08.05.2020, 14:05

Doğallık özgünlüğün ilk adımıdır

Nasıl bir dünya hayal ediyorsunuz? Ne kadar özgünsünüz? Yarattığınız konsept, izleyiciyi ne kadar içine çekiyor?

Düşünme, yaratma ve daha iyisini yapma, gelişme ve ilerleme şüphesiz insanlık için sonu gelmeyen bir döngü… Yıllar önce çalışmak için “Güzel Köylü” ve “Hanım Köylü” senaryolarını aldığımda ‘Nereden başlamam gerekiyor?’ dedim. Aklıma İlk gelen Necati Cumalı’nın romanları oldu. “Ay Büyürken Uyuyamam”, “Derya Gülü…” Ne güzel dil, ne güzel bir masal…

Evet, bu dizilerde bir masal olmalıydı. İzleyiciye, “Neden bizim böyle bir köyümüz yok?” ya da “Biz neden böyle bir köyde yaşamıyoruz?” dedirtmeliydi. Dekor yaparken Ege’nin sıcak renkleri, mavinin yeşille oynaşması ve sizin hayal gücünüz, kostümde seçtiğiniz kumaşın çiçekleri, renkleri, dantellerin yerleştirilmesi, dekorda oda içi dantel perdeler, divanlar, yatak örtüleri hepsi ama hepsi masal gibi olmalı… Seyirci iç geçirmeli… Ve sonuçta öyle de oldu; seyirci ekranda gördüğü köye âşık oldu. Necati Cumalı eserleri misali samimiyet, sıcaklık ve doğallık ekrandan gönüllere işledi. Masanın üstündeki fesleğen, duvardaki sepet, kümesteki tavuk, tarladaki traktör… Seyirci kendini yarattığımız bu köye ait hissetti, o köyün doğallığına âşık oldu. O köyde annesinden, anneannesinden kalan kokular buldu. O köyde çocukluğunu buldu. O köyde büyük şehirde artık yaşayamadıklarını, riyasız sevgileri, olduğu gibi görünmeyi buldu.

Sonuç; hala konuşulan ve yıllar sonra bile tekrarı istenen bir iş…

Dizi biteli yıllar geçmesine rağmen hala ziyaret edilen mekânlar…

Ama bütün bunların yanında, insanları bu düzlemden ayıran en önemli şeyin hayal kurma özelliği olduğuna inanıyorum. Jules Verne’in kitaplarında bahsettiği pek çok teknoloji, gelecek nesillerin hayali ve ilham kaynağı olmuştur. Bir sanat direktörü için işin en önemli kısmı; hayaliyle elindeki teknolojiyi doğru bir şekilde harmanlamasıdır.

Günümüzde en önemli zorluklarından birisi, eldeki materyallerle hayalinizi doğru şekilde birleştirmek. Çünkü hızla gelişen ve değişen bir dünya var. Günlük hayatta dahi pek çok etkiye maruz kalıyoruz ve bu size geniş bir yelpazede seçim hakkı tanıyor.
Günümüzde bir koltuğun ya da bir otomobilin bin farklı çeşidi ve tasarımı oluyor. Bu kadar seçim hakkı, dış etken, sizi sürekli manipüle eden koca bir dünya ve geriye kalan siz… Tüm koşturmacaların arasında hayal etmek… Dayatmalara, bütçelere, uykusuz gecelere, anlaşmazlıklara, aksiliklere rağmen… Hem hayata yetişmek, hem düşleri büyütmek… Belki de ancak düşlerde mümkün olacak sıcaklıkta, kokusu çocukluğumuzdan kalma dünyalar kurmak…

Gelecek için özgünlük, bugüne kadar günümüze gelmiş ne varsa kurduğunuz hayali onunla birleştirmektir. Özgünlük, kökleri geçmişte olan ancak dalları geleceğe uzanan bir ağaç gibidir. Seni sen yapan köklerin toprağından beslenirsin, geleceğe uzanan dalların açtığı ufuklardan beslenirsin, biriktirdiklerinden, insanlarından öğrendiklerinden, anılarından, hayallerinden, yaşayamadığın binlerce hayattan, içinde büyüyen kadınlardan-erkeklerden beslenirsin…

Böylece ortaya çıkan eser; seyirciye dokunabilir, ortak yaşanmışlıklarımıza, insanca ortak yanlarımıza bir selam çakabilir. İçimizi ısıtan, seyirciye kendini evinde hissettiren, karakterleri komşularımıza, ailemize, çocukluk arkadaşlarımıza benzeyen işler benim için her zaman kıymetlidir. İzleyiciye iyi insanlar gösteren, gerçek zorlukları anlatan bizden hikâyeler, tanıdık sıcak öyküler… Bu bağlamda doğallık, özgün olmanın ilk ve mutlak adımıdır. Yaratıcılığın, bilincin, hayal gücünün hiçbir müdahale olmaksızın doğal akışında bulacağınız renkler size aittir.

Necati Cumalı ustanın bir sözü ile bitireyim: “Anlamak istersen beni, ağaçlarla iyi geçin.”

Yorumlar (2)
hayrullah 4 yıl önce
Ne güzel yazmışsınız,bizlerde hala tekrarlarını izlerken o dizilerin keşke öyle bir köyde yaşasak diyoruz. Emeğinize sağlık...
Hakkı karaman 4 yıl önce
İyi ki bu diziler filmler cekilmiş köyünü unutanlar şehirleşenler köyüne döndü toprağına kavuştu yeni evler topraklar alındı köyün güzelliğine gördüler. Simdi herkes üretim yapıyor toprak ana da veriyor ama toprakla uğraşan son nesiliz belki iki üç kuşak toprakla uğraşmayan köy bilinci aşılanmalı yeni nesillere köy yaşantısı ögretilmeli bu cekilen dizilerin arkası gelmeli bıkmadan usanmadan zevle izlenen diziler olmalı emeğiniz yüreğinize sağlık versin. Teşekkürler