyundurulmak istenen bir meslek grubu aslında yapımcılık...

Bir de resme masanın bu tarafından bakmak gerekir noktasından hareketle; hem sektör çalışanlarına, hem de sektöre ilgi duyan okuyuculara dizi ekonomisi üzerine biraz bilgi verelim.

Orta sınıf yerli bir dizinin ortalama ön hazırlık maliyeti 1-2 milyon TL. Eğer dizi dönemse ve iddialı bir yapımsa bu rakam 10-15 Milyon TL’lere kadar çıkabiliyor. Yine orta sınıf bir dizinin 120-130 dakikalık orijinal bölüm yapım maliyeti de 800 bin TL ile 1 milyon 500 bin TL arasında değişiyor. Ağırlıklı olarak yurt dışı pazarlarda satış hedefi ile tasarlanan, oyuncu yelpazesi geniş, ağırlıklı olarak yurt dışında da tanınırlığı ve hayran kitlesi olan başrol oyuncularının tercih edildiği; zengin mekan ve sanat unsurları ile proje tasarımı gerçekleştirilen dizilerin bölüm başı maliyeti ise 3 milyon TL’lere kadar çıkabiliyor. Hatta dönem işlerinde bu rakamın da üzerine çıkılan maliyetlere şahit olduk bu sektörde.

Televizyon kanalları herhangi bir diziyi sipariş ettikten en erken 2 ay sonra dizi yayına girebiliyor. Çünkü yapımcılar henüz TV kanalına satılmamış bir proje için oyuncu ve kreatiflerle RESMİ ve vadeli anlaşmalar yapamıyorlar. Tüm sektör bileşenleri “SATILMIŞ” olan işlerde yer almak istiyor, dolayısıyla da yapımcı ile yapılan görüşmelerde ilk soru genelde “Hangi kanalda yayınlanacak?” oluyor.

Yayıncı kuruluşlar, dizinin ilk bölümü yayınlandıktan sonra ilk bölümün yapım bedelini yayından 60 ila 180 gün sonra ödemek üzere yapım sözleşmelerine madde koyduruyorlar. Yani yapımcı, maliyetin tamamını cebinden karşıladığı bir dizide ön hazırlık süresini de dahil ederseniz ilk bölümün bedelini 3 – 6 ay arasında kanaldan tahsil edebiliyor. Bu sürenin de daha da uzadığına defalarca kez şahitlik etmiş biri olarak açıklıkla söyleyebilirim ki sözleşmedeki bu vadeyi de aslında esas almamak gerekiyor. Bu durumun aslında anlamı şu: Yapımcı, dizinin ön hazırlık ve en az 13 bölümünü kanaldan hiç para almadan ya da sadece 2-3 bölüm avans alarak (şanslı ise) kendi cebinden karşılamak zorunda. Bu da demek oluyor ki bir yapım şirketinin bir dizi yapabilmesi için en az 12 milyon TL nakit parayı kanaldan para tahsil etmeye başlamadan önce finanse edebiliyor olması lazım. Dizi büyüdükçe, bu rakam 30 milyonlara rahatlıkla varabiliyor.

10 diziden sadece 1 tanesi yurt dışında başarılı olabiliyor

En büyük yanılgılardan biri de yurt dışı satışlardan yapımcıların çok büyük gelirler elde ettiği. Sektörde çalışan arkadaşların çoğu zannediyor ki dizi yurt dışına satıldığı anda parası gelmeye başlıyor. Halbuki dağıtımcıların 18 bölümden daha az süre yayınlanmış-ki tercihen 26-30 bölüm stok olması gerekiyor- bir diziyi yurt dışına satabilme şansları çok düşük. Bu da demek oluyor ki üzerinden en az 1 yayın dönemi geçtikten sonra yurt dışı satış faaliyetleri başlıyor ve başarılı olunması durumunda yurt dışı satışların tahsilatı 2 sene ile 5 sene arasında gerçekleşiyor. Kısaca bu zamana kadar yurt dışından da bir para gelmiyor.

Bütün bu anlattıklarım bir yapımcı için en iyi senaryo. Gerçek hayat biraz daha acımasız.

Yayına giren dizilerin yüzde 60’ından fazlası 8 bölümü görmüyor ve yayından kaldırılıyor. Ortalama olarak her 10 diziden sadece 1 tanesi yurt dışı satışta başarılı olabiliyor. Dizinin 13 bölümden önce yayından kalkması durumunda sadece vadesi geldiğinde kanaldan almayı umut ettiği yapım bedeli ile yapımcının başa baş çıkması, yani maliyetini çıkarıyor olması hemen hemen imkansız.

Diyebilirsiniz ki o zaman yapmasınlar bu işi. Parası olan yapsın yapımcılık...

Doğru. Ekmek aslanın ağzında.

Peki, o zaman ne yapsın yapımcı? Nasıl bir çare bulsun? O da sonraki yazımın konusu olsun.

Vesileyle herkesin Ramazan Bayramı'nı kutluyorum, ilk defa uzaktan bir bayramlaşma denemesi yapacağız. Bakalım nasıl olacak.

Sevgiyle ve sağlıkla ama evde kalın.

İyi bayramlar.

Yorumlar (0)