"Ayasofya ait olduğu statüye geri döndü"

Geçen dönem İstanbul Turizm Derneği (ISTTA) Başkanlığı yapan, İHK Holding Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Halil Korkmaz, Ayasofya'nın müze statüsünden camiye dönmesinin turizmi olumsuz etkilemeyeceğini düşünüyor ve "Ayasofya ait olduğu statüye geri döndü" diyor

RÖPORTAJ 29.07.2020, 18:45 04.08.2020, 16:34
"Ayasofya ait olduğu statüye geri döndü"

2020 yılında nereye tatile gideceğimizin kararını vermeye çalıştığımız günlerde hayatımıza adına Covid-19 dedikleri bir virüs girdi ve tüm dünyayı altüst etti. Oysa yurt dışından gelen turist sayımız artacaktı, bizler de en iyi ve uygun tatil koşullarına sahip olacaktık. Öyle zorlu bir dönemden geçtik ve ona rağmen ayakta kalmaya çalıştık ki, şimdi tatil beldelerinin kalabalığını görünce ne yalan söyleyeyim bir yandan "Oh her şey geçti" diyorum, diğer taraftan da "Ya daha fazla hasta sayısı artarsa" derken buluyorum kendimi... Biliyorum çoğumuzun aklında da aynı şey var. Peki İstanbul? En fazla turistin hayranlıkla gezdiği şehrimiz... O pandemiden nasıl etkilendi? Kafamdaki sorular cevaplarını bulmak isteyince soluğu geçen dönem İstanbul Turizm Derneği (ISTTA) Başkanlığı yapan İHK Holding Yönetim Kurulu Başkanı olan İbrahim Halil Korkmaz'ın karşısında buldum. Koronavirüsün turizme etkilerinden Ayasofya'nın cami statüsüne dönüşüne, 2000 TL'lik şezlong kiralarından helal turizmin Türkiye'deki yerine, dün başlayan Rusya uçuşlarından hanutçuluğa uzanan dopdolu bir bayram sohbetine imza attık. 

2019 turizm açısından başarılı bir yıldı. Eminim 2020 için çok daha büyük planlar yapılıyordu. Peki, Covid-19 turizmin önüne ne kadar büyük bir engel koydu?

Covid-19'un sadece Türkiye turizmine değil, dünya turizmine de etkisi çok büyük oldu. Çünkü bütün hava yolu trafiği ve ülkeler arasındaki ziyaretler kapandı. Hala birçok ülkeler arası ziyaretler kapalı. Bugün geldiğimiz noktada bazı destinasyonlarda hava yolu trafiği açıldı ve dün itibariyle de Rusya'dan uçuşlar başladı. İstatistiklere baktığımzda %99 daralma var. Niye? Çünkü salgının global bir etkisi var. Biz bunun ne kadarını telafi ederiz dersek, Rus pazarında çok etkiliyiz. Rusya ve Türkiye arasındaki pazarda etkili enstrümanlar var. Tüm Rusya turizmini % 85-%95 yöneten Türk seyahat acenteleri ve tur operatörleri var, bizim öncü kuvvetlerimiz orada. Dolayısıyla kapılar açılır açılmaz bütün güçlerini buraya yönlendirdiler.

Tahmini olarak 4 milyon kişi beklentimiz var

Ne kadar büyüklükte bir beklenti var?

Bu salgın süreci yaşanmadan önce 2019 rekor bir yıldı turizm için. Bu sene rekoru egale edip üzerine ekleyerek devam etme hedefi vardı. Maalesef mümkün olmadı. Bu mümkünsüzlüğün ve imkansızlığın içerisinde bu tür yeni açılımlarla bu açığı kapatmaya çalışacaktır turizm sektörü. Rusya’dan normal şartlarda sezon boyunca 6.5-7 milyon civarı turist beklentisi vardı. Eğer sezonu uzatabilirsek ağustos ayının başlangıcıyla tahmini olarak 4 milyon kişi beklentimiz var. Türkiye'nin ilk 3’teki kitle turizm pazarları Rusya, Almanya, İngiltere olarak geçiyor.

Almanya'yla durumumuz ne?

