14.06.2020, 00:20

Anarşist!

Sensizliğe vaktim yok, dedi...

Balat’ta oturuyorlardı, ikisi Midyatlı, biri Diyarbakırlı üç güzel çocuk. Herkes kadar hayalleri vardı. Saz çalmayı bilmezlerdi. Ağlamayı da...

Sevmek zamanı öldüler. Bile isteye öldüler, hem de güzel öldüler. Aşk için ölmeli, aşk o zaman aşk sanıyorlardı.

Veysel Dolapdere’de kaporta yalıyor, Ali Cihangir’de valede, Affan evde bulaşık ezberindeydi. Ali, şehr-i İstanbul’un o dönemdeki emniyet müdürünün kızı Gülüm’e aşık olana kadar...

Sorsan kime benzerlerdi diye, kangal köpeklerine derdim. Hem yüreklerini, hem de gönüllerini yanlarına alıp Gülüm’ü kaçırdılar. Nereye mi? Memlekete...

İstanbul’dan Mardin’e... Yola da yoldan da gönüllü çıktılar, rıza ile aşk ile. Güzel çocuklardı, sadece layık değillerdi... İlkeli basın, onları “anarşist” ilan etti. Polisi, ordusu ve ispiyoncusu peşlerine düştü.

Gülüm güzeldi, çok güzeldi. Bakire bir mermere benzerdi. Daha dört yaşındayken, anası gözünün önünde 7.62 mm’lik bir kalleş keleş mermisi ile infaz edilmiş, babasının üniforması duruma çare olamamıştı. Bundan sebep borderline’dı. Sevmek zamanı ölüme yürümesi de işte tam bundandı.

Yola yaralı çıkan Affan, artık kurtlanan yarasına direnemedi, direnmedi. Niğde Aksaray civarlarında ölüsünü, daha da çalışmayan bir lunaparkın çalışan dönme dolabına bıraktılar. Acı tarifsizdi ve gerçekti. Dışı kırmızı, içi beyaz 68 Model Mycountry arabalarıyla kırık dökük hatta eksik devam ettiler, ağlamaya ağlamaya...

Diyarbakır’da Veysel de indi arabadan. Korkudan değil aşktan. Yar, yar diye melediği, bir zengine satılmış Kiraz’ı için. Kavuştular mı? Bilen yok.

Ali ile Gülüm Dargeçit’te öldüler. Baba kurşunuyla üstelik... Üstelik Ali anarşist, Gülüm şehit olarak...

Ali’nin Gülüm’e son sözü; sensizliğe vaktim yok oldu...

Arabaları Bolu’da yanımdan geçmişti. Ben, Köroğlu ile otururken… Dedi ki;

Benden selam olsun Bolu beyine

Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır

Ok gıcırtısından, gürzün sesinden

Dağlar seda verip seslenmelidir.

Düşman geldi tabur tabur dizildi

Alnımıza kara yazı yazıldı

Tüfek icad oldu mertlik bozuldu

“Mertliği bozan bozana” dedim. “Yazık” dedi.

Hakikat ile kerametin düellosunda, kazanan ve/veya kaybeden sorulmaz ya... Yaşam, doğum ile ölüm arasına sıkışmışken, hayat devam eder gider ya. Meskeni dağlar olan yürek kadar, bir kutlu Kaşkarlı Mahmut kadar ömrüm olmasa da, sen, sen olmaya devam ettikçe, ben, ben olmakla ilgilenmeyeceğim... Köroğlu’nun ve hatta Hallacı Mansur’un yüreği için dahası hiçlik için…

Yorumlar (0)