Almanya’da sorun hala devam ediyor. Normalde bir kısıtlama yok ama deniyor ki; "Sigorta kapsamı dışında tutulduğunuz için siz bu seyahati gerçekleştirmekte özgür olsanız dahi, Türkiye’ye geldiğinizde hayat sigortanız, sağlık sigortanız kapsam dışı oluyor." Bu sebeple Alman vatandaşı böyle bir tercihte bulunmuyor. 15 günde bir bu sistem yenileniyor. Almanya hükümeti de bizim taraf da bunu etki altına alıp yönetmeye çalışıyor. Bence 2020 yılı sadece turizm açısından değil, birçok sektör açısından bir karakter olarak sayılmayacak. Biz ona karşı gözlerimizi yumup kapayacağız. Sağlıklı bir şekilde bitmesini bekleyeceğiz.

Covid-19’un etkisinin 2022'ye kadar süreceği söyleniyor, bu uzun bir süre... 

Bu salgının ortaya çıkışını öngörmedik. Gidişini de öngörmek çok mümkün gözükmüyor. Aşı bulunana kadar kendi kendimizi kontrol altına almak durumundayız. Bir daha asla sokağa çıkma yasakları olsun, kısıtlamaları olsun istemiyorum. İnsanlar kendi sağlığını kendisi kontrol etmek durumunda. Sadece böyle kısıtlama ve sokağa çıkma yasaklarıyla olmaz. Çünkü o daha büyük, onarılmaz travmalar oluşturuyor. Gerek ekonomik olarak, gerek manevi olarak... İnsanlar birbirine daha farklı bakmaya başlıyor. İnşallah aşı bulunur. Herkes rahatlar diye ümit ediyorum.

Uçuşların başlamasını olumlu buluyorum

Türkiye salgın sürecini oldukça iyi yönetti. Bunda hemen sınırları kapatmış olmasının payı büyük. Peki, dün Rusya uçuşlarının başlamasını siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Virüsün tekrar büyük kayıplar vermesine neden olabilecek bir durum olabilir mi? Biraz daha beklenmeli miydi ?

Evet, Türkiye salgını iyi yönetti. Ben uçuşların başlamasını olumlu buluyorum. İlk olarak Rusya’dan çıkışlarından itibaren herkes kontrol altında. Ateşleri kontrol ediliyor. Havalimanında da tedbirler alındığı için sorun yok. Otellerde ve konaklanacak tesislerde de aynı durum söz konusu. Kaldı ki; sağlık sertifikaları çıktı. Oteller bu sertifika süreçlerinin birçoğunu tamamladı. Malum hijyen kurallarına bu salgın etkisiyle birkaç madde daha eklendi. Şu an kontroller devam ediyor. Bu durumu sadece yabancı turist açısından değerlendirmek doğru değil. Yerli, yabancı olarak aynı dikkat sağlanmalı. Ben de her gün ateşimi kontrol ediyorum. Sürekli ellerimi yıkıyorum. Sürekli antibakteriyellerle, dezenfektanlarla ellerimi temizliyorum. Fakat sonuç olarak toplumdan kendimi ayrıştıramıyorum. İzole edemiyorum. Çünkü hayatın içerisindeyiz. Örneğin; uçağa biniyorsunuz, seyahat ediyorsunuz, kapalı ortamlara giriyorsunuz. Buralarda ayrıştırma yok; bu Rus, bu Türk, bu Alman diye... Otellerde konaklayanlar da aynı durumda. Herkes kendine dikkat ettiği sürece ben negatif düşünmüyorum. Eğer bir kontrolsüzlük olsaydı o zaman olumsuz düşünürdüm.

Herkesin üstüne düşen bir görevi var

Bu süreçte seyahat etmek insanlarda bir çekinme durumu yaratıyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Yerli turistler için ne söyleyebilirsiniz?

Aslında bu çekingenliğin sebebi de kısıtlamalar. Hayatın normal akışı içerisinde insanlar kendini kontrol ederse bir problem yok. Her kesim için söylüyorum. Otelci bu durumu kontrol altında tutmalı. Seyahat eden kendisini kontrol altında tutmalı. Herkesin üstüne düşen bir görevi var. Dikkatli davranıldığı sürece problem olacağını düşünmüyorum. Bütün tedbirler aynı yönde ilerliyor. Düğünler oluyor, toplantılar oluyor, buralarda sosyal mesafe, maske ve temizlik kurallarına dikkat edilmeli.

Bakanlık bu süreçte turizmcilere yeterli desteği sağlıyor mu?

Olabildiğince... Ekonomik açıdan birtakım finansal destekler oldu. Bu sadece Turizm Bakanlığı bünyesinde değil, Hazine ve Maliye Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı yönetimiyle gerçekleşti. Onun dışında genel olarak iletişimle ilgili bu sürecin nasıl yönetileceği hakkında çalışmalar var. Hem bakanlığın, hem sektörün böylesine global bir salgında baya iyi çalıştığını düşünüyorum. Yabancı basına çıkan haberleri takip ettiğimizde bunun böyle olduğunu görüyoruz. Türkiye hep örnek gösteriliyor. Koordinasyon iyi...

Ayasofya ait olduğu statüye geri döndü

Gelelim son günlerin en büyük tartışma konusuna... Müze statüsündeyken çok turist ağırlayan ve ülkeye ciddi bir gelir sağlayan Ayasofya’nın cami olmasının Türk turizmine etkisi nasıl olur? 

Ayasofya’nın statüsü çok önceden belirliydi. Yüzyıllar öncesinden bir değişiklik söz konusu olmuş. 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettiğinde Ayasofya'yı kılıç hakkı olarak almış, böylece camiye dönmüş. 576 yıl hiçbir şekilde değiştirilmeden ibadethane olarak devam etmiş. 1934’te alınan bir karar ile müze statüsüne çevirilmiş. Çok fazla derine inmezsek negatif bir etkisi olacağını düşünmüyorum.

Manevi anlamda öyle düşünebilirsiniz. Ama öte yandan Ayasofya’nın giriş ücreti son gittiğimde 72 TL’ydi, bir yıl olmamıştır gideli. En son ise giriş 130 TL olmuştu diye biliyorum. Azımsanacak ücretler değil ve şu an turistik açıdan bakacak olursak ciddi bir gelir engellendi...

Ben o açıdan bakmıyorum. Ayasofya ait olduğu statüye geri döndü. Sultanahmet’te hediyelik eşya satan mağazalarımız var. Buna rağmen söyleyen birisiyim. Farklı veya negatif bir şey düşünmüyorum. Sonuçta insanlar geliyor. İspanya Cordoba’da Kurtuba Cami'si var. Emeviler döneminde yapılmış. Cami sonradan kilisiye çevrilmiş. Ziyaretçileri gidiyor, ben de ziyaret ettim. Beni rahatsız etmemişti.

Mutlaka dünyadan birçok insan gelip Ayasofya'yı ziyaret edecek ama bunun karşılığında bugüne kadar olduğu gibi bir ücret talep edilmeyecek...

Bence bir problem yok, kıyaslanabilir bir sonuç değil. Demem o ki, sahip olduğu maneviyata kıyaslanabilir değil. Meseleye gelen kişiler ve maddi olarak bakacaksak doğru bir bakış açısı değil. Bu bir artı eksi konusu değil. Güneydoğu'da sınır çatışması ve toprak kavgası var. Bize milyonlarca dolar verseler toprağımızı mı vereceğiz? Turizm kaynaklarının Türkiye’de fazla olduğunu düşünüyorum. Doğal bir turizm kaynağına sahip ülkede sadece deniz, kum, güneş yok. Kültürel miras, kültür varlıkları çok fazla... Mekan olarak da fazla bu alanların bu şekilde oluşabilecek eksikleri ve boşluklarını daha iyi pazarlayarak dünyaya daha iyi tanıtarak fazlasıyla geri dönüş sağlanabileceğini düşünüyorum.

Bu tür haberler turizme fayda sağlamaz

Molton Otelleri de sizin ve pandemiden beri kapalı, ne zaman açmayı düşünüyorsunuz?

Hava trafiğinin gelişerek artması ve belirli bir turist sayısına ulaşmasını bekliyoruz, ancak o zaman .

2.000 TL'ye şezlong kiralayan yerler olduğu söyleniyor, bu durum turizmciler için artı mı eksi mi ?

Haberin içeriği doğru yansıtılmıyor. Şezlonga o ücreti ödüyorsanız saçmalık, doğru değil. Bodrum'un sürekli lahmacunuyla gündeme gelmesiyle aynı durum. Bu tür haberler turizme fayda sağlayan etkenler değil. İmajını zedeleyen hareketler. Şezlong'a 2.000 TL alınıyorsa o işletmeyi mühürlemeleri lazım, böyle düşünüyorum. Bazı özel oteller dışarıdan misafir kabul ettiklerinde ciddi bir rakam alıyor, kişi başı 500-600 TL gibi... Ama karşılığında da yemek içmek gibi bir hizmet paketi bulunuyor. Benim yerime geldiğinde minimum 2.000 TL harcamak zorundasın diyen bazı popüler yerler de var. Bunu normal karşılıyorum. Hizmet sektörü çok zor. Belirli sürede istenilen ciro yakalanmalı ve kârlılık elde etme çabası olunca bu tür hareketler oluyor. Ama turizimde onayladığımız bir şey değil. Turizm için faydalı bulmuyorum. Fransa güney sahillerinde 2 kişi için 100 Euro'nun altında şezlong yok. Mesela Bodrum Fransa ile eş değerdir. Birçok yabancı marka orada otel ve resturantlar açtı. Bu anlamda da popülaritesi var ama tercih... Herkes bütçesine göre yaşayacağı için alternatif olmasında fayda görüyorum.

Bizim ülkemizdeki helal turizm hakkında ne düşünüyorsunuz? Dahada geliştirilebilir mi?

Dünyada 100 milyar doların üstünde helal turizm pazarı var. Helal turizmdenden kasıt şu; örnek vermek gerekirse Musevilerin koşer sertifikası var ve Musevilerin inancına göre yedikleri ve içtiklerinin o kurallara uygun olarak yapılması gerektiği anlamına geliyor. İslam dinine özgü de haram-helal var. Helal ürünleri sertifikalandırma süreci var şimdi. İslam ülkesiyiz ve bu konuda sunabileceğimiz yüzlerce alternatif var. Aslında helal turizmin de terminolojisini değiştiriyoruz. "Muslim Friendly" destinasyon diyoruz. Otellerin kriterlere uyuyor olması lazım. Yemek, odaların konumu gibi normalde de bizim Türk insanı olarak yaşantımızda da uyguladığımız kriterler ve kurallar var, onları da resmi kurum aracılığıyla sertifikalandırılıyoruz. Ekstra pazarlama alanı... İslam dünyasına çok iyi anlatılması lazım. Arzu ettiği ortamda yemek yiyecek, ibadet edecek, kendini çok daha iyi hissedebilecek. Benim desteklediğim bir konu ve daha fazla da desteklenmeli .

Helal turizm için sizin de bir çalışmanız var mı?

Evet. Bununla ilgili son birkaç yıldır hem helal turizm konferanslarına, hem de fuarlara katılıyorum.

Eski yıllarda hanutçuluk turizmin bel kemiği gibiydi... Hanutçuluk turizmi hakkında ne düşüyorsunuz?

Hanutçuluk, sokakta yakaladığınız turisti kandırarak bireysel olarak ikna ederek alışveriş yaptırmaktır. Bu turizme fayda sağlayan bir alan değil. Ama bunun yanı sıra organize mağazacılık, organize alışveriş turlar, bunlar dünyanın her yerinde yapılan şeyler. Örneğin; Meksika, Amerika, Brezilya’da yapılan iş; tur operatörleri tarafından bir plan dahilinde misafir gelmeden önce hangi program ve kültürel mekanlara ve hangi alışveriş merkezine ziyaret edileceğini bilerek önceden belirlenir. Bunun bu şekilde devam etmesi hanutçuluk işinin de denetlenerek yok edilmesi demektir. Böyle düşünüyorum ben.

Bu dönemde eskisi gibi hanutçuluk turizmi devam ediyor mu?

Sultanahmet'te turist buluyorlarsa hala devam ettiğini düşünüyorum. Maalesef.

Dünyanın farklı yerlerinde Türkiye'yi tanıttık

Dünyanın farklı yerlerinde Türkiye'yi tanıtma üzerine çalışmalarınız oldu ve iyi de geri dönüş aldı sanıyorum...

Tanıtma kampanyaları yaptık dünyanın farklı yerlerinde... Yaklaşık 2008-2013 yılları arasında toplamda 24 ülkede turizm tanıtma kampanyaları gerçekleşti. Totalde 42 ülke vardı. 4 firmadan birisiydi benim yaptığım. O zamanlar doğru pazarlama ve planlama yapabilmek için çaba sarf ediyorduk. Sonrasında Japonya’da, Güney Kore'de, Hindistan'da BTD Ülkerinde ve Baltık Cumhuriyetleri'nde iletişim kampanyası yaptık. Dikkat ettiğimiz nokta; kültürel değer ve hususlarımızı tanıtabilmekti.

Yorumlar (0)